Bizim toplum olarak, tartışma ve uzlaşma kültürümüz yoktur. Tartışırken, "Dediğim dedik, çaldığım düdük" tekerlemesinde olduğu gibi hep inatlaşırız. Sonuç mu?
Ya geçirilen boşa zaman olur veya birbirimize hakaret eder daha ileri giderek kavga ederiz.
Hele tartışma siyasiler arasında ise o bir felaket olur. Karşısındaki kişi yüzde yüz doğruyu anlatsa bile diğeri kendi doğrularında ısrarcıdır. Çünkü siyasetçi kendi yandaşlarına oynar. O, devlet adamlığını bilim adamlığını bir kenara bırakır, bile bile topluma kendi siyasal yapısının reklamını yapar.
Yıllardır bitiremediğimiz ve bitirmeye de niyetimiz olmayan Anayasa tartışmasını yine gündeme getirdik. Ama dayatmalarla birlikte önümüze konuldu.
1924 Anayasası hazırlanırken cumhurbaşkanı seçimi maddesi tartışmaya açılır. Bazı milletvekilleri,"Cumhurbaşkanını da milletvekilleri gibi halk tarafından seçilsin" derler ve ısrarcı olurlar. Atatürk kürsüye çıkar," Efendiler, Cumhurbaşkanı halk tarafından değil, meclis seçmelidir. Çünkü halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı bir gün gelir,'Beni halk seçti' der ve denetimden kaçtığı gibi diktatörlüğünü ilan eder. Tarihte bunun örnekleri görülmüştür." Meclis Cumhurbaşkanı Meclisçe seçilmesini onaylar.
İster beğenelim ister beğenmeyelim, ister siyasal yaklaşımlarını onaylayalım ister onaylamayalım. Mecliste bu toplumu temsil eden dört parti vardır. Bence dört partinin onaylamadığı bir Anayasa gelecekte yine tartışmaya açık olur.
Onun için Anayasa değişimi ile Başbakan mı Meclis Başkanı mı kim ilgilenecekse grubu olan parti liderleri ile samımı diyaloga girmelidir. Bu yaklaşım hem TBMM'nin itibarını artırır hem de seçilen vekillere oy veren seçmenlere saygıyı kanıtlar.
Aslında 1982 Anayasası diye bir yasa yok. Çünkü defalarca üzerinde oynandı ve birçok maddesi değiştirildi. 23. 7.1995 tarihinde yapılan değişiklikteki başlangıç bölümü okunduğunda çağdaş, demokratik, lâik ve Atatürk milliyetçiliğine bağlı bir toplum oluşturmak istenmektedir.
Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışını benimsemiştir.
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi veya kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkılamayacağı açık açık yazılmıştır.
Şu anda iktidarın zorlandığı bölüm Anayasada aşağıdaki gibi düzenlenmiştir: Kuvvetler ayırımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğü ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu gerçeği de yazılmıştır.
Kutsal dinimizin, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı da yine yapılan değişiklikte yazılıdır.
İster Anayasa olsun ister normal yasalar olsun uygulayıcılar elinde değer kazanır. Toplumsal düzeni kurar, ayırımcılık yapılmaz. Anayasada yazılı olduğu biçimde kuvvetler ayırımına gereken saygı gösterilse, herkes, her kurum kendi işini yapmakta özgür bırakılırsa devlet düzeni kurulmuş olur.
Onun için diyoruz ki öncelikle toplumsal uyum sağlanmalıdır. Çünkü Anayasayı hazırlayan belirli siyasal kesim mutlu olur; ama diyalog dışı bıraktığımız kesim ne olacak?
Ya geçirilen boşa zaman olur veya birbirimize hakaret eder daha ileri giderek kavga ederiz.
Hele tartışma siyasiler arasında ise o bir felaket olur. Karşısındaki kişi yüzde yüz doğruyu anlatsa bile diğeri kendi doğrularında ısrarcıdır. Çünkü siyasetçi kendi yandaşlarına oynar. O, devlet adamlığını bilim adamlığını bir kenara bırakır, bile bile topluma kendi siyasal yapısının reklamını yapar.
Yıllardır bitiremediğimiz ve bitirmeye de niyetimiz olmayan Anayasa tartışmasını yine gündeme getirdik. Ama dayatmalarla birlikte önümüze konuldu.
1924 Anayasası hazırlanırken cumhurbaşkanı seçimi maddesi tartışmaya açılır. Bazı milletvekilleri,"Cumhurbaşkanını da milletvekilleri gibi halk tarafından seçilsin" derler ve ısrarcı olurlar. Atatürk kürsüye çıkar," Efendiler, Cumhurbaşkanı halk tarafından değil, meclis seçmelidir. Çünkü halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı bir gün gelir,'Beni halk seçti' der ve denetimden kaçtığı gibi diktatörlüğünü ilan eder. Tarihte bunun örnekleri görülmüştür." Meclis Cumhurbaşkanı Meclisçe seçilmesini onaylar.
İster beğenelim ister beğenmeyelim, ister siyasal yaklaşımlarını onaylayalım ister onaylamayalım. Mecliste bu toplumu temsil eden dört parti vardır. Bence dört partinin onaylamadığı bir Anayasa gelecekte yine tartışmaya açık olur.
Onun için Anayasa değişimi ile Başbakan mı Meclis Başkanı mı kim ilgilenecekse grubu olan parti liderleri ile samımı diyaloga girmelidir. Bu yaklaşım hem TBMM'nin itibarını artırır hem de seçilen vekillere oy veren seçmenlere saygıyı kanıtlar.
Aslında 1982 Anayasası diye bir yasa yok. Çünkü defalarca üzerinde oynandı ve birçok maddesi değiştirildi. 23. 7.1995 tarihinde yapılan değişiklikteki başlangıç bölümü okunduğunda çağdaş, demokratik, lâik ve Atatürk milliyetçiliğine bağlı bir toplum oluşturmak istenmektedir.
Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışını benimsemiştir.
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi veya kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkılamayacağı açık açık yazılmıştır.
Şu anda iktidarın zorlandığı bölüm Anayasada aşağıdaki gibi düzenlenmiştir: Kuvvetler ayırımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğü ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu gerçeği de yazılmıştır.
Kutsal dinimizin, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı da yine yapılan değişiklikte yazılıdır.
İster Anayasa olsun ister normal yasalar olsun uygulayıcılar elinde değer kazanır. Toplumsal düzeni kurar, ayırımcılık yapılmaz. Anayasada yazılı olduğu biçimde kuvvetler ayırımına gereken saygı gösterilse, herkes, her kurum kendi işini yapmakta özgür bırakılırsa devlet düzeni kurulmuş olur.
Onun için diyoruz ki öncelikle toplumsal uyum sağlanmalıdır. Çünkü Anayasayı hazırlayan belirli siyasal kesim mutlu olur; ama diyalog dışı bıraktığımız kesim ne olacak?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023