İcmal dergisinin Kasım sayısında yayımlanan makalemizde şöyle demişiz:
Bugün, toplam nüfusu iki milyarı bulmuş olan Müslümanlar olarak kendimizi mahcup eden perişan görüntümüz ve dünya nüfusunun diğer altı milyarını teşkil eden insanlık âlemini de ne yazık ki memnun eden acınası manzaramız son bir yılda, son bir asırda, son üç-beş asırda meydana çıkmış bir sonuç değildir elbette.
İslam coğrafyasının dört bir yanında üzülerek, adeta kahrolarak şahit olduğumuz bin bir çeşit olumsuzluklar ve huzursuzluklar, vurgunlar ve soygunlar, yalanlar ve talanlar elbette o diyarlarda yaşayan zihinlerin ve gönüllerin birer yansımasıdır.
Mevcut görüntü, dostları üzen ve düşmanları sevindiren manzara, dededen toruna intikal eden yanlış ve hep yanıltan bilgilerle hastalanmış olan zihinlerin ortaya koyduğu fiiller, ya da yine aynı sebepten ötürü zuhur etmiş ihmaller zincirinin bir sonucudur.
Kendi evini, kendi mahallesini, kendi köyünü ve kendi kentini imar edemeyen, harabeye dönüşmesine seyirci kalanlar, 'dünyayı imar etme' vazifesini nasıl ifa edeceklerdir?
Kendi zihin dünyasında, kendi gönül dünyasında, kendi bilgi ve algı dünyasında özgürlüğünü ilan edememiş olanlar, hayat sürdükleri dünyanın ve insanlığın özgürlüğüne nasıl katkı sunacaklardır?
Kendi haklarına sahip çıkamayanlar, sahip oldukları, özellikle doğuştan getirdikleri haklarını elde etmek için her türlü zorluğu göze alamayanlar, başkalarının haklarını nasıl koruyacaklardır?
Bu coğrafyada yaşayan insanların gönüllerindeki tortular ve zihinlerindeki sapmalar da ne yazık ki dededen toruna intikal eden, nesilden nesile, kuşaktan kuşağa taşınan mirastır.
Geriye doğru, tarihin derinliklerine doğru iz sürdüğümüzde bugün ayağımıza dolaşan, başımıza sayamayacağımız kadar dertler açan, insanlıkla Yüce İslam arasında aşılmaz engel teşkil eden nice sorunların yaşlarının üç asır, beş asır, on asır, hatta on beş asır olduklarını müşahede ederiz.
Çok çok ötelerden birike birike gelen, asırlar boyunca üst üste yığıla yığıla dağlar gibi büyüyüp üstümüze gelen sayısız sorunlarla boğuşmak durumundayız bugün.
Kendi çağlarında, yaşadıkları devirlerde İslam adına, insanlığın problemlerini çözmek adına yazıp-çizen, yorum yapan ve bu manada eserler bırakan âlimler, şu ya da bu nedenle, ana yoldan, "sıratı müştekimden" bir santimlik sapmalarının, geçen asırlar içinde kaç kilometrelik sapmalara yol açtığını, biz torunlarının başına ne büyük dertler açtığını keşke kalkıp da bir görebilseler.
Yazdıkları ile sebep oldukları tortular yüzünden, fetvaları ile büyüttükleri dağ gibi sorunlar yüzünden, İslam'ın mesajını tüm insanlığa taşımak vazifesi şöyle dursun, Müslümanlar olarak kendi aramızda dahi konuşamaz, anlaşamaz bir halde olduğumuzdan bilmem haberdar mıdırlar?
Aynı kaynak kitabı inceledikleri halde, aynı örnek şahsiyetin, son elçinin hayat çizgisini takip edip yorumladıkları halde, birbirine zıt bin bir çeşit görüşler, çeşit çeşit fetvalar, biri diğerine muhalif fetvalar, bugün İslam dünyasının en büyük problemlerinden değil midir?
Ehliyet sahibi ilim adamlarından oluşacak olan kurulların ilk önce ele alacakları konuların başında bu meseleler gelmektedir.
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024