İlk olarak Türkiye diyalog ile tanıştı. Türkiye'yi dinler arası diyalogla nurcuların lideri ve uzun süreden beri Amerika'da konuşlanmış olan Fetullah Gülen tanıştırdı.
Dinler arası diyalog kavramı Vatikan orijinli ve misyoner yaklaşımlı olmasına rağmen Gülen ve taraftarları tarafından hevesle kabul edildi.
Haddi zatında diyalog, ABD'nin İslam ülkeleri için planladığı Evangelist inanışın şekillendirip ortaya çıkardığı BOP projesi çerçevesinde ortaya çıkan bir kavramdı.
BOP' un toplumsal planda kabul görebilmesi için İslam ülkelerinde uygun bir zemin hazırlamak için dinler arası diyalog kavramı ortaya atılmıştı. İşte bu kapsamda BOP' ta daha sonra kilit ülke, merkez ülke ya da taşeronluk yapacak olan Türkiye diyalog kavramının ilk olarak ortaya atıldığı Müslüman ülke oldu.
BOP orijinli diyalog kavramına sahip çıkan Gülen ve yandaşları dinler arası diyaloga bu proje için yetiştirilmiş özel kadrolar gibi sahipleniverdiler. Çünkü belki de bu amaç için yetiştirilmiş ve görevlendirilmişlerdi.
Önce papazlarla ve hahamlarla iftar yemeklerinde bir araya gelmeye başladılar. İftar dualarını papazlara yaptırmaya başladılar. Yayınladıkları gazete ve yaptıkları televizyon programlarında papazlar ve hahamlar boy göstermeye başladı.
Değişimleri ve daha doğrusu gerçek yüzleri o kadar açık olarak ortaya çıktı ki, yılar önce kendi medya organlarında bölücülük yaptığı için eleştirdikleri papazlara "iyi bir mümin nasıl olmalıdır" sorularını yöneltmeye başladılar.
Başörtüsüne teferruat dediler ve Peygamber Efendimizin hadislerine dil uzatan çıplak uyarıcılara ödüller vererek ekranlarında zehirlerini daha geniş kitlelere akıtmalarına yardım ve yataklık ettiler.
Bu yapılan çalışmalarla hem Âlemlere Rahmet Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) dışlanmakta hem de Yahudi ve Hıristiyanlarla Müslümanlar aynı ve kardeş mesajları verilmekteydi.
İşi öyle azıttılar ki, "İman etmedikçe müşrik erkekleri, de (kızlarınızla) evlendirmeyin." (bakara 2/221) ayetinin hükmüne rağmen Haran'da tertip ettikleri bir düğün merasiminde Müslüman bir kadını Hıristiyan bir erkekler evlendirip, gazetelerinde bu düğünü, "bu bir devrim" manşetiyle ifade ederek amaçlarının ne olduğunu ifade etmişlerdir.
Bu çalışmalarla adım adım geldikleri noktada Hıristiyan ve Yahudilerin de cennete gireceklerini savunmaya başladılar. Bu tezlerini de Sait Nursiye kadar dayandırmaktaydılar.
Dinler arası diyalog ile Müslümanların Ehli Kitaba olan dirençlerinin kırılması hedeflenmişti.
Türk milletindeki bu direnme gücü olmasaydı Ehli Kitaba karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşında muvaffak olamazdık. Bundan dolayıdır ki dün kurtuluş savaşı verdiğimiz güçler önce bu direnci ortadan kaldırabilmek için içimizden buldukları işbirlikçilerle diyalog kavramını "hoşgörü ve sevgi" gibi kulağa hoş gelen süslü kelimelerle insanımıza kabul ettirmeye çalıştılar.
Türkiye cumhuriyetinin birlik ve beraberliğini tehdit eden dinler arası diyalog entrikalarının gerçek yüzünü "Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür" diyen BTP genel başkanı Prof. Dr. Haydar Baş ortaya koymuş ve milletimizin ayıkmasını ve beraberliğimizin korunması sağlanmıştır.
Dinler arası diyalog kavramı Vatikan orijinli ve misyoner yaklaşımlı olmasına rağmen Gülen ve taraftarları tarafından hevesle kabul edildi.
Haddi zatında diyalog, ABD'nin İslam ülkeleri için planladığı Evangelist inanışın şekillendirip ortaya çıkardığı BOP projesi çerçevesinde ortaya çıkan bir kavramdı.
BOP' un toplumsal planda kabul görebilmesi için İslam ülkelerinde uygun bir zemin hazırlamak için dinler arası diyalog kavramı ortaya atılmıştı. İşte bu kapsamda BOP' ta daha sonra kilit ülke, merkez ülke ya da taşeronluk yapacak olan Türkiye diyalog kavramının ilk olarak ortaya atıldığı Müslüman ülke oldu.
BOP orijinli diyalog kavramına sahip çıkan Gülen ve yandaşları dinler arası diyaloga bu proje için yetiştirilmiş özel kadrolar gibi sahipleniverdiler. Çünkü belki de bu amaç için yetiştirilmiş ve görevlendirilmişlerdi.
Önce papazlarla ve hahamlarla iftar yemeklerinde bir araya gelmeye başladılar. İftar dualarını papazlara yaptırmaya başladılar. Yayınladıkları gazete ve yaptıkları televizyon programlarında papazlar ve hahamlar boy göstermeye başladı.
Değişimleri ve daha doğrusu gerçek yüzleri o kadar açık olarak ortaya çıktı ki, yılar önce kendi medya organlarında bölücülük yaptığı için eleştirdikleri papazlara "iyi bir mümin nasıl olmalıdır" sorularını yöneltmeye başladılar.
Başörtüsüne teferruat dediler ve Peygamber Efendimizin hadislerine dil uzatan çıplak uyarıcılara ödüller vererek ekranlarında zehirlerini daha geniş kitlelere akıtmalarına yardım ve yataklık ettiler.
Bu yapılan çalışmalarla hem Âlemlere Rahmet Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) dışlanmakta hem de Yahudi ve Hıristiyanlarla Müslümanlar aynı ve kardeş mesajları verilmekteydi.
İşi öyle azıttılar ki, "İman etmedikçe müşrik erkekleri, de (kızlarınızla) evlendirmeyin." (bakara 2/221) ayetinin hükmüne rağmen Haran'da tertip ettikleri bir düğün merasiminde Müslüman bir kadını Hıristiyan bir erkekler evlendirip, gazetelerinde bu düğünü, "bu bir devrim" manşetiyle ifade ederek amaçlarının ne olduğunu ifade etmişlerdir.
Bu çalışmalarla adım adım geldikleri noktada Hıristiyan ve Yahudilerin de cennete gireceklerini savunmaya başladılar. Bu tezlerini de Sait Nursiye kadar dayandırmaktaydılar.
Dinler arası diyalog ile Müslümanların Ehli Kitaba olan dirençlerinin kırılması hedeflenmişti.
Türk milletindeki bu direnme gücü olmasaydı Ehli Kitaba karşı verdiğimiz Kurtuluş Savaşında muvaffak olamazdık. Bundan dolayıdır ki dün kurtuluş savaşı verdiğimiz güçler önce bu direnci ortadan kaldırabilmek için içimizden buldukları işbirlikçilerle diyalog kavramını "hoşgörü ve sevgi" gibi kulağa hoş gelen süslü kelimelerle insanımıza kabul ettirmeye çalıştılar.
Türkiye cumhuriyetinin birlik ve beraberliğini tehdit eden dinler arası diyalog entrikalarının gerçek yüzünü "Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür" diyen BTP genel başkanı Prof. Dr. Haydar Baş ortaya koymuş ve milletimizin ayıkmasını ve beraberliğimizin korunması sağlanmıştır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024