Önce Çeçenistan, sonra Riyad, peşinden Kazablanka.
Dünyanın seçilmiş bölgelerinde gerçekleştirilen patlamaların ortak noktasını Müslüman kentler oluşturuyor.
Patlamalarda ortak gösterilen hedef ise; hayatta olup olmadığı tam olarak kestirilemeyen Usame Bin Ladin ve sayısı tam olarak bilinmeyen El-Kaide örgütü. Birileri bir yerlerde katliam yapıyor, diğerleri birilerini günah keçisi seçiyor. Patlamaya neden oldukları kaydedilen birkaç kişiden oluşan grup anında yaftalandı: El Kaide savaşçıları.
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da 34 kişinin hayatını kaybetmesinden sonra Fas'ın önemli ticaret merkezi konumundaki Kazablanka'nın seçilmiş olması anlamlı. Fas'taki saldırılarda 40 kişi yaşamını yitirirken durumu ağır olan 60 kişi var. Patlamaların adresi de ilginç: İspanyol Kültür Merkezi, Belçika Konsolosluğu ve Yahudi İttifak Derneği.
Hedef alınan kitle Batılılar ve Yahudiler. Önermeden çıkan sonuç ise saldırıyı yapabilecek olan kesimlerin İslami kimlik taşıyabilir olması.
Kafkaslar ve Ortadoğu'dan sonra Kuzey Afrika'yı hedef alan gizli bir el, belli stratejik alanlara noktasal saldırılarda bulunarak belli kesimleri töhmet altına sokmaya çalışıyor.
Fas'taki saldırıların İsrail Hükümeti ile Yeni Filistin Hükümeti'nin masaya oturacağı bir zamanda yaşanması da diğer bir ayrıntı.
Bölgesel barış adına tarafların biraraya geldikleri bir aşamada yapılan bu saldırılar, bazı kesimlerin barış istemediğini, barış adına adımların istenmediği sonucunu veriyor. Özellikle İsrail tarafındaki radikal Yahudi teşkilatlanmalarının "Yol Haritası'' olarak sunulan barış planından huzursuz oldukları biliniyor.
Şaron yönetimi her ne kadar Bush Yönetimi tarafından barış masasına oturtulmaya çalışılsa da Megir Dagan başkanlığındaki istihbarat örgütlerinin ve Savunma Bakanlığı'nın Filistin'e olan kinleri biliniyor.
2005'te kurulması takvime bağlanan Filistin Devleti, İsrailli radikalleri küplere bindirmiş durumda.
Uluslararası sistemde global terörizmle sonuna kadar mücadele edeceğini kaydeden bir ABD'nin kollarını sıvadığı bir ortamda stratejik bölgelerde tahrik eylemlerinin ve patlamaların sürmesini beklemek gerek.
İslami kentlerin seçilmesindeki amaç sa; bu bölgelerde filizlenmekte olan İslami kurumlaşmaları belli iddia ve suçlamalarla budamak.
Dünyanın en güçlü istihbarat ağına sahip ABD ve İsrail'in, haftalar önceden tahmin ettikleri patlamaları neden önleyemedikleri ise büyük bir boşluk olarak kalıyor.
Birileri birilerini tahrik ettikçe, başta Ortadoğu'da Filistin Barışı olmak üzere dünyanın değişik coğrafyalarındaki şiddeti engellemek mümkün değil.
Birileri yaşanan kaostan fayda sağladıkça da bu böyle sürüp gidecek.
Dünyanın seçilmiş bölgelerinde gerçekleştirilen patlamaların ortak noktasını Müslüman kentler oluşturuyor.
Patlamalarda ortak gösterilen hedef ise; hayatta olup olmadığı tam olarak kestirilemeyen Usame Bin Ladin ve sayısı tam olarak bilinmeyen El-Kaide örgütü. Birileri bir yerlerde katliam yapıyor, diğerleri birilerini günah keçisi seçiyor. Patlamaya neden oldukları kaydedilen birkaç kişiden oluşan grup anında yaftalandı: El Kaide savaşçıları.
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da 34 kişinin hayatını kaybetmesinden sonra Fas'ın önemli ticaret merkezi konumundaki Kazablanka'nın seçilmiş olması anlamlı. Fas'taki saldırılarda 40 kişi yaşamını yitirirken durumu ağır olan 60 kişi var. Patlamaların adresi de ilginç: İspanyol Kültür Merkezi, Belçika Konsolosluğu ve Yahudi İttifak Derneği.
Hedef alınan kitle Batılılar ve Yahudiler. Önermeden çıkan sonuç ise saldırıyı yapabilecek olan kesimlerin İslami kimlik taşıyabilir olması.
Kafkaslar ve Ortadoğu'dan sonra Kuzey Afrika'yı hedef alan gizli bir el, belli stratejik alanlara noktasal saldırılarda bulunarak belli kesimleri töhmet altına sokmaya çalışıyor.
Fas'taki saldırıların İsrail Hükümeti ile Yeni Filistin Hükümeti'nin masaya oturacağı bir zamanda yaşanması da diğer bir ayrıntı.
Bölgesel barış adına tarafların biraraya geldikleri bir aşamada yapılan bu saldırılar, bazı kesimlerin barış istemediğini, barış adına adımların istenmediği sonucunu veriyor. Özellikle İsrail tarafındaki radikal Yahudi teşkilatlanmalarının "Yol Haritası'' olarak sunulan barış planından huzursuz oldukları biliniyor.
Şaron yönetimi her ne kadar Bush Yönetimi tarafından barış masasına oturtulmaya çalışılsa da Megir Dagan başkanlığındaki istihbarat örgütlerinin ve Savunma Bakanlığı'nın Filistin'e olan kinleri biliniyor.
2005'te kurulması takvime bağlanan Filistin Devleti, İsrailli radikalleri küplere bindirmiş durumda.
Uluslararası sistemde global terörizmle sonuna kadar mücadele edeceğini kaydeden bir ABD'nin kollarını sıvadığı bir ortamda stratejik bölgelerde tahrik eylemlerinin ve patlamaların sürmesini beklemek gerek.
İslami kentlerin seçilmesindeki amaç sa; bu bölgelerde filizlenmekte olan İslami kurumlaşmaları belli iddia ve suçlamalarla budamak.
Dünyanın en güçlü istihbarat ağına sahip ABD ve İsrail'in, haftalar önceden tahmin ettikleri patlamaları neden önleyemedikleri ise büyük bir boşluk olarak kalıyor.
Birileri birilerini tahrik ettikçe, başta Ortadoğu'da Filistin Barışı olmak üzere dünyanın değişik coğrafyalarındaki şiddeti engellemek mümkün değil.
Birileri yaşanan kaostan fayda sağladıkça da bu böyle sürüp gidecek.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005