Bugün itibariyle sayıları iki milyarı bulan dünya Müslümanlarının 'dürüstlük' imtihanında karneleri ne durumdadır, göğüslerini gere gere 'alın işte karnemiz, buyurun okuyun' diyecek yüzleri var mıdır?
"Kimin kitabı sağından verilirse,-Alın, kitabımı okuyun, ben zaten bu hesabıma ulaşacağımı tahmin etmiştim, der." (Hakka: 19-20)
Bu meseleyi kendine dert edinen düşünce insanlarının sürekli dikkat çektikleri üzere, bir öz eleştiriye, ciddi bir muhasebeye her zamankinden çok daha muhtacız.
Kur'an gibi bir hayat kitabı elimizde, dilimizde, gönlümüzde ama onu bir ayna kabul ederek karşısına geçip halimizi-ahvalimizi, boyumuzu-bosumuzu seyredebiliyor muyuz?
"Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra da doğrulukta devam edenler, onları, melekler, ölümleri anında: "Korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, biz dünya hayatında da, ahirette de size dostuz. Burada, canlarınızın çektiği, umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan Allah katından bir ziyafet olarak size sunulur" diyerek inerler."(Fussilet: 30-32)
Bu ayetlerde dikkat çekilen, altı çizilen iki şartın yerine getirildiği takdirde, aşağıya doğru sayılan mükafatlara mazhar olunacağı belirtilmektedir.
Bu iki şart; "Rabbimiz Allah'tır deyip dosdoğru olmak, istikamet üzere olmak"…
Birinci şart insanlarla yaratıcı arasındaki bir meseledir, derler mi, nasıl derler, demeleri Allah tarafından kabul edilir mi edilmez mi bilemeyiz?
İkinci şarta gelince, baştan sona, tepeden tırnağa, tavandan tabana hemen herkesin hayatında müşahede edilebilecek, yemesinde-içmesinde, yatmasında-kalkmasında, söyleminde-eyleminde görülebilecek bir özellik; dürüstlük, istikamet üzere olmak, dosdoğru olmak.
İstikamet bahsinde, dürüstlük babında karnemizi incelediğimiz zaman çok çok kırık notlarla dolu olduğunu ne yazık ki görüyoruz.
Yine bugün itibariyle, İslam coğrafyasının halini-ahvalini, Müslümanların perişanlığını göz önüne getirdiğimizde, yukarıdaki müjdelere nail olduğumuzu, meleklerin dostluğunda ve kılavuzluğunda bir hayat yaşadığımızı söyleyebilir miyiz?
İstikamet üzere bir hayat yaşadığımızı, hayatımızın her alanında 'dosdoğru' davrandığımızı söyleyemiyoruz, zaten genel görüntümüz de bunu doğruluyor.
Söz buraya gelmişken, konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olacak ve 'boydan' fotoğrafımızı verecek bir ayeti daha hatırlatalım:
"Erkek olsun kadın olsun, kim mümin olarak güzel işler yaparsa, elbette ona güzel bir hayat yaşatacak ve onları işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız." (Nahl: 97)
İslam coğrafyasının hiçbir köşesinde "güzel bir hayat" yaşanmadığına göre demek ki "salih amellerden, güzel işlerden" hayli uzaklardayız.
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024
- “Damla bile değil idim Göle çevirdiler beni” / 02.04.2024