(dünden devam?)
Daha sonra Haydar Baş Bey'i araştırmaya karar verdim. Buradan yürüyüp, bir şey bulurum diye umut ettim. Her insanın hayatta ciddi yanlışları vardır. Bunları bulmam lazım diye düşündüm. İnternette birkaç saçma, fındık kabuğunu doldurmayacak, iftira videolarına rastladım. Bunların iftira olduğunu araştırmalarım esnasında kendim buldum. Çok şaşkındım bu kadar harika bir lideri neden ve nasıl gizlemişler bu milletten. Haydar Baş Bey'in İslam ile ilgili çıkışlarını araştırmaya başladım. Kendimi İslam tarihinin içinde buldum. İslam diye bildiğimiz, uydurulan dini yaşadığımızı, aslında İslam'ın özünü Haydar Baş'ın anlattığını da görünce tükendim.
Eeee bu kadar araştırma yapmışken bir de kendi aşık olduğum uzun adama bir bakayım dedim. Allah'ım ne büyük bir hayal kırıklığı bu, anlatamam, günlerce çocuk gibi ağladım. Aşağı yukarı 1995 yılından bu tarafa hangi taşı kaldırdıysam altından o çıktı. Dinlerarası diyalog, BOP eş başkanlığı, Arz-ı Mev'ud projesindeki konumu, yapılan 100 yıllık planın 10 yılda hayata geçmesi, kamu kuruluşlarının satılması, kiliselerin açılması, zina, domuz eti, faiz, vs. bunları görünce resmen yıkıldım ve şunu artık çok iyi biliyordum: Ben hiçbir şey bilmiyormuşum! Bir tercih yapmam gerekiyordu, ya yanlışta bile bile devam edip %50'lik bir iktidarla, suni bir mutluluk yaşayacaktım. Ya da dost doğru olan dünyaya yön veren liderin safında çileye talip olacaktım. Elhamdulillah nefsime rağmen doğruyu ve çileyi tercih ettim. Bu davada bir savaş vermeyi misyon edindim. Kendimi buldum, şeref duydum.
Şimdi işin en zoru, bu kararımı tebliğ etmeye sıra geldi. Başta ailem olmak üzere herkes çılgına döndü. Ne hakaretlerle, ne suçlamalarla karşı karşıya kaldım. Sanki din değiştirmişim gibi bir tepki yağıyordu her yanımdan. İhanetle suçlanıyor, çevremizde aklını kaçırmış diye addediliyordum. Ailem kabullendi ve babam bana evimizin kütüphanesinden 1983 yılının İcmal dergisini verdi. Sonunda kararıma saygı duydu. Ama çevremdeki eski dostlar tarafından delirmiş, sapıtmış yaftasını silemedim. Köyümüze gidemez hale geldim. Suçum, klişe olan ve bir zamanlar avukatlığını yaptığım yanlışın karşısına çıkmamdı. Sosyal medyadan, ağız birliği etmiş gibi, herkes saldırmaya başladı, işyerime beni irşad etmeye gelenler dahi oldu. Her karşı koyan ve tepki gösterenle teker teker ilgilenip yaptığım 1,5 yıllık araştırmalarımı belgeleriyle ortaya koydum. Gelenler ve tepki gösterenler bu araştırmayı görünce duvara toslayıp, aleyhimde konuşmaktan öteye gidemediler. Bazıları ikna oldu ama böyle bir davada nefer olmaya yürekleri ve cesaretleri yetmedi. Çünkü İslam tarihinde de olduğu gibi, doğruyu savunmak için Kerbela'daki aşk kafilesinden olman gerekir, çöllere sürülüp dövülen, itilip kakılan Ebuzer Gıffari olman gerekir. Bu bir nefis imtihanıdır. Dünyevi çıkarlar sosyolojik olarak bugün nasılsa, 1400 sene evvel de aynıydı. Kavga hep aynı kavga, hak ile bâtılın kavgası. Mesele bu kavgada hangi safta ne için bulunduğundur.
Sonuç olarak, hayattaki tek misyonum Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazdığı Milli Ekonomi Modeli'ni iktidar etmek. O'nu kainatı kurtaracak tezi ortaya koyduğu için, layık olduğu yere yani ülkenin en tepesine taşımak, bu paralelde başta Türkiye olmak üzere, tüm İslam âleminin birliğini beraberliğini, ekonomik ve sosyal olarak sağlamaktır. Tüm tanıdıklarıma ve dostlarıma buradan haykırıyorum: Hepimizin tek çaresi ve sigortası Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Gelin bir Türk evladı olarak, bu büyük değere sahip çıkın. Haydar Hoca'ya sahip çıkmanız demek, çocuğunuzun geleceğini kurtarmak demektir. Bu noktada çok kıymetli babama da olgun ve objektif tavrından, beni anlamasından, fikren desteklemesinden ve İslam tarihi ile ilgili aktardığı bilgilerden dolayı teşekkür ediyorum.
Bu yazım, umuyorum ki kapitalizm ekonomisi ile yönetilen bir ülkede bütün siyasi partilerin tamamının nötr olduğunu ve fikri ne olursa olsun, iktidarlarında, doların, faizin ve dövizin mahkumu olmakla beraber, Amerika'nın iktidarı olacağını anlatabilmişimdir.
İnanın dostlar, Türkiye'nin ve İslam dünyasının yegâne çaresi Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Daha sonra Haydar Baş Bey'i araştırmaya karar verdim. Buradan yürüyüp, bir şey bulurum diye umut ettim. Her insanın hayatta ciddi yanlışları vardır. Bunları bulmam lazım diye düşündüm. İnternette birkaç saçma, fındık kabuğunu doldurmayacak, iftira videolarına rastladım. Bunların iftira olduğunu araştırmalarım esnasında kendim buldum. Çok şaşkındım bu kadar harika bir lideri neden ve nasıl gizlemişler bu milletten. Haydar Baş Bey'in İslam ile ilgili çıkışlarını araştırmaya başladım. Kendimi İslam tarihinin içinde buldum. İslam diye bildiğimiz, uydurulan dini yaşadığımızı, aslında İslam'ın özünü Haydar Baş'ın anlattığını da görünce tükendim.
Eeee bu kadar araştırma yapmışken bir de kendi aşık olduğum uzun adama bir bakayım dedim. Allah'ım ne büyük bir hayal kırıklığı bu, anlatamam, günlerce çocuk gibi ağladım. Aşağı yukarı 1995 yılından bu tarafa hangi taşı kaldırdıysam altından o çıktı. Dinlerarası diyalog, BOP eş başkanlığı, Arz-ı Mev'ud projesindeki konumu, yapılan 100 yıllık planın 10 yılda hayata geçmesi, kamu kuruluşlarının satılması, kiliselerin açılması, zina, domuz eti, faiz, vs. bunları görünce resmen yıkıldım ve şunu artık çok iyi biliyordum: Ben hiçbir şey bilmiyormuşum! Bir tercih yapmam gerekiyordu, ya yanlışta bile bile devam edip %50'lik bir iktidarla, suni bir mutluluk yaşayacaktım. Ya da dost doğru olan dünyaya yön veren liderin safında çileye talip olacaktım. Elhamdulillah nefsime rağmen doğruyu ve çileyi tercih ettim. Bu davada bir savaş vermeyi misyon edindim. Kendimi buldum, şeref duydum.
Şimdi işin en zoru, bu kararımı tebliğ etmeye sıra geldi. Başta ailem olmak üzere herkes çılgına döndü. Ne hakaretlerle, ne suçlamalarla karşı karşıya kaldım. Sanki din değiştirmişim gibi bir tepki yağıyordu her yanımdan. İhanetle suçlanıyor, çevremizde aklını kaçırmış diye addediliyordum. Ailem kabullendi ve babam bana evimizin kütüphanesinden 1983 yılının İcmal dergisini verdi. Sonunda kararıma saygı duydu. Ama çevremdeki eski dostlar tarafından delirmiş, sapıtmış yaftasını silemedim. Köyümüze gidemez hale geldim. Suçum, klişe olan ve bir zamanlar avukatlığını yaptığım yanlışın karşısına çıkmamdı. Sosyal medyadan, ağız birliği etmiş gibi, herkes saldırmaya başladı, işyerime beni irşad etmeye gelenler dahi oldu. Her karşı koyan ve tepki gösterenle teker teker ilgilenip yaptığım 1,5 yıllık araştırmalarımı belgeleriyle ortaya koydum. Gelenler ve tepki gösterenler bu araştırmayı görünce duvara toslayıp, aleyhimde konuşmaktan öteye gidemediler. Bazıları ikna oldu ama böyle bir davada nefer olmaya yürekleri ve cesaretleri yetmedi. Çünkü İslam tarihinde de olduğu gibi, doğruyu savunmak için Kerbela'daki aşk kafilesinden olman gerekir, çöllere sürülüp dövülen, itilip kakılan Ebuzer Gıffari olman gerekir. Bu bir nefis imtihanıdır. Dünyevi çıkarlar sosyolojik olarak bugün nasılsa, 1400 sene evvel de aynıydı. Kavga hep aynı kavga, hak ile bâtılın kavgası. Mesele bu kavgada hangi safta ne için bulunduğundur.
Sonuç olarak, hayattaki tek misyonum Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazdığı Milli Ekonomi Modeli'ni iktidar etmek. O'nu kainatı kurtaracak tezi ortaya koyduğu için, layık olduğu yere yani ülkenin en tepesine taşımak, bu paralelde başta Türkiye olmak üzere, tüm İslam âleminin birliğini beraberliğini, ekonomik ve sosyal olarak sağlamaktır. Tüm tanıdıklarıma ve dostlarıma buradan haykırıyorum: Hepimizin tek çaresi ve sigortası Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Gelin bir Türk evladı olarak, bu büyük değere sahip çıkın. Haydar Hoca'ya sahip çıkmanız demek, çocuğunuzun geleceğini kurtarmak demektir. Bu noktada çok kıymetli babama da olgun ve objektif tavrından, beni anlamasından, fikren desteklemesinden ve İslam tarihi ile ilgili aktardığı bilgilerden dolayı teşekkür ediyorum.
Bu yazım, umuyorum ki kapitalizm ekonomisi ile yönetilen bir ülkede bütün siyasi partilerin tamamının nötr olduğunu ve fikri ne olursa olsun, iktidarlarında, doların, faizin ve dövizin mahkumu olmakla beraber, Amerika'nın iktidarı olacağını anlatabilmişimdir.
İnanın dostlar, Türkiye'nin ve İslam dünyasının yegâne çaresi Prof. Dr. Haydar Baş'tır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Emre Şimşek / diğer yazıları