E-Posta : alperen_polat@mynet.com
Önceki gün Diyarbakır'da THY yolcu uçağının yere çakılması sonucu 75 kişi yaşamını yitirmişti. Bu elim uçak kazasının üzerinden henüz 24 saat bile geçmemişti ki, bu kez bir başka acı haber Malatya'dan geldi. Burada da iki adet askeri uçak havada çarpışmış ve 4 pilotumuz şehit olmuştu. İkinci kaza, birinci kazanın gölgesinde kaldı. Çünkü facianın boyutları bakımından ikincisinden kat be kat büyüktü ve kazayla ilgili esrarengiz iddialar ortaya atılıyordu. Önce, kazadan mucize eseri sağ kurtulan Aliye İl'in, kaza anını anlatan haberlerinin basında yer almasıyla şüpheler oluşmaya başladı. Aliye İl, uçak inişe geçtiği sırada büyük bir patlamanın olduğunu söyleyince, herkesin aklına "acaba bir terörist saldırı mı oldu" vehmi takıldı. Bunun üzerine Başbakan Gül, böyle bir saldırının olmadığını dile getirmek mecburiyetinde kaldı. Ardından kazayı daha masum bir hale getiren, ILS sisteminin havaalanında olmaması gündeme taşındı. "Instrument Landing System (ILS) otomatik olarak uçağın alçak bir biçimde piste yaklaşmasını ve iniş yapmasını sağlıyor. Bu sistemde pilot devreden çıkmadığı gibi, sadece verileri sürekli kontrol altında tutma işini yapıyor. Eğer Diyarbakır'da uçağın iniş yaptığı havaalanında bu sistem mevcut olsaydı, kazanın olmayacağı yönünde yoğun bir propaganda yapıldı. Bu söylem, kazanın hava şartlarından dolayı meydana geldiği, pilotun sis yüzünden uçağı dereye düşürdüğü yönünde yorumlara sebep oldu.
Bu tür yorumlar uzmanlar tarafından aşırı spekülatif ve yersiz bulundu. Çünkü uzmanlar, böyle bir kazanın gerçek nedeninin tespit edilebilmesi için en az bir aylık bir zaman dilimine ihtiyaç olduğunu düşünüyorlar. Kazanın üzerinden 1 saat bile geçmeden, kazanın nedenine ilişkin yorumların yapılması akıllardaki şüpheleri gittikçe artırdı. Hatırlarsanız Eşref Bitlis'in helikopter kazası geçirmesinden çok kısa bir süre sonra da, buzlanma nedeniyle helikopterin düştüğü iddiaları ortaya atılmıştı. Bu da kazanın altında başka hesaplar olabileceği şüphelerini ayyuka çıkarmıştı haklı olarak. Çünkü kazanın oluş sebebini bu kadar kısa bir sürede tespit edebilmek mümkün değildi.
Son uçak kazasını esrarengiz hale getiren en önemli sebeplerden birisi de, kazanın Diyarbakır'da meydana gelmesi ve bu uçaktaki yolcuların nitelikleriyle ilgiliydi. Diyarbakır kimilerinin AB yolunu geçirdiği, Gaffar Okkan gibi vatan evlatlarının şehit edildiği, birçok ABD'li ve AB'li gizli ajanın konuşlandığı stratejik bir ilimiz. Ayrıca ABD'nin de Irak'a yapmayı düşündüğü operasyonun eşiğine gelinmiş olması da şüphelerimizi çoğaltıyor. Burada amacım bu elim kazayla ilgili olarak komplo teorileri geliştirmek değil elbette. Ama yine de bazı ipuçlarını ve ilginç gelişmeleri belirtemeden geçemeyeceğim. Mesela, uçağın enkazı arasında 173 bin Amerikan dolarının bulunması... Ölen yolcular arasındaki İngiliz ve ABD'li yolcuların kimlikleri... Bütün yabancı yolcuların naaşları alınırken, Musul doğumlu Avusturya vatandaşı Sabah Abdall'ın cenazesini almak için henüz kimsenin başvuruda bulunmaması... (Bu şahıs oldukça esrarengiz; Kaza günü sabah İstanbul'a geliyor, 28 yaşında ve Türkiye'ye hangi amaçla girip, Diyarbakır'a hangi amaçla uçtuğu henüz tespit edilememiş. Yani Türkiye'de herhangi bir akrabası ve ilişki kuracağı birisi yok.)
Son olarak uçakta bir İngiliz gizli servis elemanının bulunduğu iddiaları... İngiliz gizli servisi MI-5'in elemanı olduğu iddia edilen İngiliz vatandaşı Muhammed Nazmu Haque'un da bu uçakta bulunması hangi anlama geliyor? İddiaların ardı arkası kesilmiyor. Ama bütün bunlar sadece iddia, ötesinde daha neler var, zaman gösterecek.
Önceki gün Diyarbakır'da THY yolcu uçağının yere çakılması sonucu 75 kişi yaşamını yitirmişti. Bu elim uçak kazasının üzerinden henüz 24 saat bile geçmemişti ki, bu kez bir başka acı haber Malatya'dan geldi. Burada da iki adet askeri uçak havada çarpışmış ve 4 pilotumuz şehit olmuştu. İkinci kaza, birinci kazanın gölgesinde kaldı. Çünkü facianın boyutları bakımından ikincisinden kat be kat büyüktü ve kazayla ilgili esrarengiz iddialar ortaya atılıyordu. Önce, kazadan mucize eseri sağ kurtulan Aliye İl'in, kaza anını anlatan haberlerinin basında yer almasıyla şüpheler oluşmaya başladı. Aliye İl, uçak inişe geçtiği sırada büyük bir patlamanın olduğunu söyleyince, herkesin aklına "acaba bir terörist saldırı mı oldu" vehmi takıldı. Bunun üzerine Başbakan Gül, böyle bir saldırının olmadığını dile getirmek mecburiyetinde kaldı. Ardından kazayı daha masum bir hale getiren, ILS sisteminin havaalanında olmaması gündeme taşındı. "Instrument Landing System (ILS) otomatik olarak uçağın alçak bir biçimde piste yaklaşmasını ve iniş yapmasını sağlıyor. Bu sistemde pilot devreden çıkmadığı gibi, sadece verileri sürekli kontrol altında tutma işini yapıyor. Eğer Diyarbakır'da uçağın iniş yaptığı havaalanında bu sistem mevcut olsaydı, kazanın olmayacağı yönünde yoğun bir propaganda yapıldı. Bu söylem, kazanın hava şartlarından dolayı meydana geldiği, pilotun sis yüzünden uçağı dereye düşürdüğü yönünde yorumlara sebep oldu.
Bu tür yorumlar uzmanlar tarafından aşırı spekülatif ve yersiz bulundu. Çünkü uzmanlar, böyle bir kazanın gerçek nedeninin tespit edilebilmesi için en az bir aylık bir zaman dilimine ihtiyaç olduğunu düşünüyorlar. Kazanın üzerinden 1 saat bile geçmeden, kazanın nedenine ilişkin yorumların yapılması akıllardaki şüpheleri gittikçe artırdı. Hatırlarsanız Eşref Bitlis'in helikopter kazası geçirmesinden çok kısa bir süre sonra da, buzlanma nedeniyle helikopterin düştüğü iddiaları ortaya atılmıştı. Bu da kazanın altında başka hesaplar olabileceği şüphelerini ayyuka çıkarmıştı haklı olarak. Çünkü kazanın oluş sebebini bu kadar kısa bir sürede tespit edebilmek mümkün değildi.
Son uçak kazasını esrarengiz hale getiren en önemli sebeplerden birisi de, kazanın Diyarbakır'da meydana gelmesi ve bu uçaktaki yolcuların nitelikleriyle ilgiliydi. Diyarbakır kimilerinin AB yolunu geçirdiği, Gaffar Okkan gibi vatan evlatlarının şehit edildiği, birçok ABD'li ve AB'li gizli ajanın konuşlandığı stratejik bir ilimiz. Ayrıca ABD'nin de Irak'a yapmayı düşündüğü operasyonun eşiğine gelinmiş olması da şüphelerimizi çoğaltıyor. Burada amacım bu elim kazayla ilgili olarak komplo teorileri geliştirmek değil elbette. Ama yine de bazı ipuçlarını ve ilginç gelişmeleri belirtemeden geçemeyeceğim. Mesela, uçağın enkazı arasında 173 bin Amerikan dolarının bulunması... Ölen yolcular arasındaki İngiliz ve ABD'li yolcuların kimlikleri... Bütün yabancı yolcuların naaşları alınırken, Musul doğumlu Avusturya vatandaşı Sabah Abdall'ın cenazesini almak için henüz kimsenin başvuruda bulunmaması... (Bu şahıs oldukça esrarengiz; Kaza günü sabah İstanbul'a geliyor, 28 yaşında ve Türkiye'ye hangi amaçla girip, Diyarbakır'a hangi amaçla uçtuğu henüz tespit edilememiş. Yani Türkiye'de herhangi bir akrabası ve ilişki kuracağı birisi yok.)
Son olarak uçakta bir İngiliz gizli servis elemanının bulunduğu iddiaları... İngiliz gizli servisi MI-5'in elemanı olduğu iddia edilen İngiliz vatandaşı Muhammed Nazmu Haque'un da bu uçakta bulunması hangi anlama geliyor? İddiaların ardı arkası kesilmiyor. Ama bütün bunlar sadece iddia, ötesinde daha neler var, zaman gösterecek.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012