Ülkemizde mesleki ve teknik eğitim 19. yüzyıla kadar "çıraklık" eğitimi
olarak yürütülmüştür. Cumhuriyet'ten önce mesleki ve teknik eğitim devletin eğitim politikası arasında yer almamış, genel eğitimin dışında yerel gruplar, belediyeler ve valiler tarafından kurulmuş ve yönlendirilmiştir.
Atatürk'ün mesleki teknik eğitime bakışı ise şöyledir:
Atatürk, 1923?1925 yılları arasında o güne kadar çok az yönetici ve eğiticinin dikkatini çeken ve eğitim sitemi içinde düşünülmeyen meslek okullarına özel ziyaretler yaparak, mesleki eğitimin önemini vurgulamıştır.
13 Şubat 1923 tarihinde Mithat Paşa Endüstri Meslek Lisesi'ne ilk defa gelişlerinde, daha çok öğrencinin yetiştirilmesi gerektiğini belirtmiş ve okulun hatıra defterine şunları yazmıştır: "Varmak zorunda olduğumuz düzeye, bugünkü kadar, uzak kalışımızın mühim sebeplerinden biri, sanata ve sanatkârlığa gerekli derecede önem verilmemiş olmasıdır."
Bu bağlamda, eğitimin temel politikasını ve esaslarını belirli bir sisteme oturtmak maksadıyla dönemin ünlü eğitimcileri, yabancı uzmanlar yurda davet edilmiş, düşünce ve görüşlerini rapor halinde
sunmuşlardır.
1927 yılında 1052 sayılı yasa ile teknik okulların program, araç-gereç, öğretmen yetiştirme ve istihdam sorumluluğu Milli Eğitim Bakanlığı'na verilmiştir.
1933 yılında 2287 sayılı yasayla Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
1934?1936 yılları arasında hazırlanan Mesleki Tedrisatın İnkişaf Planı'nda, eğitim ile istihdam kesiminin ortaklaşa çalışması ile
çırak okulları, tekniker okulları, mühendis okullarının açılması öngörülmüştür.
Plan başarıyla uygulanmış, mesleki ve teknik eğitimin yurt düzeyinde
yayılmasına, öğrenci, öğretmen ve okul sayılarının hızla artmasına yol açmıştır.
1935 yılından itibaren de 2765 sayılı yasa ile okulların tüm
masrafları devlet tarafından karşılanmaya başlanmıştır.
1923'de meslek liselerine giden öğrencilerin oranı %84.1 iken geçen yıl bu oran %40'lar civarında idi.
OECD ülkeleri, GSYİH sının % 5,2'sini ilkokuldan yüksek öğretime kadar eğitim kurumlarına harcarken bu oran Türkiye'de % 4.67 civarındadır.
1988 yılında toplanan 12. Milli Eğitim Şurası'nda alınan karar, günümüzde de çözüme kavuşturulamaması açısından önem arz etmektedir.
"Yükseköğretime Geçiş" başlığı altında, Karar 7: "Meslekî ve Teknik Lise
mezunlarının, öncelikle, okullarında takip ettikleri programlara uygun
yükseköğretim kuramlarına girişlerinin sağlanması."
Şu ana kadar uygulanamayan bu kararı Milli Ekonomi Modeli'nin maddeleri arasında görüyoruz: "Mesleki ve teknik eğitime önem vererek yönlendirme yapılması ve üniversiteye sınavsız geçilmesi. Ulaşım, yemek, sağlık ve kültürel sosyal faaliyetlerden her öğrencinin ücretsiz faydalandırılması. Yoksul öğrencilerin kıyafet kitap kırtasiye ve gıda ihtiyacının giderilmesi. Her meslek lisesi mezununa iş garantisi sağlanması. Her ihtiyaç sahibi öğrenciye çalışma hayatına atıldıktan sonra ödemek kaydıyla ihtiyacını karşılayabilecek miktarda burs verilmesi" gibi maddeler dünyaca ünlü iktisat profesörlerinin katıldığı Milli Ekonomi Modeli kongrelerinde kabul edilmiş ve hangi ülkede uygulanırsa o ülkeyi ayağa kaldıracağı vurgulanmıştır.
Son söz: Biz de Ehl-i Beyt aşığı Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu modelini uygulamalıyız?
olarak yürütülmüştür. Cumhuriyet'ten önce mesleki ve teknik eğitim devletin eğitim politikası arasında yer almamış, genel eğitimin dışında yerel gruplar, belediyeler ve valiler tarafından kurulmuş ve yönlendirilmiştir.
Atatürk'ün mesleki teknik eğitime bakışı ise şöyledir:
Atatürk, 1923?1925 yılları arasında o güne kadar çok az yönetici ve eğiticinin dikkatini çeken ve eğitim sitemi içinde düşünülmeyen meslek okullarına özel ziyaretler yaparak, mesleki eğitimin önemini vurgulamıştır.
13 Şubat 1923 tarihinde Mithat Paşa Endüstri Meslek Lisesi'ne ilk defa gelişlerinde, daha çok öğrencinin yetiştirilmesi gerektiğini belirtmiş ve okulun hatıra defterine şunları yazmıştır: "Varmak zorunda olduğumuz düzeye, bugünkü kadar, uzak kalışımızın mühim sebeplerinden biri, sanata ve sanatkârlığa gerekli derecede önem verilmemiş olmasıdır."
Bu bağlamda, eğitimin temel politikasını ve esaslarını belirli bir sisteme oturtmak maksadıyla dönemin ünlü eğitimcileri, yabancı uzmanlar yurda davet edilmiş, düşünce ve görüşlerini rapor halinde
sunmuşlardır.
1927 yılında 1052 sayılı yasa ile teknik okulların program, araç-gereç, öğretmen yetiştirme ve istihdam sorumluluğu Milli Eğitim Bakanlığı'na verilmiştir.
1933 yılında 2287 sayılı yasayla Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
1934?1936 yılları arasında hazırlanan Mesleki Tedrisatın İnkişaf Planı'nda, eğitim ile istihdam kesiminin ortaklaşa çalışması ile
çırak okulları, tekniker okulları, mühendis okullarının açılması öngörülmüştür.
Plan başarıyla uygulanmış, mesleki ve teknik eğitimin yurt düzeyinde
yayılmasına, öğrenci, öğretmen ve okul sayılarının hızla artmasına yol açmıştır.
1935 yılından itibaren de 2765 sayılı yasa ile okulların tüm
masrafları devlet tarafından karşılanmaya başlanmıştır.
1923'de meslek liselerine giden öğrencilerin oranı %84.1 iken geçen yıl bu oran %40'lar civarında idi.
OECD ülkeleri, GSYİH sının % 5,2'sini ilkokuldan yüksek öğretime kadar eğitim kurumlarına harcarken bu oran Türkiye'de % 4.67 civarındadır.
1988 yılında toplanan 12. Milli Eğitim Şurası'nda alınan karar, günümüzde de çözüme kavuşturulamaması açısından önem arz etmektedir.
"Yükseköğretime Geçiş" başlığı altında, Karar 7: "Meslekî ve Teknik Lise
mezunlarının, öncelikle, okullarında takip ettikleri programlara uygun
yükseköğretim kuramlarına girişlerinin sağlanması."
Şu ana kadar uygulanamayan bu kararı Milli Ekonomi Modeli'nin maddeleri arasında görüyoruz: "Mesleki ve teknik eğitime önem vererek yönlendirme yapılması ve üniversiteye sınavsız geçilmesi. Ulaşım, yemek, sağlık ve kültürel sosyal faaliyetlerden her öğrencinin ücretsiz faydalandırılması. Yoksul öğrencilerin kıyafet kitap kırtasiye ve gıda ihtiyacının giderilmesi. Her meslek lisesi mezununa iş garantisi sağlanması. Her ihtiyaç sahibi öğrenciye çalışma hayatına atıldıktan sonra ödemek kaydıyla ihtiyacını karşılayabilecek miktarda burs verilmesi" gibi maddeler dünyaca ünlü iktisat profesörlerinin katıldığı Milli Ekonomi Modeli kongrelerinde kabul edilmiş ve hangi ülkede uygulanırsa o ülkeyi ayağa kaldıracağı vurgulanmıştır.
Son söz: Biz de Ehl-i Beyt aşığı Prof. Dr. Haydar Baş'ın bu modelini uygulamalıyız?
Fatih Mehmet AYDIN / diğer yazıları
- 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü’nün anlam ve önemi / 10.11.2022
- Hasta eden sağlık sistemimiz / 24.05.2018
- Suriye üzerindeki kara bulutlar bize mi geliyor? / 25.04.2018
- Atatürk'ün şahsında Türk milletinin saygınlığı / 27.03.2018
- Çiftçi narenciye sınavını verebilecek mi? / 10.01.2018
- Gazi Mustafa Kemal namaz kılardı / 20.12.2017
- Eğitim ruhtaki güzelliği mükemmel hale getirmektir / 24.11.2017
- Türk milleti kimdir? / 06.11.2017
- Boş zaman... Boş... / 26.10.2017
- Aile yaşantımızı nasıl şekillendirmeliyiz? / 17.10.2017
- Hasta eden sağlık sistemimiz / 24.05.2018
- Suriye üzerindeki kara bulutlar bize mi geliyor? / 25.04.2018
- Atatürk'ün şahsında Türk milletinin saygınlığı / 27.03.2018
- Çiftçi narenciye sınavını verebilecek mi? / 10.01.2018
- Gazi Mustafa Kemal namaz kılardı / 20.12.2017
- Eğitim ruhtaki güzelliği mükemmel hale getirmektir / 24.11.2017
- Türk milleti kimdir? / 06.11.2017
- Boş zaman... Boş... / 26.10.2017
- Aile yaşantımızı nasıl şekillendirmeliyiz? / 17.10.2017