Her şeyin ama her şeyin yalana teslim edildiği bir ülkede yaşadığımızı ve bu yalanın adının da "Avrupa Birliği" olduğunu biliyoruz. Ve fakat şairin tasviri ile söylemek gerekirse bu "muşamba dekordan" BTP'nin de payına bir parça düşeceği doğrusu aklımıza hiç gelmezdi.
Bizim boyalı basınımız gizlese de milyonlar çok iyi biliyor ki, BTP'nin kuruluş gerekçelerinden birisini "AB'ye karşı duruşu" oluşturuyor. Yani BTP bugünleri gördüğü, AB'li felaketler zinciri ile milletin başına neler örüleceğini bildiği için kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı'na verdi.
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin AB'ye ilişkin bakış açısı son 2-3 yılda şekillenen bir şey de değil. Prof. Dr. Baş denilebilir ki son çeyrek asırdır aynı şeyleri söylüyor. Kameraların önünde, yüzbinlik mitinglerde, eserlerinde, konuşmalarında, kısaca hayatının her bölümünde şunu tekrar ediyor:
"Türkiye'yi AB'ye al-maz-lar".
Yani Baş, "milletle oynamayın, Türk milleti gibi büyük bir milletin geleceğini bir hayale teslim etmeyin" diyor.
Şimdi bu ülkede fikir namusuna, değişmemeye ve ileri görüşlülüğe bir ödül verilecek olsa bunun adresi herhalde Prof. Dr. Haydar Baş Bey olurdu. Tabii burnunun ucunu görmemek ya da satışın "değişim ve fazilet" olarak adlandırıldığı bir Türkiye'de bunu beklemiyoruz, bekleyemiyoruz. Ancak kendisini az-buçuk ulusal çizgide gösterenlerden "azıcık bir vefa ve bir hakkın teslimiyetini beklemek BTP'nin hakkıdır" diye düşünüyorum. Tabii bu adreslerin AB'ye karşı duruşları konjonktürel ve arızi değilse...
BTP'yi "es" geçmek
Gazeteci Hulki Cevizoğlu ile sohbet etmişliğimiz, bazı gerçekleri anlatmışlığımız vardır. Kendisi bizleri tanır, biz de kendisini... Ancak 8 Ekim tarihli yazısında öyle bir unutkanlık(!) sergilemiş ki izahını yapabilecek olana aşk olsun. Bakınız neler söylemiş Cevizoğlu Yeniçağ'daki yazısında:
"Ülkemizde 52 tane parti var. Bugün bunların hiçbirisinden farklı ses çıkmıyor. Ülkemizde yönetime gelen tüm partiler AB'ye girmek için birbirleriyle yarışıyorlar ama, çok aleyhteki hükümler için küçük ses çıkarıyorlar. Tek fark AB'ye girme propagandasını başka partilere kaptırma korkusu..."
Şimdi Cevizoğlu'nun bu tespitinin acaba neresini doldurmalı, hangi yanlışı düzeltmeli?
Öncelikle; her şey bir yana ama AB hassasiyetini, bu süreçle başımıza gelecekleri meydan meydan dolaşarak anlatan, anlatmaya devam eden BTP ve Prof. Dr Baş olmamış mıdır? Partinin böyle bir vurguya ihtiyacı olduğunu da düşünmüyorum aslında. Çünkü BTP, "AB meselesini siyaset olsun, oy alalım" diye seslendirmiyor. Ama bir gazeteci hiç değilse isminin başında taşıdığı "araştırmacı" sıfatı nedeniyle gerçekleri halkla paylaşma sorumluluğu altında değil midir?
İkincisi, Cevizoğlu'nun açıklamalarından bir "içtenlik sorunu" taşıdığı da anlaşılıyor. Hulki Bey AB konusunda ortaya konulan muhalefeti de küçümsüyor. Daha da önemlisi "bu bir siyaset yarışıdır" gibi bir mantıkla " karşı duruşu" sıfırlamaya, hani deyim yerindeyse "içerden" küçültmeye çalışıyor. İçerden ifadesinin altını bir soru işareti ile çizebilirsiniz. Gerçektende Hulki Cevizoğlu milli meselelerde "içerden" birisi midir? Yoksa bu pazardan reyting mi kapmaya çalışmaktadır? BTP'yi "es" geçen bir isim ne kadar ulusalcı olabilir?
Tabii burada önemli bir soru daha var. Hulki Cevizoğlu'nun AB konusundaki tavrı acaba nedir?
Bilebildiğim kadarıyla kendileri şöyle düşünüyor:
"Ben ne AB'ye ne de ABD'ye karşıyım. Bu ülkelerle onurlu bir birlikteliğimiz olsun."
Şimdi bu yaldızlı ifadenin "siyaset yapma" dışında bir anlamı olmadığını, bilmiyoruz söylemeye gerek var mı?
Her şey ortadayken, karşı taraf tüm kartlarını açmışken hala bir tavır ifade edememek, onurlu birliktelikten filan bahsetmek ne anlama geliyor? Bu koşullarda, varsa şayet tavır şudur:
Uzatmadan, eğip bükmeden ya AB'ye evet diyeceksiniz ya da hayır. Ben şahsen ortasını bilemiyorum ve de bulamıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi ve bu partinin başına geçme isteği olanlarda böyle bir söylemin var olduğunu biliyorum. Belli ki Cevizoğlu'nun bu söylemi ile aynı adresler arasında bir birliktelik var! Zaten TV ekranlarından uzak düşen Ceviz Kabuğu da aynı çevrelerin hakim olduğu Yeniçağ'da hayatını sürdürmeye çalışıyor.
Gazetecinin
Sorumluluğu
Hulki Cevizoğlu'nun "doğruyu görememe" diye bir eksikliğinin var olduğunu ben çok iyi biliyorum. Hatırlarsanız Yaşar Nuri Öztürk'ü kendileri şöhrete kavuşturmuşlardı. Neredeyse her iki haftada bir Ceviz Kabuğu'na çıkan Öztürk, saatlerce İslam aleyhine ne varsa sallayıp dururdu. O gün Yaşar Nuri Öztürk'ün hadis ve sünnet düşmanlığı üzerine attığı tohumlar bugün karşımıza AB sevgisi olarak çıkıyor. Öyle ya eşyanın tabiatı boşluk kabul etmeyeceğine göre İslam'dan koparsanız yerini elbette AB sevdası alır!
Neyse o ballı günler bir teknik ayrıntı nedeniyle bozuldu da Öztürk'ü, Ceviz Kabuğu'nda izlememeye başladık.
Oysa Hulki Cevizoğlu'nu şu şekilde ikaz ettiğimi çok iyi hatırlıyorum:
"Hulki bey televizyonculuk ekstra hassasiyetler ister. Konu hele ki din olunca bunun daha da ötesine geçmek gerekir. İslam Aristo mantığıyla anlaşılmaz. Hadis sayısını 10'a 20'ye indiren bir isme propaganda imkanı tanınmamalı. En azından yanına ehl-i Sünnet birini çıkarmalısınız."
Cevabı tahmin edersiniz:
"Ben gazeteciyim..."
Bu cevaba "gazeteciyiz ama önce insanız ve bu ülkenin değerlerine bağlı kalmalıyız. Söylediğimiz her cümlenin milyonlarca insanda oluşturacağı etkiyi de düşünmeliyiz" dediğimi hatırlıyorum. Sonuç ortada huysuz Yaşar Nuri "kim çıktı, kim çıkacak" kavgasına girdi de o aşk sona erdi.
Sonuç olarak şunu söylemeye çalışıyoruz. Gerçeği yazmak gazetecinin temel sorumluluğudur. AB konusunu bayrak etmiş, Türk bayrağını meydanlara taşımış bir parti varsa bunu görmezden gelmek, kimseye bir şey kazandırmaz.
Bunun için fazla uzağa gitmeye gerek yok. Tıklayın BTP'nin internet sitesine, bakın -ama görün- BTP'nin parti programında AB için neler yazıyor!
Bizim boyalı basınımız gizlese de milyonlar çok iyi biliyor ki, BTP'nin kuruluş gerekçelerinden birisini "AB'ye karşı duruşu" oluşturuyor. Yani BTP bugünleri gördüğü, AB'li felaketler zinciri ile milletin başına neler örüleceğini bildiği için kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı'na verdi.
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin AB'ye ilişkin bakış açısı son 2-3 yılda şekillenen bir şey de değil. Prof. Dr. Baş denilebilir ki son çeyrek asırdır aynı şeyleri söylüyor. Kameraların önünde, yüzbinlik mitinglerde, eserlerinde, konuşmalarında, kısaca hayatının her bölümünde şunu tekrar ediyor:
"Türkiye'yi AB'ye al-maz-lar".
Yani Baş, "milletle oynamayın, Türk milleti gibi büyük bir milletin geleceğini bir hayale teslim etmeyin" diyor.
Şimdi bu ülkede fikir namusuna, değişmemeye ve ileri görüşlülüğe bir ödül verilecek olsa bunun adresi herhalde Prof. Dr. Haydar Baş Bey olurdu. Tabii burnunun ucunu görmemek ya da satışın "değişim ve fazilet" olarak adlandırıldığı bir Türkiye'de bunu beklemiyoruz, bekleyemiyoruz. Ancak kendisini az-buçuk ulusal çizgide gösterenlerden "azıcık bir vefa ve bir hakkın teslimiyetini beklemek BTP'nin hakkıdır" diye düşünüyorum. Tabii bu adreslerin AB'ye karşı duruşları konjonktürel ve arızi değilse...
BTP'yi "es" geçmek
Gazeteci Hulki Cevizoğlu ile sohbet etmişliğimiz, bazı gerçekleri anlatmışlığımız vardır. Kendisi bizleri tanır, biz de kendisini... Ancak 8 Ekim tarihli yazısında öyle bir unutkanlık(!) sergilemiş ki izahını yapabilecek olana aşk olsun. Bakınız neler söylemiş Cevizoğlu Yeniçağ'daki yazısında:
"Ülkemizde 52 tane parti var. Bugün bunların hiçbirisinden farklı ses çıkmıyor. Ülkemizde yönetime gelen tüm partiler AB'ye girmek için birbirleriyle yarışıyorlar ama, çok aleyhteki hükümler için küçük ses çıkarıyorlar. Tek fark AB'ye girme propagandasını başka partilere kaptırma korkusu..."
Şimdi Cevizoğlu'nun bu tespitinin acaba neresini doldurmalı, hangi yanlışı düzeltmeli?
Öncelikle; her şey bir yana ama AB hassasiyetini, bu süreçle başımıza gelecekleri meydan meydan dolaşarak anlatan, anlatmaya devam eden BTP ve Prof. Dr Baş olmamış mıdır? Partinin böyle bir vurguya ihtiyacı olduğunu da düşünmüyorum aslında. Çünkü BTP, "AB meselesini siyaset olsun, oy alalım" diye seslendirmiyor. Ama bir gazeteci hiç değilse isminin başında taşıdığı "araştırmacı" sıfatı nedeniyle gerçekleri halkla paylaşma sorumluluğu altında değil midir?
İkincisi, Cevizoğlu'nun açıklamalarından bir "içtenlik sorunu" taşıdığı da anlaşılıyor. Hulki Bey AB konusunda ortaya konulan muhalefeti de küçümsüyor. Daha da önemlisi "bu bir siyaset yarışıdır" gibi bir mantıkla " karşı duruşu" sıfırlamaya, hani deyim yerindeyse "içerden" küçültmeye çalışıyor. İçerden ifadesinin altını bir soru işareti ile çizebilirsiniz. Gerçektende Hulki Cevizoğlu milli meselelerde "içerden" birisi midir? Yoksa bu pazardan reyting mi kapmaya çalışmaktadır? BTP'yi "es" geçen bir isim ne kadar ulusalcı olabilir?
Tabii burada önemli bir soru daha var. Hulki Cevizoğlu'nun AB konusundaki tavrı acaba nedir?
Bilebildiğim kadarıyla kendileri şöyle düşünüyor:
"Ben ne AB'ye ne de ABD'ye karşıyım. Bu ülkelerle onurlu bir birlikteliğimiz olsun."
Şimdi bu yaldızlı ifadenin "siyaset yapma" dışında bir anlamı olmadığını, bilmiyoruz söylemeye gerek var mı?
Her şey ortadayken, karşı taraf tüm kartlarını açmışken hala bir tavır ifade edememek, onurlu birliktelikten filan bahsetmek ne anlama geliyor? Bu koşullarda, varsa şayet tavır şudur:
Uzatmadan, eğip bükmeden ya AB'ye evet diyeceksiniz ya da hayır. Ben şahsen ortasını bilemiyorum ve de bulamıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi ve bu partinin başına geçme isteği olanlarda böyle bir söylemin var olduğunu biliyorum. Belli ki Cevizoğlu'nun bu söylemi ile aynı adresler arasında bir birliktelik var! Zaten TV ekranlarından uzak düşen Ceviz Kabuğu da aynı çevrelerin hakim olduğu Yeniçağ'da hayatını sürdürmeye çalışıyor.
Gazetecinin
Sorumluluğu
Hulki Cevizoğlu'nun "doğruyu görememe" diye bir eksikliğinin var olduğunu ben çok iyi biliyorum. Hatırlarsanız Yaşar Nuri Öztürk'ü kendileri şöhrete kavuşturmuşlardı. Neredeyse her iki haftada bir Ceviz Kabuğu'na çıkan Öztürk, saatlerce İslam aleyhine ne varsa sallayıp dururdu. O gün Yaşar Nuri Öztürk'ün hadis ve sünnet düşmanlığı üzerine attığı tohumlar bugün karşımıza AB sevgisi olarak çıkıyor. Öyle ya eşyanın tabiatı boşluk kabul etmeyeceğine göre İslam'dan koparsanız yerini elbette AB sevdası alır!
Neyse o ballı günler bir teknik ayrıntı nedeniyle bozuldu da Öztürk'ü, Ceviz Kabuğu'nda izlememeye başladık.
Oysa Hulki Cevizoğlu'nu şu şekilde ikaz ettiğimi çok iyi hatırlıyorum:
"Hulki bey televizyonculuk ekstra hassasiyetler ister. Konu hele ki din olunca bunun daha da ötesine geçmek gerekir. İslam Aristo mantığıyla anlaşılmaz. Hadis sayısını 10'a 20'ye indiren bir isme propaganda imkanı tanınmamalı. En azından yanına ehl-i Sünnet birini çıkarmalısınız."
Cevabı tahmin edersiniz:
"Ben gazeteciyim..."
Bu cevaba "gazeteciyiz ama önce insanız ve bu ülkenin değerlerine bağlı kalmalıyız. Söylediğimiz her cümlenin milyonlarca insanda oluşturacağı etkiyi de düşünmeliyiz" dediğimi hatırlıyorum. Sonuç ortada huysuz Yaşar Nuri "kim çıktı, kim çıkacak" kavgasına girdi de o aşk sona erdi.
Sonuç olarak şunu söylemeye çalışıyoruz. Gerçeği yazmak gazetecinin temel sorumluluğudur. AB konusunu bayrak etmiş, Türk bayrağını meydanlara taşımış bir parti varsa bunu görmezden gelmek, kimseye bir şey kazandırmaz.
Bunun için fazla uzağa gitmeye gerek yok. Tıklayın BTP'nin internet sitesine, bakın -ama görün- BTP'nin parti programında AB için neler yazıyor!
A. Faik Nabi / diğer yazıları
- Nuriye nenemin ağzından Atatürk / 10.11.2015
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009