Bilgiye ulaşmak için öncelikle amaç ve yöntemi doğru belirlemek gerekir. Zira insanlık tarihinin başlangıcından bugünümüze, zaman içinde, elde edilen yeni bilgilerle yeni fikirler, gruplar, cemiyetler, sosyal toplumlar oluşmuştur. Bu sosyal gruplar içinde yeni akımlar, yeni anlayışlar, yeni felsefi görüşler daima ortaya çıkmış, bazıları kısa soluklu olmuş, büyük bir kısmı unutulmuş ancak az bir kısmı günümüze kadar ulaşmıştır.
Modern dünyada ise durum çok farklıdır. Bugünün insanında bilgi birikiminden ve hatta yükünden kaynaklanan yeni akımlar ve bu yeni akım ve anlayışların iç dinamikleri o kadar hızlı değişkenlik gösteriyor ki, bugün değişimin kendisi bile bu hızlı değişime ayak uyduramıyor.
Peki değişkenlerin bu kadar değiştiği dünyada; bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir zamanda doğru bilgiye nasıl ulaşacağız?
Doğru bilgiye ulaşmanın yöntemlerini neler olarak belirleyeceğiz?
Ulaştığımız her bilginin doğruluğunu nasıl anlayacağız?
O halde bilgiyi edinirken daha fazla mı kuşkucu olmalıyız? Bu da bizi yeni şüphelere götürür ve dolaysıyla biz de yeni kaygılar doğurur mu?
Bir bilginin doğru olup olmadığını anlamak için hangi süzgeçlerden geçirmemiz gerekir?
Epistemolojinin alanına giren temel soruları sorduktan sonra bunların cevapları üzerinde hep birlikte düşünelim.
Çok kısa bir süre evvel, henüz günümüz neslinin yeni ebeveynleri, bilgiye ulaşmak için kütüphaneden faydalanmak zorundaydı. Fasikül ile ansiklopedi toplamak bizim gençliğimizin de âdetiydi. Gazeteler kuponla ansiklopedi verir, bu kuponlardan kazanılan fasiküller toplanır daha sonra bunlar özenle ciltlenirdi. Çünkü bilgi bir ihtiyaçtı ve buna ulaşmak için ciddi emek vermek gerekirdi. Bugün de bilgi bir ihtiyaç ama günümüzdeki durum çok daha farklı.
Bugünün problemi aslında bilgiye ulaşmaktan ziyade bilgi kirliliği. Günümüz dünyasında bilgiye ulaşmak çok kolay ve zahmetsiz. Sosyal medyanın gücü ile çok fazla bilgi ve haber kirliliği var. O kadar bilgi kirliliği var ki hatta ciddi manipülasyon ile karşı karşıya insanlık. Bilimsellikten ziyade reklam ve enformasyonu güçlü kullananın elinde kalan bir malumat var. Gerekli ve doğru bilgiye ulaşmak bu yüzden gayet güç. Emek karşılığı olmadığı için de farkındalık az. Bu yüzden gerekli ve doğru bilgiye ulaşmak ve onu kullanmak ciddi bir farkındalık gerektiriyor. Eskiler "En büyük bilgi tecrübedir" derlerdi. Çok yerinde bir tespit ancak bugün tecrübe de yetmiyor ve bunun üzerine bir de farkındalığı da eklemek gerek. Hatta farkındalığın üzerine de yeni süzgeçler eklemek durumundayız. O kadar fazla veri var ki, bunların birçoğu ya yanlış ya da gereksiz. Çünkü günümüzün problemi olan şey, gereksiz ve emeksiz bilgi. Bu yüzden doğru bilgiye ulaşılsa bile o doğru bilginin yanlış kullanımından kaynaklanan sorunlar hepimizin sorunu.
Görsel, yazılı ve artık sosyal medyanın aslında olması gereken görevi, insanda aidiyet, statü ve kendini gerçekleştirme ihtiyacını sağlamak için araç olması gerekir. Böylece kişi bilgiye ulaşmayı kendine araç olarak görür, amaç ve yöntemini doğru şekilde kullanırsa benlik açısından müspet katkısı kaçınılmazdır. Ancak yine de öznel olarak pratikte ciddi sorunlar karşımıza mutlaka çıkacaktır. Örneğin Kişi bu ihtiyacı karşılarken amaç ve yöntemi belirlemeden ve bunu belirli bir süzgeçten geçirmeden kullandığı takdirde yaşamının diğer ihtiyaçlarını ihmal ederek sosyal yaşamı engeller. Ki bu durum da kişi bireyselleşir, bencilleşir, yalnızlaşır ve hatta kişilik bozuklukları da yaşayabilir.
Yine de tüm yönleriyle yazılı sosyal ve görsel medya, cerrahın elindeki neşter, annenin elinde yemek yapan bir alet gibi kullanırsa yaşam kurtaracak şekilde değerlidir. Yeter ki yanlış kullanımından kaynaklanan bir harakiri aleti olmasın.
Günümüzde sosyal medya kullanım yaşı, okuma yazma yaşının bile altında. Bilimin dogmatik verilerinin bile değişip gelişeceği gerçeğini göz önüne alınarak değerlendirme yapmak zorunluluğumuz var. Çünkü bilim soru sorarak gelişir, doğru soruyu sorarak ilerler. Bugünün güncel bilimsel verileri bile gelecekte bilimsel bir değer taşımayabilir. Bunlar dahi gelişip genişlediği için Newton fiziği ile İzafiyet teorisini açıklayamazsınız. İzafiyet teorisinden sıçramazsanız Kuantum fiziğine ulaşamazsınız. Bu yüzden doğru soru ve doğru sorgu yöntemini kullanmamız gerekir. Ancak bunun dahi bazı sonuçları var.
Dediğimiz üzere bir diğer problem de bilgi kirliliğinden ve gereksiz bilgilerden olduğu gibi bir de bu bilgi kirliliği yüzünden dolayı bu yükten kaçan bir kitlenin oluşması. Bilgiye ve bilime karşı umursamaz davranılması. Bu kadar fazla veriden dolayı; bilgi ve güncel ile ilgilenmeme durumu var. Pek farkında olmasak da bilgiyi ve bilimi toptan bir reddetme duygusu içinde gelişen bir nesil yetiştirmekteyiz. Bilgiye gereksinim duymayan, duymadıkça da anı yaşama duygusuyla körüklenen bu haz toplumu ve nihayetinde "Nihilizm'e" doğru kayan toplumlarla karşılaşmak üzereyiz şimdi. Bilgiyi anlamlandırmadaki problemler de cabası. Gündelik yaşamın getirdiği bireysel haz ve mutluluk sağlayan günlük bilgiler dışına çıkmayan ve onunla geçinen haz toplumundan sıyrılarak meseleyi irdelememiz ve incelememiz gerekiyor.
Bilgi derken otobüs biletinin kullanımından, metroya binme bilgisinden, nemlendirici kullanıp da daha aydınlık yüzlere ulaşmaktan ya da güneşe çıkmanın faydasından ya da güneşe daha fazla çıkmanın zararlarından elbette bahsetmiyorum. İnsan üreten, üreyen ve aktaran akil bir canlı olduğuna göre, düşünen, muhakeme edebilen ve bunu gelecek kuşaklara geçiren bir tür olarak kendisinden sonra daha iyi nasıl bir dünya kurgulamanın bilgisi üzerine konuşuyorum. Yoksa göz kaleminin rengini beğenmemekte ya da aracının cilasını dert etmekte elbette özgürsünüz.
Bütün bu sebeplerden dolayı günümüzün en temel görevi metodoloji oluşturmaktır. Bu yüzden evvela bir süzgeç oluşturmalı, yani yeni bilgileri doğru elekten geçirecek temel prensipleri oluşturmalıyız.
Bilimsel bir veri üzerine çalışmadan önce usül yani yöntem geliştirmek gerekir. Tüm bilim ve ilim dallarında geleneksel ve modern ilimlerde de durum hep böyledir. Hendese, astronomi, riyaziye, fizik, kimya, tarih, tefsir, hadis, fıkıh, felsefe ve tasavvuf gibi tüm ilimlerde usül derslerini geliştirmek gerekir. Bir dersin temel prensipleri edinmeden bir ilme geçilemez. Böylece ilmi nasıl kullanacağını talip (öğrenci) bilir ve bu yönde çalışma yöntem ve prensipleri edinir. Günümüzde bu usül prensiplerini sistemleştiren bilim dalları olmuştur. Bu anlamda gerekirse her bilim dalı kendi epistemoloji sorununu ve kendi çözüm yolunu hem de kendi içindeki dinamikler ile kurgulamak ve gerçekleştirmek zorundadır.
- Geylani okulunda Ehl-i Beyt ekolü / 10.08.2022
- Geylani Okulu / 29.07.2022
- Bir tasavvuf anatomisi / 22.07.2022
- Antroposen Çağı / 30.06.2022
- Holosen / Mavi Cennet / 09.06.2022
- Bir Deniz Masalı/ Günebakan Şiiri / 09.05.2022
- Sakız orucu bozar mı? -2- / 19.04.2022
- Sakız orucu bozar mı? -1- / 18.04.2022
- Şiir gibi / 16.04.2022