Vadilere doğru yayılmakta olan kara bulutların yağmur değil azap yüklü olduğunu söyleyen, 'yapmayın, etmeyin, yanlış bir yol tutmayın' diye uyaran dostun acı sözleri, azabı tattıktan sonra baldan da tatlı gelmişti ama iş işten geçmişti.
Dostun acı sözleri, acı ikazları bal gibiymiş meğer.
Göklerin suları ile yer yüzünün suları 'bir iş için' birleşmeden evvel, sürekli uyaran, sürekli yanlışlardan, haksızlıklardan, arsızlıktan ve hırsızlıktan sakındıran dostun acı sözleri, dalgalar dağlar boyu yükselince bal gibi gelmeye başlamıştı ama çok değerli vakitler boşa harcanıp gitmişti çoktan.
Dostun acı sözü baldan da tatlıymış meğer.
İki kardeş peygamberin, Musa ve Harun'un 'yumuşak sözlerinden, müşfik uyarılarından' incinen, gocunan müstekbirler, köşklerin sarayların, bağların-bahçelerin hatta derelerden akan ırmakların ebedi sahibi olduğunu zannedenler, tepe tepe kullandıkları bütün dünyalıkları kendi elleriyle terk edip Kızıldeniz'in dev dalgaları ile karşı karşıya kalınca, o iki kardeş peygamberin uyarıları nasıl da bal tadında hatırlanmıştı ama işleri çoktan bitirilmişti.
Dostun acı sözü bal imiş meğer.
"Bu, sizi denemek için Allah'ın gönderdiği devedir, sakın buna kötülükle dokunmayın, su içme hakkına da riayet edin" diye dostça uyaran Salih kul, Salih Peygamberin uyarılarını acı bulan, incitici bulan ve deveyi öldürmekten çekinmeyen "dokuzlu çete" ve kavimleri 'korkunç sayha ile' kupkuru odun yığını haline geldiklerinde daha önce burun kıvırdıkları acı sözleri bal tadında hatırlamışlardı ama çoktan kurumuş üzüm çöpüne dönmüşlerdi.
Dostun dudaklarından bal damlar imiş meğer.
Hayat Kitabımızı okurken benzeri sahneler ile sıkça karşılaşırız ve eğer az-çok anlıyorsak şöyle bir ürpeririz, Rabbimizin bunları bize anlatmasındaki hikmeti kavramaya çalışırız ve bizler dahi aynı hatalara düşüyor muyuz diye uzun uzun düşünürüz.
Dün yaşadığımız acılar, bugün çekmekte olduğumuz sancılar acaba bir dostun, dostların uyarılarını dikkate almadığımızdan, bal tadındaki ikazlarını acı bulup burun kıvırdığımızdan ötürü başımıza gelmiş olabilir mi?
Okuduklarımızdan ders çıkarmazsak, anlatılan kıssalardan ibret alamazsak, hayat kitabımızın bize sunduğu hayat damarlarından beslenip hayat bulabilir miyiz?
Sahip olduğumuz serveti, sahip olduğumuz sıhhati, sahip olduğumuz devleti ve izzeti kaybettikten sonra; "dostun acı sözü bal imiş meğer" demenin ne faydası var?
Dostun acı sözleri, acı ikazları bal gibiymiş meğer.
Göklerin suları ile yer yüzünün suları 'bir iş için' birleşmeden evvel, sürekli uyaran, sürekli yanlışlardan, haksızlıklardan, arsızlıktan ve hırsızlıktan sakındıran dostun acı sözleri, dalgalar dağlar boyu yükselince bal gibi gelmeye başlamıştı ama çok değerli vakitler boşa harcanıp gitmişti çoktan.
Dostun acı sözü baldan da tatlıymış meğer.
İki kardeş peygamberin, Musa ve Harun'un 'yumuşak sözlerinden, müşfik uyarılarından' incinen, gocunan müstekbirler, köşklerin sarayların, bağların-bahçelerin hatta derelerden akan ırmakların ebedi sahibi olduğunu zannedenler, tepe tepe kullandıkları bütün dünyalıkları kendi elleriyle terk edip Kızıldeniz'in dev dalgaları ile karşı karşıya kalınca, o iki kardeş peygamberin uyarıları nasıl da bal tadında hatırlanmıştı ama işleri çoktan bitirilmişti.
Dostun acı sözü bal imiş meğer.
"Bu, sizi denemek için Allah'ın gönderdiği devedir, sakın buna kötülükle dokunmayın, su içme hakkına da riayet edin" diye dostça uyaran Salih kul, Salih Peygamberin uyarılarını acı bulan, incitici bulan ve deveyi öldürmekten çekinmeyen "dokuzlu çete" ve kavimleri 'korkunç sayha ile' kupkuru odun yığını haline geldiklerinde daha önce burun kıvırdıkları acı sözleri bal tadında hatırlamışlardı ama çoktan kurumuş üzüm çöpüne dönmüşlerdi.
Dostun dudaklarından bal damlar imiş meğer.
Hayat Kitabımızı okurken benzeri sahneler ile sıkça karşılaşırız ve eğer az-çok anlıyorsak şöyle bir ürpeririz, Rabbimizin bunları bize anlatmasındaki hikmeti kavramaya çalışırız ve bizler dahi aynı hatalara düşüyor muyuz diye uzun uzun düşünürüz.
Dün yaşadığımız acılar, bugün çekmekte olduğumuz sancılar acaba bir dostun, dostların uyarılarını dikkate almadığımızdan, bal tadındaki ikazlarını acı bulup burun kıvırdığımızdan ötürü başımıza gelmiş olabilir mi?
Okuduklarımızdan ders çıkarmazsak, anlatılan kıssalardan ibret alamazsak, hayat kitabımızın bize sunduğu hayat damarlarından beslenip hayat bulabilir miyiz?
Sahip olduğumuz serveti, sahip olduğumuz sıhhati, sahip olduğumuz devleti ve izzeti kaybettikten sonra; "dostun acı sözü bal imiş meğer" demenin ne faydası var?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024