logo
19 MART 2024

Dünden kalan tortular-II

13.11.2020 00:00:00
'Dünden kalan tortular-II' seslendirme dosyası:

(dünden devam…)

Şu mezhep bu mezhep, şu ekol bu ekol, şu klik bu klik… Paramparça ve her parça kendine göre "fırka-i naciye", kurtulmuşlar gurubu…

Kendi çağlarında, birbirleri ile cedelleşirken, birbirlerine laf yetiştirmek gayesi ve gayreti ile kaleme aldıkları eserlerin, çevrelerine yaydıkları fetvaların, daha sonraki asırlarda ve sonraki nesiller arasında koca koca ayrılıklara, bitmez tükenmez kavgalara yol açtığını keşke başlarını kaldırıp ta bir müşahede edebilseler.

Yaşadıkları devirde, yaşadıkları coğrafyalarda yazdıkları eserlerin, yetiştirdikleri talebelerin ve dolayısıyla yaydıkları fetvaların tabii bir görüntüsü durumundaki bugünkü İslam coğrafyasını keşke bir seyretme imkânları olsaydı.

Geçmişteki bütün âlimlerimiz, İslam coğrafyasının mevcut perişan halinden sorumludurlar diyemeyiz elbette ama mevcut zihni perişanlığımız, gönüllerin darmadağınıklığı da kaçınılmaz olarak onların eserleridir.

İslam coğrafyasının hangi köşesine bakarsak bakalım, hastalıklı bir bünye, hastalıklı bir kafa yapısı ile malul kitleler görüyoruz.

Müslüman olduklarını iddia eden toplumlarda ezenlerle ezilenler, sömürenlerle sömürülenler, zalimlerle mazlumlar, fildişi kulelerde hayat sürenlerle, bulabildikleri çul-çaput, tahta-teneke barakalarda barınmaya çalışanlar bir arada, aynı toplumda yaşıyorlarsa bunda bir terslik yok mudur?

Neredeyse her gün, ister yazılı-görsel medyada olsun, isterse sosyal medyada olsun, falanca İslam ülkesi devlet başkanının, filanca Arap ülkesi yöneticisinin, şu şu Avrupa ülkelerindeki gayrimenkulleri duyanları hayrete düşürdü türünden haberlere rastlıyoruz.

Söz konusu Avrupa ülkelerinin bankalarında bulunan para ve altın hesapları ise duyanların dudaklarını uçuklatıyormuş.

Adı geçen devlet adamlarının yönettikleri ülkelere, yönettikleri halkın perişanlığına bakıyorsunuz ve "yazıklar olsun zehir-zıkkım olsun" demekten kendinizi alamıyorsunuz.

İslam toplumlarında yönetenlerle yönetilenler arasındaki bu korkunç uçurum, gelir dağılımındaki tehlikeli dengesizlik, yönetenlerin utanmazlıkları ve hesap şuurundan yoksun oluşları hangi kültür ve hangi medeniyet ikliminde gelişmiştir ve her geçen gün artarak devam etmektedir?

İslam'ın asla onay vermediği, vermeyeceği bu ucube yapılara hangi mezhep, hangi ekol ve hangi âlimler topluluğu ve hangi hakla onay vermektedirler?

Yaptıkları ilavelerle, yaptıkları yamalarla, İslam'a mal ettikleri akla ziyan uydurmalarla Yüce İslam'ı tanınmaz hale sokmuş olan bu ucube ekollerin ve kliklerin gerçek yüzlerini ifşa etme zamanı gelmedi mi?

İslam toplumlarında yönetici sınıfı aklamak için, söyledikleri yalanları ve işledikleri talanları meşrulaştırmak için uydurulmuş usullerin, uydurulmuş kaide ve kuralların varlığını hangimiz inkar edebiliriz?

Zulmü işleyenlerin, sömürüyü yapanların, kul hakkına açıkça tecavüz edenlerin kimliklerine göre davranmak, inançlı olup olmadıklarına, namaz kılıp kılmadıklarına bakmak nasıl bir kafa yapısının ürünüdür?

Zalimin namaz kılıyor olması zalimliğini hafifletir mi?

Milletin alın terini ve emeğini talan edenlerin ve ettirenlerin inançlı olmaları onların bu cürümlerini azaltır mı?

İslam toplumlarını yüz yıllardır asla iflah etmeyen bu zihinsel felç durumunun izlerini, izdüşümlerini, bilgi kodlarını birçok 'fıkıh kitabında' görmek elbette mümkündür.

Bugün İslam toplumlarında halkın ensesinde boza pişiren, hesapsız servetler aşıran yöneticiler ne yazık ki söz konusu fıkıh kitaplarındaki uydurma fetvalardan güç alarak zulümlerine, soygun ve vurgunlarına devam etmektedirler.

Yukarıdakilerin yüzleri kızarmıyor aşağıdakiler ise şuursuzca alkışlamaya devam ediyorlar, bu zihni sefalet nasıl oluştu?

Bu tersliğin, bu yamukluğun, bu bozukluğun izlerini sürüp kodlarını tespit etmek gerekmiyor mu?

Bu nasıl bir iş, bu nasıl bir anlayış ve nasıl bir algılayıştır?

Zalim de mazlum da Müslümanlık iddiasında, ezen de ezilen de Müslümanlık iddiasında, sömüren de sömürülen de Müslümanlık iddiasında.

Bu işte, bu gidişte bir yanlışlık yok mu?

Bugün İslam coğrafyasında yer alan ülkelerin yüzde yüze yakınında, yönetim katındakiler lüks içinde yüzerlerken, yatlarını-katlarını, uçaklarını altınlarla kaplarlarken, yönettikleri toplumlar aç, biilaç, en acil gıda ihtiyaçlarını, barınma ihtiyaçlarını dahi karşılamaktan aciz bir perişanlık içinde hayat sürmektedirler.

Özellikle son yıllarda üzülerek, adeta kahrolarak sıkça şahit olduğumuz göç hareketleri, göçmen problemleri, kendi ülkelerinden kaçarken yollarda donmalar, denizlerde boğulmalar, zor-bela ulaştıkları ülkelerde maruz kaldıkları hakaretler…

Ne yazık ki, bunların tamamı Müslümanlar ve yaşadıkları sözde İslam ülkesinin zulmünden, sömürüsünden, adaletsizliğinden, hukuksuzluğundan kaçıp muhtelif Avrupa ülkelerinde huzur arayan kitleler…

Mevcut manzaradan elbette öncelikle utanması gerekenler, kızarmaları, kıpkırmızı olması gerekenler yöneticilerdir ama yönetilenlerin hiç mi suçları yoktur?

Aldatmak kadar aldanmak, zulmetmek kadar zulme maruz kalmak, sömürmek kadar sömürülmeye müsait halde olmak da suç değil midir?

Nasıl bir milletsiniz, ne tıynette bir toplumsunuz ki, işiniz-gücünüz zalimleri alkışlamak, sömürüp semirenleri alkışlamak… Nasıl bir kaynaktan, nasıl bir bilgi birikiminden besleniyorsunuz ki;  lokmanızdan keserek, boğazınızdan kısarak lüks içinde yaşayanlara harçlık biriktirmeye razı oluyorsunuz?

Anlaşılması zor olan bu garip durumun kültürel kodları mutlaka araştırılmalı, hangi medeniyet anlayışından böylesine ucube bir yapının ortaya çıktığı mutlaka incelenmelidir.

Dünden intikal eden tortuları, dünden bize gelen sorunlar yumağını 'gelenek' adına kutsamak yerine, akıl ve mantık süzgecinden geçirerek, yeni nesillerin, hatta gelecek nesillerin anlayabilecekleri bir dil ile çözümlemek gerekmektedir.

Var olan tortular temizlenmedikleri süre içinde yeni yeni tortularla birleşerek adeta yuvarlanan kartopunun sürekli büyümesi gibi büyümekte ve insanlığın yoluna yuvarlanan koca koca kayalar gibi her geçen zaman yolları daraltmaktadır.

Var olan sorunlar, genç nesillerin önüne dikilen kocaman problemler çözülmedikleri müddetçe, yıldan yıla, asırdan aşıra cevap bekleyen sorular dağlar seviyesine yükseliyor ve haliyle yeni nesilleri başka arayışlara, başka kapılara sevk ediyor.

Huzur ile Yüce İslam'ın arasındaki kara kedileri temizlemek gerekiyor.

Adalet ile Yüce İslam arasındaki engelleri tez elden ortadan kaldırmak gerekiyor.

İnsanlık; 'huzur İslam'da diyorsunuz ama İslam âleminin perişanlığı nedir' dememeli.

'Adalet İslam'da diyorsunuz ama şu, ama bu uygulamalar neyin nesi' dememeli.

Eğer huzur İslam'da ise, İslam coğrafyasının muhtelif ülkelerinden kaçan Müslümanların aradığı nedir?

Gerçek adalet İslam'da ise eğer, İslam beldelerinden dalga dalga kaçan kadınların, erkeklerin ve çocukların aradıkları nedir?

Uzun asırlar boyunca birikmiş olan ve çözüm bekleyen problemleri çözemeyenler hiç olmazsa kendileri birer problem olmamalı ve yeni problem üretmemelidirler.

Dünden kalan tortular istikbale uzanan yollarımızı daraltıyor, dünden gelen sorunlar yumağı ise hem bizim hem de tüm insanlığın ufkunu karartıyor. 

 
Aziz Karaca / diğer yazıları
Geçen hafta alan kaybetti
Bitcoin'de sert düşüş başladı
Davul çalan kendini başka ilçede buluyor
Bu mahallede yüz yıllardır davul çalınmıyor
Yüklü miktarda para ve külçe altınla yakalandı
FETÖ'den aranıyordu
İhracat azalıyor, ithalat katlanıyor
Sorun derinleşiyor, atölyeler kapanıyor
'Önce Atamızdan sonra Türk halkından özür dilesin'
Aytekin Şef'ten AKP'li başkana çağrı
Bir ayda 145 bin 480 emekli maaşı harcandı
Emekliye cefa, Saray'a sefa!
Rıza göstereceği tek 'darbeyi' açıkladı
'Ben o darbeye teslim olurum'
'Kazanamazsam geleceğimi düşünmem gerekir'
TİP'in Zan kararının perde arkası
MOSSAD Başkanı ve HAMAS lideri masada
Esir takası müzakereleri başladı
Filistinlilerin arazisine mahkeme el koydu
Gasp devam ediyor
Para sayılan ofisin sahibi avukatın ifadesi
'3 saat boyunca para getirdiler'
İsrail'den Refah'ta yeni katliam
En az 14 Filistinli öldürüldü
Rize'de il müdürünü görevden aldı
Erdoğan'dan yeni atamalar
Süleymaniye hatadan dönmeli
İstikrarı hakim kılmakta kararlıyız
8 yılda çıkan yerli sermaye 600 milyar dolar
Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor
Geçen hafta alan kaybetti
Bitcoin'de sert düşüş başladı
Davul çalan kendini başka ilçede buluyor
Bu mahallede yüz yıllardır davul çalınmıyor
Yüklü miktarda para ve külçe altınla yakalandı
FETÖ'den aranıyordu
İhracat azalıyor, ithalat katlanıyor
Sorun derinleşiyor, atölyeler kapanıyor
'Önce Atamızdan sonra Türk halkından özür dilesin'
Aytekin Şef'ten AKP'li başkana çağrı
Bir ayda 145 bin 480 emekli maaşı harcandı
Emekliye cefa, Saray'a sefa!
Rıza göstereceği tek 'darbeyi' açıkladı
'Ben o darbeye teslim olurum'
'Kazanamazsam geleceğimi düşünmem gerekir'
TİP'in Zan kararının perde arkası
MOSSAD Başkanı ve HAMAS lideri masada
Esir takası müzakereleri başladı
Filistinlilerin arazisine mahkeme el koydu
Gasp devam ediyor
Para sayılan ofisin sahibi avukatın ifadesi
'3 saat boyunca para getirdiler'
İsrail'den Refah'ta yeni katliam
En az 14 Filistinli öldürüldü
Rize'de il müdürünü görevden aldı
Erdoğan'dan yeni atamalar
Süleymaniye hatadan dönmeli
İstikrarı hakim kılmakta kararlıyız
8 yılda çıkan yerli sermaye 600 milyar dolar
Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.