'Din ve insanlık / Homo Homini Lipus ' seslendirme dosyası:
Yanlış teşhise doğru tedavi dahi uygulansa ne gibi sonuçlar doğurduğunu tahlil ettiğimiz " Yan Tesir " adlı köşemizden Merhaba!...
*
Birçok bilim insanı, insanlık tarihi hakkında farklı tarihler verir. Çok geniş bir yelpazede bu konuda çeşitli ve farklı görüşler vardır. Yahudi kaynakları bu tarihi yaklaşık 6 bin yıl olarak verir. Hatta bu tarih onlara göre günü gününe kadar bellidir. Ancak yine de Talmud bilginleri arasında Adem'ın ne zaman yaratıldığına dair az da olsa fikir ayrılığı vardır. Rabbi Yeoşua'ya göre dünya Nisan ayında yaratılmıştır. O'na göre Adem, 6 Nisan'da ( 3 Nisan 3760 M.Ö.) yaratılmış, Rabbi Eliezer'e göre ise dünya Tişre ayında yaratılmıştır. Adem, Roş Aşana'da (7 Ekim 3761 M.Ö.) yaratılmıştır.(Zohar 1:37a) Buna göre Nuh tufanı da milattan 2104 yıl önce gerçekleşmiştir.
Ancak verilen bu tarihler bugünkü pozitif bilim ile çelişiktir. Dolayısıyla bilimsel olarak, muharref olmuş Tevrat'ın bu iddiaları doğru görülmüyor. Çünkü dünya 4,5 milyar sene önce, insanlarsa en az yüzbin seneden beri varlar. 300 bin hatta 500 bin yıla kadar dayandıran bilim adamları da mevcut. Yine de üzerinde daha çok uzlaşılan tarih 130 bin ile 150 bin yıl aralığında.
Ancak insanlık tarihi konusunda insanoğlunun hafızası maalesef hem çok zayıf hem de bayağı sınırlı. Bildiklerimizin neredeyse tamamı -Kutsal metinler- hariç Nuh Tufanından sonra. O da ancak yazının icadından sonra bilebildiklerimiz ile sınırlı. Nuh tufanından öncesi ise ancak mitolojik bulgular, efsaneler, masallar, destanlar ya da kutsallardan öğrendiklerimiz. İnsanlık tarihini kısa tahlil edenlerin sanırım Adem'den itibaren değilde Nuh'dan itibaren bilinenleri metinlerine dahil edip bu yanılgıya düşmüş olma ihtimalleridir. Zira İslam hariç diğer dini kutsallar da insanlık tarihi hakkında genellikle yakın tarihler verirler. -Ki İslam da da bazı İsrailiiyat olan ve hadis zannedilen bilgilerinde karışık olabilme ihtimali var olsa da- Kur'an bu konuda tarihi bir veri vermez.
Söz konusu kutsal kitapların ilmi değerlendirmelerini yaparak tarihi gerçeklik açısından bilimsel bir değer taşıyıp taşımadığını daha sonra inceleyeceğiz.
Yazının icadı genel kabul olarak milattan önce 3500- 400O yıl öncesine dayanır. Günümüzden yaklaşık 6000 bin sene evvel. Ondan önceki bilgilerimizin bir çoğu dediğimiz üzere mitolojik bulgulara, destan yada masallara dayanır. Bunların bir kısmında doğruluk payı olsa da tarihi gerçeklik açısından bir vesika yada bulguya dayanmadığı sürece bilimsel bir veri değeri taşımaz. Yine de bu bilgiler göz ardı da edilmemelidir.
Konuya dönersek İlk insanın yaradılışından günümüze kadar insanoğlu biriktire biriktire bugünkü medeniyete ulaştı. Ancak vardığı sonuç; geçirdiği süreç açısından da netice açısından da pek iç açıcı olmadı. Gerçekten büyük bedeller ödedi insanoğlu. İnsanlık bazen birbirinin ufku olsa da Thomas Hobbes'in dediği gibi ''Homo Homini Lipus'' yani "insan insanın kurdu " oldu çoğu zaman. Doğu medeniyeti buna 3 asır sonra ancak 20.yy da karşılığını Yahya Kemal ile ''insan insanın ufkudur '' diyerek verdi / verebildi. Yine de bu idealist cevaba insanlık geç kaldı. Çünkü insanoğlu
birbirine ihtiyaç duyan sosyal bir canlı olduğu için en başından beri bu anlayışa da muhtaçtı. Ancak bu ruha ve olgunluğa ağır bedellerle erişse de edindiği farkındalıklar hep kısa oldu.
Bu ağır bedeller arasında insanlık tarihinde iftiralar var, salgın hastalıklar var, savaşlar var, katliamlar var. Ne barbar liderler gördü insanlık. Birçok salgın, hastalık, savaş ve acımasız liderler gördü. Bazen İnsanoğlundan kaynaklanmayan doğal afetler gördü. Ölüm, sürgün, zulüm ve eziyet gördü. İstilalar ve katliamlar gördü. Adil yaşam sürecini kendi payına artırmak isteyenlerin özellikle zalim liderlerin zulmünü gördü. Ancak yine de yılmadı hayatta kalmayı başardı ve çoğaldı insaoğlu. ANCAK çoğaldıkça diğer canlıların alanını daralttı. Aç gözlülüğü yetmedi kendi türüne verdiği zararın benzerini bu defa doğaya ve doğadaki canlılara karşı vermeye başladı. Böylelikle diğer canlı türlerini yok etmeye, doğayı ve canlıları hunharca tüketmeye başladı. Şimdi ise kendi evini başına yıkmak üzere. Zira kendi türümüzü yok etme ile karşı karşıyayız.
Bazen sağduyu bazen bilge ve ufuk insanların uyarısıyla toparlandı, umutlandı. Ancak bunu bile süreç içerisinde kendi türüne karşı kullandı. Ve bu dönemler maalesef ufuk insanların hayatlarıyla sınırlı kaldı ve de pek kısa sürdü. Şimdi ise kendi evini başına yıkmak üzereyken bu ufuk insanların çağrısına ihtiyaç duysa da, asıl problem bu ihtiyacı ifade edenlerin dahi kendi lehine kullandıkları ve doyumsuzluklarının sonuçlarına mahkum kaldığımız bir dünya olması.
Din ve insanlık tarihi beraber başlasa da neden insanlık erdemi ve bilgeliği tercih etmedi? Ya da edemedi?
Yaşanan felaketlerin, insanların birbirini katletmesinin nedeni dinler miydi? Yoksa "din"leri dinler gibi görünmeyi mi tercih etmesinden miydi? Bu ve bunun gibi birçok sorunun cevabını haftaya bırakalım.
Bu konuyu nsanlık tarihi açısından ''din'' konusunu incelediğimiz zaman irdeleyeceğiz. İnsanlık tarihiyle, dinler tarihini-birbirileriyle mündemiç olan bu iki kavramı- birlikte değerlendirme mecburiyetimiz var. Bu başlık altında bu kavramı '' İnsanlık açısından Din '' konusu ele alacağımız gibi '' Din açısından insanlık'' konusunu da ele alacağız.
Devam edecek.
*
Sözün Özü
Thomas Hobbes'in insanı tanımlarken "İnsan insanın kurdudur" sözüne binaen Beyatlı'nın "İnsan insanın ufkudur" nitelemesi o kadar isabetli oldu ki günümüzde de kimi yazarlar "İnsan insanın umudu" kimi ise "insan insanın yurdu" analojileri yaptı. Dua niyetine amin diyelim...Ama en başından beri insanlığın ihtiyaç duyduğu tanımlamayı Baş Hoca yaptı. " İnsan gönüldür gönül" diyerek. Ona göre "İnsan hep gönül" oldu zaten...
Keyifli pazarlar...
Arda Karani / diğer yazıları
- İCMA VE İCTİHAD / 26.10.2022
- Geylani okulunda Ehl-i Beyt ekolü / 10.08.2022
- Geylani Okulu / 29.07.2022
- Bir tasavvuf anatomisi / 22.07.2022
- Antroposen Çağı / 30.06.2022
- Holosen / Mavi Cennet / 09.06.2022
- Bir Deniz Masalı/ Günebakan Şiiri / 09.05.2022
- Sakız orucu bozar mı? -2- / 19.04.2022
- Sakız orucu bozar mı? -1- / 18.04.2022
- Şiir gibi / 16.04.2022
- Geylani okulunda Ehl-i Beyt ekolü / 10.08.2022
- Geylani Okulu / 29.07.2022
- Bir tasavvuf anatomisi / 22.07.2022
- Antroposen Çağı / 30.06.2022
- Holosen / Mavi Cennet / 09.06.2022
- Bir Deniz Masalı/ Günebakan Şiiri / 09.05.2022
- Sakız orucu bozar mı? -2- / 19.04.2022
- Sakız orucu bozar mı? -1- / 18.04.2022
- Şiir gibi / 16.04.2022