İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin önünün kesilmesinde rejim korkusunun bir bahaneden ibaret olduğunu söyleyen BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, "asıl korku, birtakım menfaatlerin dindar insanın varlığında yok olacağı endişesinden kaynaklanmaktadır" dedi
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hatip okullarında tahsil gören öğrencilerin önünün kesilmesi ve mevcut iktidarın uygulamaya koyduğu çarpık ve tehlikeli din eğitimi konusunda açıklamada bulundu.
İmam Hatiplerin
fonksiyonu
BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hatip okullarının ortaya çıkış sebebinin, İmam Hatiplilerin önünü kesmeye çalışanların söylediği gibi sadece, imamlık, vaizlik, müezzinlik gibi din adamı kadroları yetiştirmek olmadığını belirterek şunları söyledi:
"Din eğitimi Türkiye'de olması gerektiği kadar bir hassasiyetle gündem edilmiş değildir. Bu münasebetle bu açığın kapatılması İmam Hatip okullarına düşmüştür. Vatandaşın da İmam Hatip okullarını tercih etmesinin sebebi, 'benim çocuğum vaiz, müftü, imam olsun' diye değildir. Hem, ilk ve orta dereceli okullarda öğrenemediği dinini bu okullarda öğrensin, hem de meslek hayatına burada öğrendiği dindar kişiliği ile girsin, diye vatandaşlar çocuklarını bu okullara vermiştir. Yani vatanına, milletine, devletine sahip çıksın, diye vermiştir. Hakikaten de hiç bir İmam Hatiplinin anarşist olduğu bugüne kadar ifade edilmemiştir. Bilakis İmam Hatipliler, devlete, millete, vatana sahip çıkan ve bu konuda gerekirse seve seve canını veren insanlar olarak da bilinirler."
Rejim korkusu bahane
Gerçek bu iken ve İmam Hatiplilerin, hukuk, tıp, siyaset başta olmak üzere her meslekte ön saflarda görünmesinin bazı insanları rejim bahaneli bir korkuya sevkettiğini ifade eden Prof. Dr. Haydar Baş, rejim korkusunun bir bahane olup bu korkunun arka planında başka şeylerin yattığını şöyle dile getirdi: "Aslında onların böyle bir korkuyu gündem etmelerinin sebebi sistem ve rejimin elden çıkacağı endişesi değildir. Bilakis bu insanlarla rejimin çok daha verimli olabileceğine inandıkları halde bu korku, kendi menfaatlerinin onların varlığında yok olacağı endişesinden kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı da 'laik bir eğitimde, dindar bir kişilik, doktor, hukukçu, mühendis, siyasetçi olamaz' demek suretiyle dindar kişiliği bütün kurumların dışına itmişlerdir. Dindar kişilik, bu anlayışa göre sadece imamette, müezzinlikte, müftülükte olabilir. Halbuki müftülük, vaizlik, imamlık bir meslektir. Burada dindar kişiliği olmayan insanlar da olabilir. Mesela bu kurumun başında olan insanlar bugün en fazla dini saptıran insanlar olarak öne çıkıyorlar. Demek ki o kurumların içinde olmanız sizin dindar olmanızı gerektirmiyor. Ama hayatın nizamlı bir şekilde devam edebilmesi için bütün kurumlarda dindar kişiliği olanların olması toplumdaki nizamın tamamlanmasına sebep olur. Çünkü dindarlık insanın kendi iç tabiatında var olan bir muhasebedir. Siz nerede olursanız olun o sizinledir. Dindar kişilik insana, her yerde, Allah'ın kendisine hesap soracağını düşündürtür. Dindar kişilik ziraatta da, hekimlikte de, hakimlikte de, siyasette de olabilir. Bu dindarlığın yaşanabilmesi için neticede insanın dinini bilmesi lazımdır. Bunun devletin nizamına hiç bir etkisi ve tepkisi yoktur. Sadece kişinin şahsı ile alakalıdır. Bundan dolayıdır ki Batı dünyasında her gruptan, her meslekten insanın bilakis dindar olmasına gayret edilmiş, eğitimlerini buna göre düzenlemişlerdir"
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hatip okullarında tahsil gören öğrencilerin önünün kesilmesi ve mevcut iktidarın uygulamaya koyduğu çarpık ve tehlikeli din eğitimi konusunda açıklamada bulundu.
İmam Hatiplerin
fonksiyonu
BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hatip okullarının ortaya çıkış sebebinin, İmam Hatiplilerin önünü kesmeye çalışanların söylediği gibi sadece, imamlık, vaizlik, müezzinlik gibi din adamı kadroları yetiştirmek olmadığını belirterek şunları söyledi:
"Din eğitimi Türkiye'de olması gerektiği kadar bir hassasiyetle gündem edilmiş değildir. Bu münasebetle bu açığın kapatılması İmam Hatip okullarına düşmüştür. Vatandaşın da İmam Hatip okullarını tercih etmesinin sebebi, 'benim çocuğum vaiz, müftü, imam olsun' diye değildir. Hem, ilk ve orta dereceli okullarda öğrenemediği dinini bu okullarda öğrensin, hem de meslek hayatına burada öğrendiği dindar kişiliği ile girsin, diye vatandaşlar çocuklarını bu okullara vermiştir. Yani vatanına, milletine, devletine sahip çıksın, diye vermiştir. Hakikaten de hiç bir İmam Hatiplinin anarşist olduğu bugüne kadar ifade edilmemiştir. Bilakis İmam Hatipliler, devlete, millete, vatana sahip çıkan ve bu konuda gerekirse seve seve canını veren insanlar olarak da bilinirler."
Rejim korkusu bahane
Gerçek bu iken ve İmam Hatiplilerin, hukuk, tıp, siyaset başta olmak üzere her meslekte ön saflarda görünmesinin bazı insanları rejim bahaneli bir korkuya sevkettiğini ifade eden Prof. Dr. Haydar Baş, rejim korkusunun bir bahane olup bu korkunun arka planında başka şeylerin yattığını şöyle dile getirdi: "Aslında onların böyle bir korkuyu gündem etmelerinin sebebi sistem ve rejimin elden çıkacağı endişesi değildir. Bilakis bu insanlarla rejimin çok daha verimli olabileceğine inandıkları halde bu korku, kendi menfaatlerinin onların varlığında yok olacağı endişesinden kaynaklanmaktadır. Bundan dolayı da 'laik bir eğitimde, dindar bir kişilik, doktor, hukukçu, mühendis, siyasetçi olamaz' demek suretiyle dindar kişiliği bütün kurumların dışına itmişlerdir. Dindar kişilik, bu anlayışa göre sadece imamette, müezzinlikte, müftülükte olabilir. Halbuki müftülük, vaizlik, imamlık bir meslektir. Burada dindar kişiliği olmayan insanlar da olabilir. Mesela bu kurumun başında olan insanlar bugün en fazla dini saptıran insanlar olarak öne çıkıyorlar. Demek ki o kurumların içinde olmanız sizin dindar olmanızı gerektirmiyor. Ama hayatın nizamlı bir şekilde devam edebilmesi için bütün kurumlarda dindar kişiliği olanların olması toplumdaki nizamın tamamlanmasına sebep olur. Çünkü dindarlık insanın kendi iç tabiatında var olan bir muhasebedir. Siz nerede olursanız olun o sizinledir. Dindar kişilik insana, her yerde, Allah'ın kendisine hesap soracağını düşündürtür. Dindar kişilik ziraatta da, hekimlikte de, hakimlikte de, siyasette de olabilir. Bu dindarlığın yaşanabilmesi için neticede insanın dinini bilmesi lazımdır. Bunun devletin nizamına hiç bir etkisi ve tepkisi yoktur. Sadece kişinin şahsı ile alakalıdır. Bundan dolayıdır ki Batı dünyasında her gruptan, her meslekten insanın bilakis dindar olmasına gayret edilmiş, eğitimlerini buna göre düzenlemişlerdir"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.