Devletler, tarihin her döneminde toplumların en üst otoritesi olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Ancak ulus-üstü şirketlerin ortaya çıkmasıyla önemli ölçüde otorite ve güç kaybına uğramışlardır.
Devletlerin koruması ve kollamasıyla büyüyüp ulus-üstü konuma yükselen şirketler, şimdi devletleri en büyük engel görmeye başlamışlardır. Esasen bu, doğal bir süreçtir. Şöyle ki, sermaye belli bir sınırı aşınca, devletle yarışır ve mücadele eder.
Bazıları ulus-üstü şirketlerin, güçlerinin olduğundan fazla abartıldığını belirtiyor ve şöyle diyorlar: "Ulus-üstü şirketlerin askeri gücü olmadığı için hiçbir zaman devletlerle boy ölçüşemezler." Evet, askeri güçleri yoktur, ama ekonomik güçleri vardır. Bilindiği üzere askeri gücün oluşumunda en etkili olan ekonomik güçtür.
Ekonomik güç, siyasi gücü ve arkasından da askeri gücü yönlendirmektedir. O bakımdan devletler, ulus-üstü şirketlerin gücünü önemsemek ve ona karşı gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Aksi halde kuklaya dönüşebilirler.
Birçokları da devlet ve sermaye savaşının henüz tam başlamadığını, daha işin başında bulunulduğunu söylüyorlar. Onlara göre savaş, zamanla çok şiddetlenecek ve yeni bir boyut kazanacaktır.
Gerçekten de gelişmeler bu yönde seyretmektedir. Bunun en önemli belirtisi, ulus-üstü şirketlerin, kontrol altına alamadıkları devletleri bölmek ve parçalamak için ellerinden geleni yapmalarıdır. Öyle ki, bu konuda şöyle bir tez de geliştirmişler: "Büyük devletler modeli artık bitmiştir. Olabildiğince küçük devletçikler kurulmalıdır. Çünkü küçük devletçikler daha kolay yönetilir ve halkını daha çok mutlu ederler."
İleri sürdükleri bu tez doğru ise ve buna gerçekten inanılıyorsa, o zaman ilkönce ABD'nin bölünmesi gerekmez mi? Ne ilginçtir ki, böyle bir telkin ve tavsiyeyi, devletlerden oluşan ABD'ye değil de, İslâm ülkelerine yapıyor, yapmadan da öte dayatıyorlar.
ABD'yi küçük devletçikler tezinden şunun için istisna tutuyorlar: ABD ile ulus-üstü şirketlerin amaç ve hedefleri aynıdır, yönetimleri de içli dışlıdır. Bundan dolayı deniliyor ki: "ABD'nin en büyük güçlerinden biri ulus-üstü şirketlerdir." Bu tespit doğrudur, zira ABD, birçok devleti, ulus-üstü şirketler eliyle egemenlik altına almaktadır.
Söz konusu şirketlerin, "ulus-üstü" diye adlandırılmaları sahiplerinin gizlenmesi ve bilinmemesi içindir. Hâlbuki bu şirketlerin sahipleri belli ailelerdir. Amerikalı yazar Texe Marss'a göre, ulus-üstü şirketlerin sahipleri ve hatta dünya ekonomisini yöneten 10 büyük ailedir.
Devletlerin en önemli özelliği adaleti gerçekleştirmeleridir. Ulus-üstü şirketler, ekonomiyi yönettikleri sürece devletlerin adaleti hayata geçirmeleri imkânsızdır. Bir başka deyişle ulus-üstü şirketler, ekonominin diktatörleridir. Diktatörlerin olduğu yerde adalet olmaz, zulüm olur.
O nedenle devletlerin, adaleti egemen kılmaları ve özelliklerini tekrar kazanmaları için, başta ekonomi diktatörlerinden kurtulmaları şarttır. Bunun nasıl olacağını öğrenmek isteyenler için yol haritası, sadece ve sadece 'Milli Ekonomi Modeli'dir.
Devletlerin koruması ve kollamasıyla büyüyüp ulus-üstü konuma yükselen şirketler, şimdi devletleri en büyük engel görmeye başlamışlardır. Esasen bu, doğal bir süreçtir. Şöyle ki, sermaye belli bir sınırı aşınca, devletle yarışır ve mücadele eder.
Bazıları ulus-üstü şirketlerin, güçlerinin olduğundan fazla abartıldığını belirtiyor ve şöyle diyorlar: "Ulus-üstü şirketlerin askeri gücü olmadığı için hiçbir zaman devletlerle boy ölçüşemezler." Evet, askeri güçleri yoktur, ama ekonomik güçleri vardır. Bilindiği üzere askeri gücün oluşumunda en etkili olan ekonomik güçtür.
Ekonomik güç, siyasi gücü ve arkasından da askeri gücü yönlendirmektedir. O bakımdan devletler, ulus-üstü şirketlerin gücünü önemsemek ve ona karşı gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Aksi halde kuklaya dönüşebilirler.
Birçokları da devlet ve sermaye savaşının henüz tam başlamadığını, daha işin başında bulunulduğunu söylüyorlar. Onlara göre savaş, zamanla çok şiddetlenecek ve yeni bir boyut kazanacaktır.
Gerçekten de gelişmeler bu yönde seyretmektedir. Bunun en önemli belirtisi, ulus-üstü şirketlerin, kontrol altına alamadıkları devletleri bölmek ve parçalamak için ellerinden geleni yapmalarıdır. Öyle ki, bu konuda şöyle bir tez de geliştirmişler: "Büyük devletler modeli artık bitmiştir. Olabildiğince küçük devletçikler kurulmalıdır. Çünkü küçük devletçikler daha kolay yönetilir ve halkını daha çok mutlu ederler."
İleri sürdükleri bu tez doğru ise ve buna gerçekten inanılıyorsa, o zaman ilkönce ABD'nin bölünmesi gerekmez mi? Ne ilginçtir ki, böyle bir telkin ve tavsiyeyi, devletlerden oluşan ABD'ye değil de, İslâm ülkelerine yapıyor, yapmadan da öte dayatıyorlar.
ABD'yi küçük devletçikler tezinden şunun için istisna tutuyorlar: ABD ile ulus-üstü şirketlerin amaç ve hedefleri aynıdır, yönetimleri de içli dışlıdır. Bundan dolayı deniliyor ki: "ABD'nin en büyük güçlerinden biri ulus-üstü şirketlerdir." Bu tespit doğrudur, zira ABD, birçok devleti, ulus-üstü şirketler eliyle egemenlik altına almaktadır.
Söz konusu şirketlerin, "ulus-üstü" diye adlandırılmaları sahiplerinin gizlenmesi ve bilinmemesi içindir. Hâlbuki bu şirketlerin sahipleri belli ailelerdir. Amerikalı yazar Texe Marss'a göre, ulus-üstü şirketlerin sahipleri ve hatta dünya ekonomisini yöneten 10 büyük ailedir.
Devletlerin en önemli özelliği adaleti gerçekleştirmeleridir. Ulus-üstü şirketler, ekonomiyi yönettikleri sürece devletlerin adaleti hayata geçirmeleri imkânsızdır. Bir başka deyişle ulus-üstü şirketler, ekonominin diktatörleridir. Diktatörlerin olduğu yerde adalet olmaz, zulüm olur.
O nedenle devletlerin, adaleti egemen kılmaları ve özelliklerini tekrar kazanmaları için, başta ekonomi diktatörlerinden kurtulmaları şarttır. Bunun nasıl olacağını öğrenmek isteyenler için yol haritası, sadece ve sadece 'Milli Ekonomi Modeli'dir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018