Son günlerde "demokrasi" dillere pelesenk olmuş vaziyette? Aşağı bakıyorsun demokrasi, yukarı bakıyorsun demokrasi!Başbakan R. T. Erdoğan, demokrasi üzerinden yürüttüğü siyasetle mangalda kül bırakmıyor.Siyaset bu demokrasinin her türlü nimetinden istifade ediyor. Ankara'dakiler, sinekten yağ çıkartır gibi, demokrasiden yağ dahi çıkartıyorlar.Fakat ne hikmettir bilinmez, bu demokrasiden devlet bir fayda görmüyor, Türk milleti elle tutulur bir hayır elde etmiyor. Bilakis bu demokrasiyle vatan toprakları ecnebilere gidiyor. Bu demokrasiyle milletin kaynakları ve işletmeleri yabancılara peşkeş çekiliyor. Söz konusu demokrasi ile Türk milleti bölünüyor, parçalanıyor, eyaletleniyor. Birlik ve dirlik yok oluyor. Demokrasi, yapısı itibarıyla "elastikî bir kavram"dır? Şayet "istismarcı siyaset", bu elastikî yapının üstüne çöreklenip iş bitirmeye kalkışırsa, halk, kendi demokrasisinden bile yaka silkmeye başlar.Türkiye uzun zamandan beri bu vaziyetle cebelleşiyor.Hukukun tabii ve sağlam kazıklarına bağlanmamış bir demokrasi, devlet ve milleti bölüp parçalayacak bir araç ve düzenek olmaktan öteye geçemez, geçemiyor.Hukukun temel karakteri, asıl itibariyle "tabii", "objektif", "vicdani" olmasının yanı sıra meşru ve "normatif" olmasıdır. Hukuki düzenlemeler daha ziyade tanımlı ve tariflidir. Yorum gerektiren alanlar, fazla olmadığı gibi, vicdanîdir.Bu bağlamda hukuk adına en ciddi zaafiyet, siyasaldır. Hukukun siyasallaşmasıdır. Dolayısıyla sağlam ve köklü bir demokrasi için hukukun üstünlüğünü esas olmalıdır. Demokrasi, hukukun temelleri üzerinde yükselmelidir.Bu perspektiften bakıldığında, Türkiye'nin devlet, demokrasi ve hukuk görüntüsü hiç de iç açıcı değildir.Bu süreç öyle bir vahim hal aldı ki, artık milletin güveneceği kurum, dayanacağı duvar, tutunacağı dal kalmamıştır. Devlet, demokrasi ve hukuk adına dışa vuran çarpıklık ve kokuşmuşluk, milletimiz ve medeniyetimiz üzerinde çeşitli iştah ve planları bulunan ecnebilerin fonladıkları "Türkiyeli medyatik tetikçiler"in toplumu mikserleme çabalarıyla artmaktadır.AKP iktidarıyla ayyuka çıkan "operasyonlar"ın maşeri vicdandaki yansımalarına şöyle bir göz atalım, hasılat ne çıkacak!? Hakim veya savcı hukuk adamıdır. Doktor ise tıp adamıdır.Hakimin hukuka dair verdiği karar ne anlam ifade ediyorsa, doktorun da tıbba dair verdiği karar böyle bir anlam ifade ediyor.Son operasyonlarda topluma yansıyan vaziyet şu: Hakim, operasyonlarda hamsi istifi derlenen sanıkları tahliye ediyor. Mahkeme düzeneğine yapılan müdahale sonucunda dosyanın başına oturan yeni hakimler, aynı sanıkları ve birlikte olduğuna kanaat ettiklerini de ekleyerek ziyadesiyle kodese tıkıyor. Hakimler, sanıklara yönelik muameleleri sebebiyle, kendi hakim arkadaşları tarafından tazminata çarptırılıyor.En üst düzeyde uzman doktorlar, sanık bir doktor hakkında "yatış raporu" düzenliyor. Başka doktorlar, rapora karşı rapor oluşturuyor. Hakim, raporu veren doktorları kodese yolluyor.İşgüzarlar, ülke üzerindeki oyunlarını fikir ve projeleriyle bozan bir ilim ve siyaset adamının adını, Prof. Dr. Haydar Baş'ı, "darbeci komutanlar"ın işbirlikçileri arasına sokuşturmaya kalkışıyor. Ecnebilerden fonlanmış medya, bu "bühtan düzeneği" üzerinden toplumsal tetikçilik ve karalamalar yapıyor. Bu densizliğe mukabil Prof. Dr. Baş, dava dosyalarında "olası darbe sürecinde söz konusu darbeci komutanlar tarafından ilk olarak gözaltına alınacaklar listesi"nde yer alıyor.Oda TV'ye baskın yapılıyor; Pensilvanya güdümlü medya, "Mesaj TV'ye de baskın yapıldı" şeklinde yalan haberler servis ederek toplum nezdinde karalamaya ve çamur atmaya kalkışıyor, iğdiş edilmiş beyinlerindeki katranı toplumun üstüne boşaltıyorlar. Bu vaziyetlere, hukukun siyasallaşması ve medyanın mütarekeleşmesi dahi denemez!Mısır'daki halk ayaklanmasını ve "ordunun yönetime el koyması"nı demokrasi adına kışkışlayıp selam duran yeni yetme demokrat siyasetçiler, Türk halkının en makul taleplerini demokratça kendisine iletmesine köpürüyor, diktatör yöntemleriyle karşılık veriyorlar, açlık ve yoksullukla cebelleşerek kolkola yürüyenlere "demokratik biber gazı" sıktırıyorlar. Buna demokratik istismar bile denemez!Bu vahim siyasal vaziyet karşısında, Türk milleti hangi devlete, hangi demokrasiye ve hangi hukuka dayansın, güvensin!?Zaten devlet ve milletimiz üzerinde hesap kuranların istediği budur, bu güvensizlik ve kaos ortamıdır. Bu bulanık havanın birinci derecede sorumlusu AKP hükümetidir, çünkü işbaşındadır. Demokrasi ve hukuk eksenli bu bulanık havayı acilen toparlamak şarttır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019