logo
25 NİSAN 2024

Doğu Akdeniz neden problem oldu?

25.02.2021 00:00:00
'Doğu Akdeniz neden problem oldu?' seslendirme dosyası:

Kıbrıs konusu, uzun yıllardır Türkiye ve Yunanistan arasında bir anlaşmazlık olarak devam eden bir problemdir. Adadaki Rum ve Türk kesimlerinin 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası oluşan sınırlarla ayrılmış iki bölge-iki toplum halinde yaşadıkları, ancak Rum kesiminin tek taraflı devletinin uluslararası arenada adanın tamamını temsil ettiği görüntüsünde ve maalesef kabulünde devam eden bir süreç. 

Diğer taraftan Türkiye ile Yunanistan arasında devam eden bir Ege kıta sahanlığı problemi var. Son yirmi yıllık süreçte Yunanistan bu soruna ek olarak Doğu Ege Adaları'nın 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması da dahil olmak üzere bir takım uluslararası antlaşmalarla silahsızlandırılması taahhüdünü de açıkça ihlal etmektedir.

Bu iki bölgesel sorunun tarafları aynı ülkeler olduğu için zaman zaman bu iki konunun bağlantılı olarak gündeme gelmesi, bu iki sorunun ayrı problemler olduğu gerçeğinin gözden kaçırılmasına neden olmaktadır.

Ancak, son zamanda bu problemler bir anda daha büyük bir probleme dönüşerek Doğu Akdeniz sorunu olarak çok uluslu bir yapıda karşımıza çıktı. Genel olarak Kıbrıs ve Ege gibi Türk-Yunan taraflarının ikili problemi olarak alışageldiğimiz anlaşmazlık, nasıl oldu da çok uluslu-çok taraflı bölgesel bir Doğu Akdeniz sorununa dönüştü?

Doğu Akdeniz coğrafik olarak bir bölgeyi tanımlamasına rağmen bölge dışındaki birçok ülke nasıl bu sorunun tarafı haline geldi?

Sorunun ortaya çıkışını zaman ve zemin temelinde değerlendirmek konunun anlaşılmasında faydalı olacaktır. 

Doğu Akdeniz bölgesinde bulunan zengin hidro-karbon kaynaklarının global (emperyalist) güçlerin iştahını kabarttığı herkesin malumu. Yaklaşık 200 yıl öncesinde Orta Doğu'da petrolün bulunmasından itibaren günümüze kadar bölgede yaşananlar dikkate alındığında, Doğu Akdeniz'in "sorunlu bölge" haline getirilmesini anlamak güç olmasa gerek.

Kıbrıs merkezli üsler, Türkiye, Suriye, Iran, Irak, Ürdün ve Mısır'ın kontrolü ve bu bölgelerde operasyonların yürütülmesi için oldukça stratejik. İsrail'in bölgedeki güvenliğinin yanında Suriye-Irak-Türkiye üçgeninde etnik güçlerin kullanılması ve lojistiği için de önemli bir nokta. Hemen söyleyelim, ABD geçen yıl Kasım Süleymani'nin Bağdat'ta şehit edilmesinin ardından, muhtemel bir krizde ABD vatandaşlarının bölgeden tahliyesinde kullanılması gerekçesi ile Rum yönetiminden topraklarını kullanma izni istedi. Baf kentindeki Andreas Papandreou Hava Üssü'ne, nakliye uçakları ve savaş helikopterleri yerleştirdi. Fransa daha iki gün önce bölgeye bir uçak gemisi yollama kararı aldı.

ABD'nin Irak üzerinde yürüttüğü operasyonların bir şekilde İran'ın güçlenmesine hizmet etmesi, Irak'ta oluşan istikrarsızlık ve Suriye'de Esad'ın devrilmesi için yürütülen savaşın Rusya'nın da devreye girmesi ile ABD-İsrail aleyhine başarısızlığa uğraması neticesinde, Kıbrıs'ın öneminin daha da artması, Doğu Akdeniz sorununun oluşturulmasına zemin hazırlamıştır.

Doğu Akdeniz'de yakın zamana kadar söz sahibi, hâkim ülkeler Türkiye, Suriye ve Mısır olmuştu. Her üç ülke de tarihsel ve dini planda ortak paydaları olan ülkelerdir. Her nasılsa son dönemde bu üçlü sacayağı birbirine düşman oldu. Türkiye, Beşar Esad'ın dönemi başladıktan sonra Suriye ile oldukça yakın bir dostluk ilişkisi geliştirmiş, karşılıklı olarak ziyaretler, ortak bakanlar kurulu toplantıları, sadece kimliklerle sınır geçişleri ve hatta sınırlardan mayınların kaldırılması dahi gündeme gelmişti. Suriye'deki PKK unsurları temizlenmiş ve ikili birçok anlaşma yürürlüğe girmişti. Ancak, birdenbire "Kardeşim Esad" hitabı "Zalim Esed" oluverdi, Türkiye ile Suriye arasında neden olduğu hala izah edilmeyen bir çatışma ve sorun oluşturuldu.

Türkiye aynı şekilde "Mursi-Sisi" arasında taraf olarak, Mısır ile olan ilişkilerini de bozmuş oldu. Daha önce bölgede hep birlikte hareket eden (zaman zaman ABD'nin müttefik-dost konumunda) bu iki ülkenin arasındaki sorunlar da Suriye problemleri ile eş-zamanlı ortaya çıktı. Aynı Suriye konusunda olduğu gibi Mısır konusunda da ortaya çıkan problemin izahı henüz yapılamadı.

Türkiye'nin Suriye ve Mısır'la ortaya çıkan bu sorunların devlet başkanları arasındaki kişisel görüş ayrılıklarından mı yoksa ulusal menfaatlerin çatışmasından mı ortaya çıktığını kimse anlayabilmiş değil. Ama bu ülkelerin birbiri ile sorunlu hale gelmiş olması Doğu Akdeniz Sorunu'nun oluşturulmasıyla sonuçlanmış, bölge global-emperyalist güçlerin satranç tahtası haline gelmiştir. Türkiye-Suriye-Mısır üçlüsünün ortak hareket ettiği bir zeminde bu tablonun oluşması mümkün olamazdı. 

Şimdi bölgede ilginç ittifaklar ortaya çıktı. 

Bileşik Arap Emirlikleri ve Suudilerin de dahil olduğu, Arap-İsrail-Yunan toplantıları, Rum-İsrail-Yunan-İtalya-Fransa ortak tatbikatları, AB ve ABD'nin Türkiye'ye karşı açıklamaları ile birlikte tam bir baskı ve karmaşa ortamı yaratılıyor. Rum ve Yunan hükümetleri bunu fırsat bilerek tahriklerini arttırmaya, Lozan gibi uluslararası anlaşmaları hiçe sayan faaliyetleri uygulamaya başladı. Yazık ki bu tutumları, bölge ülkelerinin halkına ait olması gereken kaynakların globallere ikram edilmesini ve bölgesel güvenliğin herkes adına tehdit altına girmesine hizmet etmekten başka fayda sağlamayacaktır. Bu kaosta koparmayı umdukları tavizleri elde etmelerine imkân olmadığını tarihsel süreci hatırladıklarında göreceklerdir. İngilizlerin atına binerek Anadolu'yu işgale kalkışıp, İzmir'den denizi boylayarak geri döndükleri hüsranı unutmamalarını tavsiye ediyoruz.

Türkiye, yıllardır Kıbrıs ve Ege konusunda olduğu gibi Doğu Akdeniz konusunda da uluslararası hukuk çerçevesinde haklılığını anlatmak için ne kadar çaba sarf etse de AB ve ABD'nin Yunanistan'ı desteklemeye devam edecektir. Daha doğrusu geçmişte olduğu gibi Yunanistan'ı kullanarak bölgede kendi menfaatlerini oluşturmaya çalışacakları temel bir gerçektir. 

Sonuç olarak; Doğu Akdeniz sorunu bölge devletlerinin menfaat çatışmalarının doğal sonucu olarak ortaya çıkmamış, aksine bölge dışı eller tarafından oluşturulmuş bir sorundur. Bölgedeki ülkeler arasında bazı görüş ayrılıkları büyütülerek bir kargaşa ortamının oluşturulması, böylece bölgenin zengin kaynaklarının sömürülmesi ve kontrolü için planlanmıştır. Bölge dışından müdahalelere açık, güvensiz hatta çatışmalara neden olabilecek bir ortamda, bölge ülkeleri bir taraftan mevcut kaynaklarını silahlanmaya harcarken, zaten kırılgan olan ekonomilerini de daha fazla global ellere teslim etmek, borçlanmak zorunda kalacaklardır.

Türkiye-Suriye-Mısır üçlüsünün birlikte hareket etmesi, bölgenin, içine düşürülmeye çalışılan bu tuzaktan kurtulması için bir zorunluluktur. Bu üçlünün devreye girmesi, bölgedeki diğer ülkelerin ve hatta Yunanistan'ın da kendi menfaatleri doğrultusunda bir politika izlemesine neden olacaktır. Bölge globalist sömürünün tezgâhından kurtulamaz ise maalesef bu coğrafyada huzur ve barış mümkün olmayacaktır. Bu durumun bütün bölge ülkelerinin zararına bir süreç olacağı açıktır.

 
Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu / diğer yazıları
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
İmam nikahlı eş anneden şikayetçi oldu
7 aylık bebeğini yola bıraktı!
AKP'li belediyeden o görüntü hakkında açıklama
'Takdir halkımızındır'
Ankara'da konuşulan Akşener senaryosu
Hedefi 2028 mi?
Piyasalar merakla bekliyordu
TCMB faiz kararını açıkladı
İddia üzerine DMM'den açıklama geldi
Ehliyetlerine el konulmayacak!
Projeyi öğrenciler geliştirdi
8 şiddetindeki depreme dayanıklı
Özel'den 'Çorlu' kararı hakkında açıklama
'Siyasi sorumluluk unutulmamalı'
AK Partili meclis üyesinin dikkat çeken şovu
Başkanın önünde kendini yere attı
Irak'tan atılan adım hakkında MSB'den açıklama
PKK 'yasaklı örgüt' ilan edildi
Çorlu tren kazasının cezaları belli oldu
6 sene sonra karar açıklandı
İYİ Parti'de istifalar devam ediyor
Kongre öncesi üst düzey istifa
Şehirde göz gözü görmüyor
Çöl tozu İzmir'i teslim aldı
57. Alay Vefa Yürüyüşü düzenlendi
Her şey 109 yıl önceki gibi
31 Mart sonrası anketi
CHP yine birinci parti mi?
14 yaşındaki katil zanlısı tutuklandı
4 yaşındaki Sultan vahşice öldürüldü
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.