‘Dört şey bedbahtlığın nişanesidir’
Allah Resulü (s.a.a.v) buyurdu ki; “Yarın kıyamet gününde bana en yakın olanınız; herkesten daha çok doğru konuşan, emaneti yerine ulaştıran, verdiği sözü yerine getiren, ahlâkı güzel olan ve halka en yakın olanınızdır
10.01.2025 08:08:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Allah Resulü (s.a.a.v) buyurdu ki; "Yarın kıyamet gününde bana en yakın olanınız; herkesten daha çok doğru konuşan, emaneti yerine ulaştıran, verdiği sözü yerine getiren, ahlâkı güzel olan ve halka en yakın olanınızdır.
Fısk-u fücur yapan bir adam övüldüğünde, Allah'ın arşı sarsılır ve Allah Teâla gazap eder.
Adamın birisi, Resulullah'a: "İleri görüşlülük ve sağlam iş yapmak nedir?" dediğinde, Resulullah cevaben: "Görüş sahibi birisiyle istişare edip görüşüne uymandır" buyurdu.
Bir gün Resulullah, halka; "Ey insanlar, sizce rakûb (sonsuz) kimdir?" diye sordu.
Halk; "Geride bir çocuk bırakmadan ölen kimsedir." dediler.
Resulullah: "Hayır, gerçek sonsuz, her ne kadar kendisinden sonra kalan çocukları çok olsa bile, çocuklarından Allah nezdinde hesap edeceği birisini önceden göndermeden ölen kimsedir." buyurdu.
Resulullah daha sonra: "Sizce fakir kimdir?" sorduğunda, "Malı olmayan kimsedir." dediler.
Resulullah; "Hayır, dedi, gerçek fakir, kendisinden sonra fazla servet bıraksa bile Allah katında değeri olan bir şey göndermeyen kimsedir." buyurdu.
Daha sonra Resulullah: "Pehlivan kimdir" diye soruduğunda, "Sırtı yere getirilemeyen çok kuvvetli kimsedir" dediler.
Resulullah; "Hayır" dedi, gerçek pehlivan, hiddetlenip öfkelenmesi ve kanının kaynaması için şeytanın kalbini hırpalamasına rağmen, Allah'ı anarak, hilmiyle öfkesini yenen kimsedir." buyurdu.
Bilgisi olmadan bir iş yapan kimsenin bozduğu, düzelttiğinden çok olur.
Camide namazı beklemek için oturmak, bir hadese (abdesti bozan şeylere) duçar olmadığı müddetçe ibadettir. "Ya Resulullah, hades nedir?" diye sorduklarında; "Gıybet etmektir." buyurdular.
Oruç tutan yatağında uyusa bile, bir Müslümanın gıybetini etmediği müddetçe ibadet içerisindedir.
Bir kötülüğü yayan, o kötülüğü ilk olarak icat eden kimse gibidir. Bir mümini, yaptığı bir işten dolayı ayıplayan kimse, o iş başına gelmeden ölmez.
Üç kimse kendilerine haksızlık yapmasan da sana haksızlık yaparlar: Düşük adamlar, eşin ve hizmetçin (yani bunlar kendi haklarıyla yetinmezler).
Dört şey bedbahtlığın nişanesidir: Gözyaşının kuruması (ağlayamamak), kalbin katılaşması, dünya malına aşırı düşkünlük ve günaha ısrar etmek.
Bir kişi, Resulullah'a: "Bana nasihat ediniz." dedi. Resulullah; "Sinirlenme." diye buyurdu. O adam sözünü tekrarlayınca yine: "Sinirlenme." diye buyurdu. Daha sonra: "Kahraman, güreş de yenilmeyen kimse değildir; kahraman, sinirlendiğinde kendisine hâkim olan kimsedir." buyurdu.
Müminlerin iman açısından en kâmil olanı, ahlâkı en güzel olandır.
Yumuşaklık, nede olursa onu ziynetlendirir; sertlik de nede olursa onu çirkinleştirir.
Risaleti ulaştırmaya emrolunduğum gibi, halkla iyi geçinmeye de emrolunmuşum.
İşlerinizi gizli tutarak onların ilerlemesini sağlayın. Çünkü her nimet sahibi kıskanılır.
İman ikiye ayrılır; yarısı sabırda yarısı da şükürdedir.
Güzel ahit (sözünü yerine getirmek) imandandır.
Bütün ihtiyaçların karşılanması Allah'ın elindedir; halk ise vesiledir. Öyleyse halkın aracılığıyla hacetlerinizi Allah'tan dileyin. Halk onu karşılamazsa, sabırla onu Allah'tan alın. (Çünkü her şey Allah'ın elindedir, gerçekte onu karşılayan Allah'tır.)
Müminin durumu ne ilginçtir! Çünkü Allah'ın ona takdir ettiği her şey, ister hoşuna gitsin, ister hoşuna gitmesin, onun için hayırdır. Bir sıkıntıya uğratırsa günahının keffareti kılar. Bağış ve ikramda bulunursa da ona lütfetmiş olur.
En büyük düşüncesi ahiret olarak sabahlayıp akşamlayan kimsenin kalbine Allah zenginlik yerleştirir; işlerini düzene koyar ve rızkını tamamıyla almadan da dünyadan çıkarmaz.
Ama en büyük düşüncesi dünya olarak sabahlayıp akşamlayanın ise Allah, fakirliği iki gözünün önüne diker (yani daima onu fakirlikle korkutur); işlerini dağıtır; dünyadan da ancak kendi payını alır.
Ümmetinin cemaatinin kimler olduğu hakkında Resulullah'a soru soran bir kişiye şöyle buyurdu: "Ümmetimin cemaati, az olsalar da hak ehli olanlardır."
Allah-u Teâla, yaptığı bir amelinden dolayı birisine sevap vaat ederse, onu mutlaka gerçekleştirir. Ama işlediği bir günahtan dolayı birisine ceza vereceğine dair vaatte bulunursa buna vefa edip etmemek O'nun elindedir.
"Ahlâk bakımından sizin bana daha çok benzeyeninizi tanıtayım mı?" buyurunca, "Evet, ya Resulullah." dediler.
Resulullah şöyle buyurdu: "Ahlâkı hepinizden daha iyi, hilmi hepinizden daha fazla, akrabalarına iyiliği hepinizden daha çok, sevinç ve öfke hâlinde halka karşı insafı hepinizden daha fazla olan kimsedir."
Yiyip şükreden kimse, müstehap oruç tutup susan kimseden daha üstündür." (Hasan b. Ali el-Harrani, Tuhefu'l Ukul eserinden)
Fısk-u fücur yapan bir adam övüldüğünde, Allah'ın arşı sarsılır ve Allah Teâla gazap eder.
Adamın birisi, Resulullah'a: "İleri görüşlülük ve sağlam iş yapmak nedir?" dediğinde, Resulullah cevaben: "Görüş sahibi birisiyle istişare edip görüşüne uymandır" buyurdu.
Bir gün Resulullah, halka; "Ey insanlar, sizce rakûb (sonsuz) kimdir?" diye sordu.
Halk; "Geride bir çocuk bırakmadan ölen kimsedir." dediler.
Resulullah: "Hayır, gerçek sonsuz, her ne kadar kendisinden sonra kalan çocukları çok olsa bile, çocuklarından Allah nezdinde hesap edeceği birisini önceden göndermeden ölen kimsedir." buyurdu.
Resulullah daha sonra: "Sizce fakir kimdir?" sorduğunda, "Malı olmayan kimsedir." dediler.
Resulullah; "Hayır, dedi, gerçek fakir, kendisinden sonra fazla servet bıraksa bile Allah katında değeri olan bir şey göndermeyen kimsedir." buyurdu.
Daha sonra Resulullah: "Pehlivan kimdir" diye soruduğunda, "Sırtı yere getirilemeyen çok kuvvetli kimsedir" dediler.
Resulullah; "Hayır" dedi, gerçek pehlivan, hiddetlenip öfkelenmesi ve kanının kaynaması için şeytanın kalbini hırpalamasına rağmen, Allah'ı anarak, hilmiyle öfkesini yenen kimsedir." buyurdu.
Bilgisi olmadan bir iş yapan kimsenin bozduğu, düzelttiğinden çok olur.
Camide namazı beklemek için oturmak, bir hadese (abdesti bozan şeylere) duçar olmadığı müddetçe ibadettir. "Ya Resulullah, hades nedir?" diye sorduklarında; "Gıybet etmektir." buyurdular.
Oruç tutan yatağında uyusa bile, bir Müslümanın gıybetini etmediği müddetçe ibadet içerisindedir.
Bir kötülüğü yayan, o kötülüğü ilk olarak icat eden kimse gibidir. Bir mümini, yaptığı bir işten dolayı ayıplayan kimse, o iş başına gelmeden ölmez.
Üç kimse kendilerine haksızlık yapmasan da sana haksızlık yaparlar: Düşük adamlar, eşin ve hizmetçin (yani bunlar kendi haklarıyla yetinmezler).
Dört şey bedbahtlığın nişanesidir: Gözyaşının kuruması (ağlayamamak), kalbin katılaşması, dünya malına aşırı düşkünlük ve günaha ısrar etmek.
Bir kişi, Resulullah'a: "Bana nasihat ediniz." dedi. Resulullah; "Sinirlenme." diye buyurdu. O adam sözünü tekrarlayınca yine: "Sinirlenme." diye buyurdu. Daha sonra: "Kahraman, güreş de yenilmeyen kimse değildir; kahraman, sinirlendiğinde kendisine hâkim olan kimsedir." buyurdu.
Müminlerin iman açısından en kâmil olanı, ahlâkı en güzel olandır.
Yumuşaklık, nede olursa onu ziynetlendirir; sertlik de nede olursa onu çirkinleştirir.
Risaleti ulaştırmaya emrolunduğum gibi, halkla iyi geçinmeye de emrolunmuşum.
İşlerinizi gizli tutarak onların ilerlemesini sağlayın. Çünkü her nimet sahibi kıskanılır.
İman ikiye ayrılır; yarısı sabırda yarısı da şükürdedir.
Güzel ahit (sözünü yerine getirmek) imandandır.
Bütün ihtiyaçların karşılanması Allah'ın elindedir; halk ise vesiledir. Öyleyse halkın aracılığıyla hacetlerinizi Allah'tan dileyin. Halk onu karşılamazsa, sabırla onu Allah'tan alın. (Çünkü her şey Allah'ın elindedir, gerçekte onu karşılayan Allah'tır.)
Müminin durumu ne ilginçtir! Çünkü Allah'ın ona takdir ettiği her şey, ister hoşuna gitsin, ister hoşuna gitmesin, onun için hayırdır. Bir sıkıntıya uğratırsa günahının keffareti kılar. Bağış ve ikramda bulunursa da ona lütfetmiş olur.
En büyük düşüncesi ahiret olarak sabahlayıp akşamlayan kimsenin kalbine Allah zenginlik yerleştirir; işlerini düzene koyar ve rızkını tamamıyla almadan da dünyadan çıkarmaz.
Ama en büyük düşüncesi dünya olarak sabahlayıp akşamlayanın ise Allah, fakirliği iki gözünün önüne diker (yani daima onu fakirlikle korkutur); işlerini dağıtır; dünyadan da ancak kendi payını alır.
Ümmetinin cemaatinin kimler olduğu hakkında Resulullah'a soru soran bir kişiye şöyle buyurdu: "Ümmetimin cemaati, az olsalar da hak ehli olanlardır."
Allah-u Teâla, yaptığı bir amelinden dolayı birisine sevap vaat ederse, onu mutlaka gerçekleştirir. Ama işlediği bir günahtan dolayı birisine ceza vereceğine dair vaatte bulunursa buna vefa edip etmemek O'nun elindedir.
"Ahlâk bakımından sizin bana daha çok benzeyeninizi tanıtayım mı?" buyurunca, "Evet, ya Resulullah." dediler.
Resulullah şöyle buyurdu: "Ahlâkı hepinizden daha iyi, hilmi hepinizden daha fazla, akrabalarına iyiliği hepinizden daha çok, sevinç ve öfke hâlinde halka karşı insafı hepinizden daha fazla olan kimsedir."
Yiyip şükreden kimse, müstehap oruç tutup susan kimseden daha üstündür." (Hasan b. Ali el-Harrani, Tuhefu'l Ukul eserinden)