Türkiye'nin coğrafyası sabit ama şartlar sürekli değişiyor. 11 Eylül fırsatından istifade eden Amerika tarihinde ilk defa Orta Asya'da ve, "Kafkasya"da..
Gürcistan'da artık önemli ölçüde Amerikan askeri var. Gürcistan'a komşu son Nato ülkesi Türkiye'nin Erzurum ve Trabzon havaalanları ile Trabzon limanı artık "başka türlü önemli". Ve bunun Rusya'yı memnun ettiği de pek söylenemez.
İşte böyle bir ortamda Gürcistan Devlet Başkanı Şvardnadze'nin bir süre önce söylediği "Gürcistan Sovyetlerin sonu değil, Türkiye'nin uç noktasıdır" sözü ağırlığını iyice hissettirir hâle geliyor.
Şvardnadze basit biri değildir. Sovyet İmparatorluğunun tam onbeş yıl Dışişleri Bakanlığını yapmıştır.
Kafkasya'daki diğer "komşumuz" Ermenistan'dır. Sürekli "soykırım"ı tanıyın çağrısı yapan ve bunu Türkiye'den para ve toprak tazminatı istemenin ilk adımı olarak gören bölgenin "İsrail"i Ermenistan.
Buna rağmen Türk hariciyesi Bush'un, periyodik raporunda "soykırım" yerine "katliam" lâfını kullanması üzerine bayram eder haldedir.
Bu coğrafyada ve bu şartlarda, daha önce de bahsettiğimiz Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye, KKTC işbirliği, güven birliği, siyasi konfederasyonunun ne kadar önem kazandığını görmemek için herhalde İsmail Cem olmak lâzımdır.
Cem'in şimdiki misyonu dostu Papandreu'yu Ortadoğu'ya taşımaktır.
Yunanistan, tarihinde ilk defa Ortadoğu'dadır, Cem'in sayesinde. Ne ilgisi vardır Yunanistan'ın Filistin ile?
Cem, Papandreu ile Ortadoğu'da iken Yunanistan'ın bir başka bakanı, Savunma Bakanı ülkesine karşı bir numaralı tehdidin Türkiye'den geldiğini ve Türkiye'nin, Yunan toprakları üzerinde iddiası olduğunu öne sürmüştür. Amerikan savunma çevrelerinin dergisi olarak bilinen Defense News'a konuşan Yunan Bakan Yannos Papantoniu, Atina'nın, tehditleri bertaraf etmeyi amaçlayan yeni savunma politikası çerçevesinde, aralarında tank ve savaş uçaklarının da bulunduğu birçok yeni silah alacağını söylemiştir.
Bir süre önce de Washington'da ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice ile yaptığı görüşmenin ardından bir açıklama yapan Papantoniu ülkesinin Kıbrıs sorununa ilişkin görüşünü açıklıkla dile getirmiş ve "Kıbrıs sorunu çözülmese de, Kıbrıs Rum Kesimi'nin her durumda Avrupa Birliği'ne gireceğini" söylemişti.
O halde;
1. Yunanistan Savunma Bakanı bu fikirde iken Cem'in aynı Yunanistan'ın Dışişleri Bakanı ile bu kadar içli dışlı olması nasıl izah edilebilir?
2. Denktaş, Klerides ile neyi, neden görüşmektedir?
Yunan politikası Türkiye'yi en büyük tehdit olarak görüyorsa ve Kıbrıs'ın tek taraflı olarak her hal ve şartta AB'ye gireceğini ifade ediyorsa Cem; Ortadoğu coğrafyasına müdahil olmak isteyen Papandreu (Yunanistan) tarafından kullanılıyor demektir.
Dosyasında "Filistin'e Türk Barış Gücü" föyü bulunan Powel'in hemen ardından Cem'in Papandreu ile bölgeye gitmesi, "yalnız gidememesinden" midir?
Peki Türkiye Amerika'nın "itfaiye neferi" midir? Afganistan'da yangın var oraya, Filistin'de yangın, oraya...
Irak'ta yangın, oraya!
Cem ile Papandreu'; madem süper güçlerin bir türlü halledemediği Filistrin-İsrail problemine yön verme güçleri var; bu yeteneklerini neden çok daha ilgili oldukları bir konuda, Kıbrıs konusunda kullanmamaktadırlar?
Türkiye'de politika yok, politikasızlık vardır. Cem mi, Yılmaz mı, Gürel mi dışişleri bakanı belli değildir.
Türk Devletleri ile ilgili MHP'li bakanın adını hatırlıyor musunuz?
Türkiye'de dış politika, geleceğin Cumhurbaşkanlığı ya da "daha önemlisi" Ecevit'in veliahtı olabilmenin stajının yapıldığı yeteneklerin sergilendiği bir alan mıdır?
Böyle karmakarışık bir ortamda MGK'nın Kıbrıs, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya ve dahi elbette AB masaları olmasını olağandışı karşılamak mümkün müdür?
Gürcistan'da artık önemli ölçüde Amerikan askeri var. Gürcistan'a komşu son Nato ülkesi Türkiye'nin Erzurum ve Trabzon havaalanları ile Trabzon limanı artık "başka türlü önemli". Ve bunun Rusya'yı memnun ettiği de pek söylenemez.
İşte böyle bir ortamda Gürcistan Devlet Başkanı Şvardnadze'nin bir süre önce söylediği "Gürcistan Sovyetlerin sonu değil, Türkiye'nin uç noktasıdır" sözü ağırlığını iyice hissettirir hâle geliyor.
Şvardnadze basit biri değildir. Sovyet İmparatorluğunun tam onbeş yıl Dışişleri Bakanlığını yapmıştır.
Kafkasya'daki diğer "komşumuz" Ermenistan'dır. Sürekli "soykırım"ı tanıyın çağrısı yapan ve bunu Türkiye'den para ve toprak tazminatı istemenin ilk adımı olarak gören bölgenin "İsrail"i Ermenistan.
Buna rağmen Türk hariciyesi Bush'un, periyodik raporunda "soykırım" yerine "katliam" lâfını kullanması üzerine bayram eder haldedir.
Bu coğrafyada ve bu şartlarda, daha önce de bahsettiğimiz Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye, KKTC işbirliği, güven birliği, siyasi konfederasyonunun ne kadar önem kazandığını görmemek için herhalde İsmail Cem olmak lâzımdır.
Cem'in şimdiki misyonu dostu Papandreu'yu Ortadoğu'ya taşımaktır.
Yunanistan, tarihinde ilk defa Ortadoğu'dadır, Cem'in sayesinde. Ne ilgisi vardır Yunanistan'ın Filistin ile?
Cem, Papandreu ile Ortadoğu'da iken Yunanistan'ın bir başka bakanı, Savunma Bakanı ülkesine karşı bir numaralı tehdidin Türkiye'den geldiğini ve Türkiye'nin, Yunan toprakları üzerinde iddiası olduğunu öne sürmüştür. Amerikan savunma çevrelerinin dergisi olarak bilinen Defense News'a konuşan Yunan Bakan Yannos Papantoniu, Atina'nın, tehditleri bertaraf etmeyi amaçlayan yeni savunma politikası çerçevesinde, aralarında tank ve savaş uçaklarının da bulunduğu birçok yeni silah alacağını söylemiştir.
Bir süre önce de Washington'da ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice ile yaptığı görüşmenin ardından bir açıklama yapan Papantoniu ülkesinin Kıbrıs sorununa ilişkin görüşünü açıklıkla dile getirmiş ve "Kıbrıs sorunu çözülmese de, Kıbrıs Rum Kesimi'nin her durumda Avrupa Birliği'ne gireceğini" söylemişti.
O halde;
1. Yunanistan Savunma Bakanı bu fikirde iken Cem'in aynı Yunanistan'ın Dışişleri Bakanı ile bu kadar içli dışlı olması nasıl izah edilebilir?
2. Denktaş, Klerides ile neyi, neden görüşmektedir?
Yunan politikası Türkiye'yi en büyük tehdit olarak görüyorsa ve Kıbrıs'ın tek taraflı olarak her hal ve şartta AB'ye gireceğini ifade ediyorsa Cem; Ortadoğu coğrafyasına müdahil olmak isteyen Papandreu (Yunanistan) tarafından kullanılıyor demektir.
Dosyasında "Filistin'e Türk Barış Gücü" föyü bulunan Powel'in hemen ardından Cem'in Papandreu ile bölgeye gitmesi, "yalnız gidememesinden" midir?
Peki Türkiye Amerika'nın "itfaiye neferi" midir? Afganistan'da yangın var oraya, Filistin'de yangın, oraya...
Irak'ta yangın, oraya!
Cem ile Papandreu'; madem süper güçlerin bir türlü halledemediği Filistrin-İsrail problemine yön verme güçleri var; bu yeteneklerini neden çok daha ilgili oldukları bir konuda, Kıbrıs konusunda kullanmamaktadırlar?
Türkiye'de politika yok, politikasızlık vardır. Cem mi, Yılmaz mı, Gürel mi dışişleri bakanı belli değildir.
Türk Devletleri ile ilgili MHP'li bakanın adını hatırlıyor musunuz?
Türkiye'de dış politika, geleceğin Cumhurbaşkanlığı ya da "daha önemlisi" Ecevit'in veliahtı olabilmenin stajının yapıldığı yeteneklerin sergilendiği bir alan mıdır?
Böyle karmakarışık bir ortamda MGK'nın Kıbrıs, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya ve dahi elbette AB masaları olmasını olağandışı karşılamak mümkün müdür?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002