Tarih boyu gerek Yahudiler ve gerekse Hristiyanlar dünyanın her köşesinde kan akıtmışlardır. Kan bulamadıkları zaman ise kendi kendilerinin kanını içmişlerdir.
Bu kanı, kendi halklarına karşı meşrulaştırmak için kullandıkları araç ise dindir. Siyonist-Haçlı zihniyet, dünya saltanatı için insanlığın kanını inançları için akıttılar, akıtıyorlar.
Emperyalizm kan üzerine kurduğu dünya saltanatını insan hakları, demokrasi, özgürlük, hürriyet gibi maskelerle kapatmıştır.
Ne hazindir ki yüz yıllardır ezilen toplumlar bu maskeye aldanarak, bu sömürü sistem sahiplerine hayran olmuş, onlar gibi yaşamayı medeniyet zannetmişlerdir.
Kabul edilemez olan ise başta ülkemizi yönetenler olmak üzere dolar milyarderi Arap ülkelerini yönetenlerin bu hakikate bırak göz yummayı bizzat bu kana ortak olmalarıdır.
Onlardan olmayanları ise devre dışı bırakmışlardır. Bu devre dışı bırakmanın son adı Büyük Ortadoğu Projesidir.
Hatırlayın! Saddam kimyasal silah kullanıyordu. Kim söylüyordu bunu? Dünyanın her noktasında kimyasal silah kullanan ABD, İsrail ve Avrupa ülkeleri.
Bu Siyonist-Haçlı ittifakı, Irak'a özgürlük, demokrasi ve haklar getirecekti.
1 buçuk milyondan fazla insanı katlettiler, milyonları yerinden ettiler, Irak'ı üçe böldüler.
Günün sonunda Irak'ta kimyasal silah olmadığını itiraf ettiler. Iraklılar ise 'Saddam neredesin' noktasında bölge insanı ABD ve müttefiklerinin vaat ettiği demokrasi, özgürlük gibi kavramları çoktan unutmuş ve eski günlerini mumla arar olmuştur.
Diğer taraftan ABD ve müttefikleri Ortadoğu'yu işgal etmesinin tek nedeninin ekonomik olduğu iddiası da inandırıcı görünmemektedir.
Başta, ABD olmak üzere Batı toplumu Ortadoğu'nun tüm zenginliklerini sorunsuz bir şekilde ülkelerine zaten taşımaktadırlar. Demek ki asıl sebep başka!
Irak senaryosunu Libya için de yazdılar ve yine ülkemizi yönetenleri ve İslam ülkelerini yönetenleri kullanarak kan ile beslenmeye devam ettiler.
Aynı senaryo için bu kez kurban olarak Suriye seçilmişti. Başta C. Erdoğan olmak üzere zengin Arap devlet başkanları Haçlı safında Esad'a cephe aldılar.
Zulme 'hayır' diyen tek lider
Kuveyt işgalinden bugüne Siyonist-Haçlı ittifakının nihai hedeflerini insanımıza ve insanlığa anlatmaya çalışan, Suriye başlığında, 'Esad, İmam Hüseyin rolündedir, yapmayın, Haçlılarla beraber olmayın, bugün Esad'ı suçlayanlar yarın aynı başlıklarla sizi de suçlayacaklar' diyen Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın itikadı duruşunu görmezden geldiler.
Bu topraklar üzerinden kimin hesabı var?
"Eğer bizim değerlerimiz üzerinde komşularımızın bir hesabı varsa, bunun ötesinde coğrafyamız üzerinde bir hesabı varsa, biz asla o milletlerle dış politikayı devam ettiremeyiz.
Şimdi size soruyorum; AB devletlerinin, Türkiye coğrafyasında hesabı var mı? Var.
Sen nasıl bununla ittifak ediyorsun. Adamın gözü senin topraklarında. Lozan Anlaşması müzakerelerinde merhum İnönü, ABD'li murahhas azalarla görüşüyor. ABD'li üyeler, "Biz Türkiye'nin Güneydoğu sınırlarını kabul etmiyoruz" diyor. Bunu kabul edebilmemiz için sizin bize yeraltı kaynaklarınızı vermeniz lazım.
Merhum İnönü, 'buna ben karar veremem' diyor. Telgraf çekiyor, merhum Mustafa Kemal telgrafı alıp, okuyor. Sözü şu: Canımızı vererek, kanımızı dökerek kazandığımız bağımsızlığımızı masa başında terk edemeyiz. Telgrafı yırtıp atıyor…
Yapılması gereken nedir?
Türkiye'nin artık bundan sonra başını öne eğip ciddi bir muhasebe yapmasıdır.
Nedir bu muhasebe?
Biz, Ortadoğu'da kabul etsek de etmesek de Müslüman olarak bilinen ve Müslüman kişilerin oluşturduğu devletlerin ne olursa olsun sevgisini takvimini kazanan bir millet ve devletiz.
Binaenaleyh bizim politikalarız evvela bunların menfaatine olması, Türkiye'nin menfaatine olması, bunların aleyhinde ve Türkiye'nin aleyhinde olmaması lazım, esasına bina edilecektir.
Her şeyden önemlisi bakınız bize yakın olan komşularımızın coğrafyamızın üzerinde hesabı olmayan komşular olması lazım.
Soruyorum şimdi Suriye'nin bizim topraklarımızın üzerinde hesabı var mı? Yok.
İran'ın hesabı var mı? Yok. Körfez ülkelerinin, İslam ülkelerinin bir tanesinin bizim coğrafya üzerinde bir hesabı var mı? Yok.
Amma müttefikimiz diye kabul ettiğimiz İsrail'in bizim topraklarımızın coğrafyamızın üzerinde hesabı var. Ve biz bizim topraklar üzerinde hesabı olan insanların daha doğrusu devletin vatandaşlarına Güneydoğu'da o kadar büyük imkânlar tanıdık ki Güneydoğu'yu neredeyse onlara verdik. Artı yer altı kaynaklarımız petrollerimiz altınız bakırımız demirimiz bunların şirketlerinin eline geçti" diyordu 2010 yılında Merhum Prof. Dr. Haydar Baş.
Halkımızı uyandırmak için de; "Suriye Devlet Başkanı Esad öldüğünde hangi kabristana defnedilecek? Müslüman mezarlığına...
Obama öldüğü zaman gireceği yer neresidir? Hıristiyan Mezarlığına... İsrail Başbakanı Netanyahu öldüğü zaman nereye gömülecek? Yahudi mezarlığına...
O halde Obama'dan mı, Netanyahu'dan mı, Esad'dan mı yanasınız? Söyleyin! Kimden yanasınız?" sorularını soruyordu.
Erdoğan'da, muhalefet liderli de Obama'dan (ABD'den), Netanyahu'dan (İsrail'den) yanayız, dediler. Şimdi ABD'yi, İsrail'i sorgulamaya kalkıyorlar.
Hüseyin Baş'ın itirazı var
Bu sorulamaya BTP Lideri Hüseyin Baş'ın itirazı var.
Sayın Erdoğan, ABD'nin Suriye'deki 22 üssünden şikayet ediyor.
Hüseyin Baş: 'Suriye işgal altında 22 tane ABD üssü var. Biz işgal altında mıyız da 16 tane ABD üssü var bizde' soru şeklinde itirazını dile getiriyor.
Yine Sayın Cumhurbaşkanı geçen gün, 'ABD savaş gemisinin Gazze'de ne işi var?' dedi.
Sayın Cumhurbaşkanımız harika bir noktaya temas etti ve umuyorum bu noktadan dönmez. Tıpkı bundan 10 yıl önce, 'NATO askerinin Libya'da ne işi var' dedikten 10 gün sonra, 'NATO askeri elbette Libya'da olacak' demesi gibi umuyorum bu sözünden de dönmez.
Daha önemli bir soru var burada
Senin her seçim öncesi 10.000 kilometre ötedeki ABD'de ne işin var? Bunun cevabını verdiğin gün gemin orada ne işi olduğunu anlayacaksın!
Hadi bunu anladık… Kemal Dede, senin seçimden önce ABD'de ne işin var? Hiç 'hamburger yemeye gittim' demeyeceksin. Türkiye'nin bulunduğu vaziyeti izah açısından bunları ortaya koymak istiyorum…
Türkiye güçlenmeli, ekonomisiyle, siyasetiyle bağımsız bir ülke olmayı, güçlü ve bağımsız bir ordu organize etmeyi başarabilmeli. Bizler kendimizi bu ateşten ancak kendi gücümüzü artırarak koruyabiliriz'. BTP lideri Hüseyin Baş
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Ortadoğu'da ikinci dizayn dönemi / 30.06.2025
- Fitneye karşı Hüseyin olmak / 29.06.2025
- Sözde ‘Terörsüz Türkiye’ye’ feda edilen değerlerimiz / 28.06.2025
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025