Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün 'Türkiye neden bu halde' sorusunun bugüne kadar ifade edilmiş en net cevabını bizzat verdi.
AKP'den ayrılıp kendi partilerini kuran Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu hakkında eski ortakları Erdoğan, "Onların nasıl ihanetin içerisinde olduklarını kendilerinin düşünmesi lazım. Onlar o mevkilere layık oldukları için gelmediler, o makamlara getirildiler" dedi.
Daha ne desin?
Ahmet Davutoğlu, AKP hükümetleri döneminde hem Dışişleri bakanlığı hem de Başbakanlık görevlerinde bulunmuş önemli bir isim.
AKP hükümetleri döneminde 13 yıl bakanlık yapan Ali Babacan ise Dışişleri Bakanlığı ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı koltuklarında oturmuş olan bir isim.
Erdoğan'ın bu sözleri, 'ben göreve getirirken liyakate değil sadakate bakarım' itirafıdır.
Yanlış anlaşılmasın bu 'devlete sadakat' değildir, Erdoğan'a sadakat kastedilmektedir.
Zaten AKP'den ayrılarak başka partiler kurulmasının 'ihanet' olarak nitelenmesinin sebebi de budur.
Erdoğan'ın bu sözleri Türkiye'nin neden iyi yönetilemediğinin de göstergesidir.
Dışarıdan bir gözle bakıldığında Davutoğlu ve Babacan, aldıkları eğitim ve bilgi birikimleri açısından AKP döneminde getirildikleri görevlere belki de en layık iki isim.
Ama değil mi ki hükümetle ters düştüler, hatta rakip oldular, kendi içinden itirazları dâhi hazmedemeyen hükümet tarafından üstleri çizildi.
Erdoğan'ın yukarıdaki ifadelerine dün Davutoğlu'ndan da karşı açıklama geldi.
Haklı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 'Kötü bir bakan olsaydım nasıl Başbakan oldum? Layık olmayan birine ülkeyi nasıl emanet ettin? Bir hiçtim de neden emanet ettin? Ben geldiğim yere emekle geldim. Sayın Babacan da çalışarak geldi' ifadeleriyle karşılık veren Davutoğlu'nun en ağır cevabı 'Biz olmasak Tayyip Erdoğan bir hiçti' şeklindeki son cümlesi oldu.
Bu tartışmadan siz ne anladınız bilmem ama benim anladığım şu:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, liyakatsiz kişileri göreve atadığının itirafını yaparken, Davutoğlu ise Türkiye'nin Erdoğanlı 20 yıl geçirmesinin sorumlusunun kendileri olduğunun itirafını yapmış oluyor.
Sayın Davutoğlu keşke her şeyi olduğu gibi bıraksaydı.
Bir Nasreddin Hoca fıkrasının tam yeri.
Nasreddin Hoca, kadılık yaparken bir gün bir ahbabı burnundan soluyarak gelip hasmı için söylemediğini bırakmamış. Sonra da 'Hocam, haklı değil miyim?' diye sormuş.
Hoca, 'Haklısın' demiş.
Adam gittikten sonra hemen arkasından hasmı gelmiş Hoca'nın yanına. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, sonra da Hoca'ya 'Haklı değil miyim?' diye sormuş.
Hoca ona da 'haklısın' demiş.
Adam gittikten sonra tüm bunlara tanık olan karısı Hocaya, 'İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu?' deyince.
Nasreddin Hoca, 'Hatun, sen de haklısın!' diyerek noktayı koymuş.
Biz de Nasreddin Hoca'nın dediği gibi yukarıdaki siyasi tartışmanın taraflarına 'haklısınız' diyelim, olsun bitsin.
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023