Dili zehir eyleyenler, arı-edebi, nezaketi-nezafeti ve dahi inceliği tehir eylemişler.
Dili zehir eyleyenler, hakikate kara çalmışlar, yüreklere yara çalmışlar, yoksullardan para çalmışlar, ormanlardan çıra çalmışlar, hastalardan çare çalmışlar.
Dili zehir eyleyenler, dili kötülüğe, dili zorbalığa, dili sömürüye, dili semirmeye, dili şerre ve şirretliğe hep basamak yapmışlar.
Dili zehir eyleyenler, zehir gibi acı kıldıkları dil sayesinde birbirine düşürdükleri kitlelerden nice mal aşırmışlar, nicelerini türlü tuzağa düşürmüşler, oluşturdukları kargaşa ve karmaşa ortamında nice sinsi planlar pişirmişler, kasıtlı olarak bozulan dilleri yüzünden kavgaya tutuşan züğürtlerin mallarından kasalarını şişirmişler.
Dili zehir eyleyenler, zehirli kelimeler üretmişler, onlardan nice zehirli cümleler kurmuşlar, zehirli cümlelerle paragraflar oluşturmuşlar, hitabeler yazmışlar ve berrak beyinlere, tertemiz dimağlara zerk ederek zehirlenmiş zekaların, beyinlerin ve dimağların sayılarını artırmışlar.
Dili zehir eyleyenler, zehirli dil ile uyuşturulmuş beyinlere, teslim alınmış zihinlere, hezimeti hizmet, yenilgiyi zafer, kayıpları kazanç, tükenmişliği birikim, soygunları saygınlık, vurgun ve talanları büyüme ve gelişme diye yutturmuşlar.
Dili zehir eyleyenler, şahsi menfaatlerini artırmak için, sinsi planlarını ve hain hedeflerini gerçekleştirmek için işi o noktaya vardırmışlar ki, engerek yılanlarına, kobra yılanlarına; "Ey Allah'ım! Bunlar var iken bize ne gerek vardı?" sorusunu sordurmuşlar.
Dili zehir eyleyenler, ar-edep perdesini yırtarak iyice azmışlar, nice garip kuşun yuvasını, nice zayıf ve mazlum gençlerin yuvasını bozmuşlar, adalet bekleyen nicelerinin üstlerini çizmişler, belini doğrultmaya, ayağa kalkmaya çalışan nice zayıfları ezmişler, ürettikleri bin bir çeşit kuyruklu yalanlarla insanlığın ve adaletin kuyusunu kazmışlar, zehirli dilleri ile, zehirli kelime ve cümleler ile nice ölüm fermanları yazmışlar.
Dili zehir eyleyenler, dağa-taşa, yaylaya-ovaya ayrık otların tohumunu, yüreklere de fitne-fesat ve nice nifak tohumları ekmişler, gül yetiştiren nice gül bahçelerine hep zakkum fidanları dikmişler.
Dili zehir eyleyenler, huzura pusu kurmuşlar, kardeşliğe kast etmişler, komşuluğu kuşa çevirmişler, kalplere kasvet ve gönüllere umutsuzluk tohumu ekmişler.
Dili zehir eyleyenler, dili de, dalı da, balı da, çölü de velhasıl gülü de bülbülü de zehre tebdil eylemişler.
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024