Türk harf devriminin 93. yılını kutluyoruz. 1 Kasım 1928 yılında yeni Türk alfabesi kabul edildi. Türkçe ses uyumuna uygun olmayan Arapça harfler asırlarca alfabe olarak kullanıldı. Bir de üstüne üstlük Osmanlıca diye bir garabet dil türetilmiş ki, Türk milletiyle ilgisi yok. Saray ve çevresinde, edebiyatta ve devlet yazışmalarında kullanılan bir dil. Halkın kullanmadığı halde sanki bizim lisanımız gibi sunulması da cabası.
Osmanlı'nın devşirme politikasından dolayı üst yönetim kademelerine Türk olmayan unsurlar yerleşti. Yönetimde söz sahibi oldular. Devletin kurucuları Türkler son asırlarda idraksiz, basit bir topluluk olarak gösterilmeye başlandı.
Türk milletinin inancını, kültürünü ve varlığını korumak adına bağımsızlık mücadelesi veren, çok bedeller ödeyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk elbette ki Türk dili ve alfabesi konusunda kayıtsız kalamazdı ve kalmadı da.
Milletimizin aydınlanması ve kendi konuştuğu dille rahatça okuyup anlaması, aydınlanması için, Türkçeye uygun alfabeyi geliştirdi. Atatürk bu sayede matbuat çalışmalarını da artırarak, milletimizin her bir ferdinin bilgili, vicdanı hür, fikri hür olmasını istiyordu.
Aynı inancı ve kültürü asırlarca birlikte mücadele ile yaşamış olan bu milletin, devletinin vatandaşları da bir biriyle bu devrim sayesinde kolayca anlaşıp kaynaşması sağlanmış oldu.
Her konuda milletimizi aydınlatacak kitaplar yeni alfabeyle pek çok sayıda basıldı ve ülkenin her tarafına dağıtıldı. Millet mektepleri tamimiyle de okuma yazma oranını hızla arttırdı. Böylece yeni Türk harflerini millete kısa zamanda tanıttı.
Osmanlı'da okur yazar oranı en iyimser rakamlarla, kadınlarda binde 4, erkeklerde yüzde 7'dir. Kitap sayısı toplamda çok azdı. Halktan okuma adına ilgilileri daha çok yerel gazetelerden bilgileniyordu.
Fakat 1928'deki harf devriminden sonra 1934'de kadar yapılan çalışmalarla ve sayılamayacak kadar çok sayıda her konuda kitaplar basılarak, okur yazar oranı yüzde 20 olmuştu.
600 yılda yüzde 7 ve fakat 6 yıl gibi kısa bir sürede ise yüzde 20'yi aşan bir okur yazar oranı müthiş bir olay. Bence Atatürk'ün az zamanda çok işler başardığının en önemli kanıtı harf devrimiyle koşa zamanda elde edilen sonuçtur.
Bu üstün başarıyı gölgelemek için dış güçlerin güdümündeki yobazlar kuyruklu bir yalan söylemekten de çekinmediler. Bu da; "Bir gecede harf devrimiyle milletin cahil kaldığı" yalanı.
Rakamlar ortada, okur yazar olmayan millet, okur yazar edilince nasıl cahil kalırmış. Bu düzmece oyun, milletiyle Atasını ayırma oyunuydu. Fakat Hoca Atatürk Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk kitabıyla bu oyunu bozdu.
Kendi dilinden Türkçe olarak Kur'an tefsirini Elmalı Hamdi Yazır hocaya yazdıran, Peygamberimizin hadislerini Türkçe tercüme ettirip 60 bin nüsha bütün ülkeye dağıttıran, içinde 52 Türkçe hutbe bulunan, hutbeler kitabı yazdıran vb. milletim dinini öğrensin diye nice işler yapan Diyanet teşkilatını cumhuriyetin bir kurumu olarak kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü bu millete yalan yanlış, zehirli düşüncelerle, kahpece tanıtma oyununa karşı Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Hoş Geldin Atatürk kitabı her Türk vatandaşının mutlaka okuması gereken bir panzehirdir.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın Kocaeli İl Kongresindeki açıklamaları basında ve sosyal medyada çok ilgi gördü.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının en büyük bayramı olan CUMHURİYET BAYRAMImızda devletimizin kurucusu Atatürk'ün adını ve cumhuriyetin faziletini hutbelerde özellikle anmayan diyanetin yanlışına dikkat çektiği konuşmasında Sayın Hüseyin Baş "Bizim iktidarımızda böyle bir şeye asla müsaade edilmeyecek. Alevi bir kardeşimizi Diyanet'in başına getireceğiz. Ona şart koyacağız. Şartımızda her Cuma hutbelerde Atatürk ne yazdıysa onu okutacağız" dedi.
Son zamanlarda Atatürk'le ilgili bu ve benzeri tavrını âdet haline getiren Diyanet İşleri Başkanlığını ve Başkanını kınıyorum. Bu teşkilatı da kuran devletimizin kurucusu Atatürk'ü yok sayanı, bu millet de yok sayar. Bunun en önemli göstergesi yapılan anketlerde Diyanet teşkilatının güvenilirlik ve saygınlığının hızla azalmasıdır. Bu teşkilatta, Atatürk'e karşı olan bu vahim yanlışı dillendirip, söyleyebilecek akademisyenlerin, hocaların olduğuna inanmak istiyorum.
Bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da en doğru duruşu BTP gösterdi. "Diyanet işleri başkanı istifa etmelidir."
- AKP yasa çıkardı, ‘evime, mülküme çökme’ / 06.12.2023
- Eğitim ve adalet / 29.11.2023
- BOP mu, Atatürk’ün Ortadoğu projesi mi? / 21.11.2023
- Kaybolan değerlerimiz / 15.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 13.11.2023
- 10 Kasım’da okuduğum Hutbe / 12.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 10.11.2023
- Anayasal düzen / 08.11.2023
- Cumhuriyetimizin 100. yılı / 01.11.2023