27 Mart Dünya Tiyatro Günü… Bugün seyrettiklerimiz içerde ve dışarda olsun, perdesi hiç kapanmayan, adına barış kumpanyası dedikleri orta oyununun sahte aktörleridir. Tiyatro sanatının gerçek oyuncularını tenzih ederek yazıya başlamak istiyoruz.
Bugün tiyatro sanatının önünü kesip, uygarlığa açılan son pencereleri de kapamaya çalışıyoruz. Oysa bir okul kadar önemli olan tiyatro, tarihin her döneminde haksızlıklara ve olumsuzluklara direnen bir sanat kolu olmuştur.
İktidarın sanata bakışını yokladığımızda görünen tablo ürkütücü boyutlara ulaşmıştır;
Devlet Tiyatroları'nda ve Devlet Opera ve Balesi'nde aktif görev alan ve kadro bekleyen en az 150 kişinin sözleşmesi, adli sicilleri gerekçe gösterilerek, yenilenmedi.
Yaş ortalaması 80'e dayanmış tiyatro sanatçıları, Cumhurbaşkanına hakaret suçundan soruşturmaya uğradı.
Sansürler, yasaklar, davalar, tutuklamalar, yıkımlar, işten atılanlar, terör bahanesiyle iptal edilen etkinlikler…
Üstüne üstlük pandemi sürecinin olumsuz etkileri.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde ya da salgın sürecini iyi yönetebilen ülkelerde, sanatçılar devletten aldıkları desteklerle, evinden dışarı çıkmasa bile üreterek ve ürettiklerini çeşitli yöntemlerle paylaşarak bu ağır koşulları aşabilmekte. Ne yazık ki, Türkiye bunu başaramadı.
Oysa ATATÜRK'ün başlattığı tiyatro atılımı, bugün ATATÜRK'ün istediği noktanın çok uzağındadır.
ATATÜRK, insanı kavrayan, insan gerçeğini parçalamadan ele alan bir önder olarak üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştı. Ama onun uzakgörüşle başlattığı tiyatro eylemimiz çok çeşitli etkenlerin bozucu etkileri altında yalpalaya yalpalaya günümüze sürüklendi.
Atatürk'ün Bursa'da yüz yıl önce (1922) öğretmenlere söylediği sözler anlamlıdır:
"…Öğretmenlerimiz, ozanlarımız, yazarlarımız, ulusa, geçen yıkılış günlerini, bu yıkılışların gerçek nedenlerini anlatacaklar, söyleyecekler, bu kara günlerin geri dönmemesi için, yeryüzünde uygar ve çağdaş bir Türkiye'nin varlığını tanımak istemeyenlere onu tanıtmak zorunda olduğumuzu hatırlatacaklardır."
"…Gözlerimizi kapayıp herkesten ayrı ve dünyadan uzak yaşadığımızı düşünemeyiz. Ülkemizi bir sınır içine alıp dünya ile ilgisiz yaşayamayız. İleri ve uygar bir ulus olarak çağdaş uygarlık alanı ortasında yaşayacağız. Bu yaşama da ancak bilgi ve teknikle olur."
"…Akla uygun hiçbir nedene dayanmayan birtakım geleneklerin sürdürülmesinde, batıl inançların korunmasında direnip duran ulusların ilerlemesi çok güç olur, belki hiç olmaz. İlerlemek yolunda bağları ve koşulları aşamayan uluslar çağa uygun, akla uygun bir yaşama içinde olamazlar, genel yaşamda görüşü geniş ulusların ellerine düşüp onlara tutsak olmaktan kurtulamazlar."
Bilmiyorum bu sözlere bir şey eklemek gerekiyor mu? Bugün tiyatromuz işte bu hedeflerin hiçbirine ulaşamamış, yeni insanımızın, oluşturulmasına katkıda bulunamamıştır. Belki hiç bulunamamıştır demek, çok katı bir yargı olacak ama, en azından Atatürk'ün sağlığında kısacık zamana sığdırdığı atılımlarla kıyaslanacak bir katkıda bulunamamıştır diyebiliriz rahatça.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023