17 Aralık 2004 zirvesinde AB'den ucu açık bir müzakere tarihi aldık. Dönemin Başbakanı Erdoğan "Hamdolsun tarihi aldık, başarı halkımızın" derken malum medya "Artık Avrupalıyız" manşetleri attı.
Zirve dönüşü devlet büyülerimizin Ankara'da Fatih edasıyla karşılandığı törende gündüz vakti havai fişek gösterisi bile yapıldı.
Bununla kalınmadı elbette; Avrupa Birliği Bakanlığı kuruldu, 9 Mayıs Avrupa günü ilan edildi.
Biz taviz verdikçe onlar bizi havuç–sopa politikasıyla oyaladı.
Bu durumdan artık herkes yorulmuştu.
Sonra gel zaman git zaman Avrupa Birliği'nin bizi "kandırdığı" söylendi; verilen onca taviz de cabası oldu.
* * *
Artık Avrupalıyız manşetlerinden yaklaşık 10 yıl sonra (tarih 22 Kasım 2013) yine dönemin başbakanı Erdoğan, Rusya'da görüştüğü Putin'e AB sürecindeki sıkıntıyı dile getirdi ve "Şangay İşbirliği Teşkilatı'na gelin Türkiye'yi alın. Bizi de bu sıkıntıdan kurtarın" dedi. Putin bu talebe gülerek cevap verdi.
* * *
Avrupa mı, Avrasya mı falan filan derken yıl oldu 2020. Geçen zaman içinde iki tarafa da yaranamayan sayın iktidarımız ekonomik sıkıntıların da etkisi ile dümeni yeniden Batı'ya kırmaya karar verdi.
"Değerli yalnızlık, haçlı ile mücadele" edebiyatı apar topar rafa kaldırılarak ABD ve AB ile ilişkileri düzeltme gayreti içine girildi.
İlk adım Doğu Akdeniz konusunda atıldı, Oruç Reis bölgeden çekildi, Yunanistan'a görüşme daveti gönderildi.
* * *
Ardı ardına verilen "aramızı düzeltmek istiyoruz" mesajları 12 Ocak 2021 günü en somut şekilde muhataplara iletildi. AB üyesi ülkelerin Ankara büyükelçileriyle Çankaya Köşkü'nde buluşan Cumhurbaşkanı Erdoğan şu mesajları verdi:
1- Komşumuz Yunanistan ile 25 Ocak'ta başlayacak istikşafi görüşmelerin yeni bir dönemin habercisi olacağına inanıyorum.
2- Ülkemizin 60 yılı bulan üyelik süreci nasıl bizim için stratejik bir tercihse, AB'nin ülkemizi tam üyeliğe kabul etmesi de Birliğin geleceği açısından ontolojik bir tercih olacaktır.
3- Hepinizle NATO'da beraberiz. NATO'da birlikte olduğumuza göre bu mücadeleyi birlikte sürdürmemiz gerekir.
4- Biz kilise, manastır, sinagog, bunların hazinemizden, kendi cebimizden restorasyonlarını yapmak suretiyle ibadete açıyoruz.
* * *
Evet... Dış politikada son durum bu. Rota yeniden ABD ve AB. Neden? Çünkü ekonomik şartlar, kur tehditleri bunu gerektiriyor.
Yazıyı noktalarken şunu sormak istiyorum;
Cumhurbaşkanı Erdoğan AB büyükelçilerine hitabında, bir kez daha ABD ve AB'nin terör örgütleri FETÖ, PKK-YPG'ye olan desteğinden şikâyet etti. Bu şikâyete rağmen "hem ABD hem de AB ile ilişkileri düzeltmek istiyoruz" mesajı verildi. Bu hamleye gerekçe olarak Türkiye'nin ulusal çıkarları gösteriliyor.
Sorum şu;
Madem mevzubahis Türkiye'nin çıkarları... Neden aynı yaklaşımı Suriye'ye karşı göstermiyoruz. Bu ülke ile ilişkilerin düzeltilmesi üzerimizdeki mülteci yükünün azalması, sınırımızın daha güvenli hale gelmesi anlamına gelmiyor mu?
Neden Doğu Akdeniz gibi trilyon dolarlık bir petrol ve doğalgaz savaşının içindeyken Mısır gibi kritik bir ülke ile ilişkileri düzeltme çabasına girmiyoruz?
Bu ulusal çıkarlar neden belli ülkelere karşı kullanılmıyor?
- ABD ve AB açlıktan kırılıyor! / 23.09.2022
- Kandırıldık / 19.09.2022
- Gariban Türk’e Survivor gibi memleket / 16.09.2022
- Klasik AKP dış politikası / 12.09.2022
- Akıl tutulması / 05.09.2022
- İslam dünyası! / 18.05.2021
- İftar / 07.05.2021
- Çöküş / 03.05.2021
- Tam kapanma dediysek, mesela yani / 30.04.2021