Uyuşturucu meselesi artık sadece kriminal bir vaka ya da gençliğin "yanlış tercihi" değil; tüm dünyada toplumları sarsan sosyoekonomik bir kriz olarak karşımızda. Son otuz yılın verileri bu gerçeği bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor: Dünya genelinde uyuşturucuya bağlı ölümler iki katından fazla arttı, bazı bölgelerde bu artış 10 katı aştı. Türkiye ise bu küresel dalgadan bağımsız değil.
Türkiye'de önleyici sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi, tedaviye erişimin kolaylaştırılması, zarar azaltma programlarının yaygınlaştırılması ve sosyal destek mekanizmalarının artırılması elzemdir. Bağımlılıkla mücadele sadece polisiye bir mesele değil; sağlık, eğitim ve sosyal politikaların ortak hareket etmesini gerektiren bir süreçtir.
Küresel Ölüm Tablosu
Frontiers in Psychiatry dergisinde yayımlanan 2025 tarihli kapsamlı çalışma, 1990–2021 yılları arasında madde kullanımına bağlı ölümlerin yüzde 65 arttığını ve her yıl yaklaşık yarım milyon insanın hayatını kaybettiğini ortaya koyuyor. Özellikle opioid aşırı dozları, bu ölümlerin başlıca nedeni. Yine MedicalXpress'in aktardığı verilere göre aynı dönemde ölümler yüzde 122 artışla 61 binden 137 bine yükseldi. Bu tabloya eşlik eden bir başka gerçek de sağlıklı yaşam yılı kaybının (DALY) yüzde 75 artış göstermesi.En Büyük Yük Kimlerin Üzerinde?
Araştırmalar, en yoğun etkilenen grubun 15–49 yaş arası genç yetişkinler olduğunu ortaya koyuyor. Yani toplumun en üretken, geleceği omuzlayan kesimi. Erkeklerde kullanım oranları kadınlara göre daha yüksek olsa da, kadınlar arasında da farklı maddelere yönelimlerin arttığı rapor ediliyor. Sosyoekonomik farklılıklar ise madde türlerini belirliyor: Yüksek gelirli ülkelerde alkol ve opioid ön plandayken, düşük ve orta gelirli ülkelerde amfetamin, esrar ve çoklu madde kullanımı daha yaygın.Türkiye'den Bir Kesit: İstanbul'un Gerçeği
The Turkish Journalon Addictions dergisinde yayımlanan İstanbul ölçekli çalışma, sosyoekonomik durum ile madde türleri arasındaki bağlantıyı çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. Yüksek gelirli ilçelerde ölümler daha çok kokain kaynaklı iken, düşük gelirli ilçelerde tabloyu amfetamin türevleri ve eroin ölümleri belirliyor. Ayrıca ölümlerin büyük çoğunluğu evlerde, yani sosyal izolasyonun içinde gerçekleşiyor. Kullanıcıların önemli bir kısmı tek başına madde kullanıyor; bu da aşırı doz durumunda tıbbi müdahaleyi imkânsız hale getiriyor.ABD Örneği ve Evrensel Mekanizma
Kaliforniya'da yapılan uzun dönemli çalışmalar da benzer bir sonuca ulaşıyor. Amfetamin bağımlılığı, özellikle kırsal ve düşük gelirli bölgelerde yüksek. Bu bağımlılık biçimi, zamanla yalnızca "yoksul beyaz gençler" arasında kalmayıp daha yüksek gelir gruplarına da yayılmış. Bu gözlem, bağımlılığın önce dar bir çevrede başlayıp sonra toplumun tüm katmanlarına sızdığını gösteriyor. Türkiye'de de benzer eğilim gözleniyor: Başlangıçta "marjinal" gruplara ait olduğu düşünülen sentetik uyuşturucular, artık geniş bir toplumsal kesimin karşı karşıya kaldığı bir tehdit.Ekonomi–Uyuşturucu İlişkisi
Tüm bu bulguların ortak noktası, ekonomik krizlerin uyuşturucu kullanımını tetiklemesi. Ucuz ve kolay bulunabilen sentetik maddeler, yoksul kesimler için bir "kaçış kapısı" haline geliyor. Gelir düzeyinin düşmesiyle birlikte madde kullanımında artış, ölümlerde ise dramatik yükseliş yaşanıyor. Araştırmalar, düşük gelir düzeyinin yalnızca kullanım sıklığını değil, aynı zamanda tercih edilen madde türünü de belirlediğini ortaya koyuyor. Fakir bölgelerde daha ucuz ve tehlikeli maddeler yaygın, zengin bölgelerde ise "daha pahalı" ama toplumsal kabulü görece yüksek maddeler tercih ediliyor.Çözüm Nerede?
Tüm uzmanların ortak vurgusu şu: Önleme ve rehabilitasyon. Rehabilitasyonun ekonomik getirisi bile tek başına bu politikanın önemini anlatmaya yeter. Uluslararası raporlara göre, rehabilitasyona yatırılan her 1 lira topluma 21 lira olarak geri dönüyor. Yani bağımlılıkla mücadele yalnızca insani değil, aynı zamanda ekonomik bir zorunluluk.Türkiye'de önleyici sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi, tedaviye erişimin kolaylaştırılması, zarar azaltma programlarının yaygınlaştırılması ve sosyal destek mekanizmalarının artırılması elzemdir. Bağımlılıkla mücadele sadece polisiye bir mesele değil; sağlık, eğitim ve sosyal politikaların ortak hareket etmesini gerektiren bir süreçtir.
Sonuç Yerine
Uyuşturucu krizini yalnızca bireylerin zayıflığına bağlamak kolaycı bir yaklaşım. Oysa veriler gösteriyor ki asıl belirleyici faktör, sosyoekonomik koşullar. Yoksulluk, işsizlik, çaresizlik ve sosyal izolasyon, uyuşturucu kullanımını artırıyor; bu da ölümleri beraberinde getiriyor. Küresel tablo ağırlaşıyor, Türkiye'nin de bu dalgadan korunabilmesi için hem bilimsel verilere hem de kararlı sosyal politikalara ihtiyacı var.Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Uyuşturucu ve alkolün görünmeyen dinamiği / 07.10.2025
- Fakirlik ölüm getiriyor: Uyuşturucunun sessiz ekonomisi / 05.10.2025
- Sessiz çığlık: Uyuşturucu ve kumar raporlarının anlattığı gerçek / 04.10.2025
- Ev genci gerçeği ve sessiz tehlike / 28.09.2025
- Çıraklıktan açık liseye: Nerede yanlış yaptık? / 27.09.2025
- Türkiye’de spor bahisleri: Ekonomik dev sektör mü, toplumsal tuzak mı? / 26.09.2025
- Aile yılı mı, kayıp nesil mi? / 23.09.2025
- Sessiz tehlike: Sanal bahis kıskacındaki gençlik / 22.09.2025
- Bağımlılıkta acı gerçekler / 21.09.2025
- Uyuşturucudan sanal kumara: Sessiz tehlike / 19.09.2025
- Fakirlik ölüm getiriyor: Uyuşturucunun sessiz ekonomisi / 05.10.2025
- Sessiz çığlık: Uyuşturucu ve kumar raporlarının anlattığı gerçek / 04.10.2025
- Ev genci gerçeği ve sessiz tehlike / 28.09.2025
- Çıraklıktan açık liseye: Nerede yanlış yaptık? / 27.09.2025
- Türkiye’de spor bahisleri: Ekonomik dev sektör mü, toplumsal tuzak mı? / 26.09.2025
- Aile yılı mı, kayıp nesil mi? / 23.09.2025
- Sessiz tehlike: Sanal bahis kıskacındaki gençlik / 22.09.2025
- Bağımlılıkta acı gerçekler / 21.09.2025
- Uyuşturucudan sanal kumara: Sessiz tehlike / 19.09.2025