'Duygunun akılla buluşması' seslendirme dosyası:
Duyguyla akıl bu kadar mı güzel harmanlanır? Sevgi hasrete bu kadar mı güzel evrilir? Cümleler bu kadar mı özenle seçilir? Yazarken yaşadığını okurken dinleyenlere bu kadar mı güzel aktarır insan? Yutkunduğu her anını karşındaki kitleye bu kadar mı derin hissettirir? İnsan kendisiyle yaptığı empatiyi yüksek sesle bu kadar mı güvenle paylaşır?
Demek ki olabiliyormuş, duygu akılla buluşunca yerini aşka bırakabiliyormuş. Aşkın olduğu her yerde ne farklı ırka ve dile, ne de farklı mezhep ve meşrep yer varmış. Orada bütün farklılıklar tek renge boyanır aşkın rengine. Orada küslük olmaz, orada ben barınamaz, bencillik hiç yoktur orada, kadın, erkek, çocuk, yaşlı birdir o sahilde tek bir vücut gibi, tek bir ruhu kuşanmış gibidir o sahilde olanlar. İşte kardeşinde, sevdiğinde fena olma hali böyle bir şeydir, bize böyle öğrettiler.
Sevginin aklı olmaz, aklı olsa o sevgiden aşk doğmaz. Zira aşk aklı kuşatarak onu yüceltir. Onun için aşkın gördüğü işe akıl uzanamaz, bazan çamura saplanır, bazan da yaya kalır ince uzun yollarda akıl. Onun için Allah'a olan teslimiyeti, ölünün yıkayıcısına olan teslimiyeti olarak anlatırdı büyüklerimiz.
Sevgin aşka ulaşırsa sevgilinin evindeki hayvanlar da seni sever, sende onları seversin. Bir gün Hayri Öğüt Hazretleri Hocama, evladım benim evimin fareleri bile seni sever dediğini Hocamdan dinlemiştim.
Onun için bir yazımda farkındalığın oluşması adına kendimden hareketle, sen beni gerçekten Allah rızası için sevdiğini ifade ediyorsan onun göstergesi seni seven en yakınının, örneğin çocuğunun beni sevmesidir, benimle beraber olmak için fırsat kollamasıdır demiştim. Böyle bir pratik yoksa senin beni sevdiğini ifade etmen siyasetten başka bir şey değildir.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocam bir gönül adamı, bir aşk insanıydı. Öyle ki her an sevgilinin huzurunda onunla beraberdi, onun sığınağı ve sırrını paylaştığı dostuydu. Onun için "Ben Allah'ın adamıyım" diyordu hocam.
Kızdığında, güldüğünde, acıdığında, merhametinde, adaletinde, tek başına kaldığında, en yakınıyla beraber olduğunda, milyonlara konuşurken, Rusya'nın Duma'sında ve Almanya'nın Haidelberg şehrinde tezini anlatırken, her nerede ve hangi halde olursa olsun o bir yönüyle hep Rabbiyle beraberdi.
O "ballar balını buldum, kovanım yağma olsun" ifadesini yaşayan aşk ehli insan-ı kamildi. Ölüme ve hayata bakış felsefesini, Eşrefoğlu Rumi Hazretleri "aşk ehli ölmez ölen hayvan imiş" ve Niyazi Misrî Hazretlerinin "Ölüm dedikleri halvet-i yardır, kamu ağyar gider elhamdülillah." İfadeleriyle özetleye bilirsiniz.
Onun ayaklarının altına bütün dünyayı serseniz veya dünyanın hakimiyetini altın tepside önüne koysanız bulunduğu halden zerre-i miskal kadar taviz vermeyeceğini görürdünüz.
Onun için siyasette "ben sizden rey istemeye değil ben sizi kurtarmaya geldim" diyordu.
Girdiği her ortama kendi rengini verirdi. Çekim alanı çök güçlüydü. Huzurunda bulunanlar, bizler nasibimiz oranında o çekim alanından istifade ederdik.
Örneğin sizin birikmiş çokça sorunuz ve sorunlarınız var çözüm de bulamıyorsunuz. Bu hal üzere hocamın huzurunda iseniz ya sorularınız bir bir cevabını bulur, sorunlarınızın çözüldüğünü yaşarsınız. Ya da
sorularınızın ve sorunlarınızın sizi terk ettiğini, yerini tatlı bir huzura bıraktığını hissedersiniz. Bu duruma hemen hemen her arkadaşımız çokça şahit olmuşlardır.
Sayın Genel Başkanım yükün ağır, davan, davamız büyük ama mükafatı da insan için yaratılan her şeyden daha değerli. Yürüyüşün yürüyüşümüzdür. Tavrın tavrımız, siyasetin siyasetimizdir. Son nefes için çıktığın siyasi yolculuğunda son nefesimiz için yanınızdayız.
O gece can evimizden vurdun bizi, tarumar ettin, duygu seline boğdun, dirilttin bizi. Babanıza, Hocamıza yazdığınız ve sizi şair yapan o özel mektubunuzu bizimle iyi ki paylaşmışsınız başkanım. Bizi duygularınıza ortak ettiğiniz için size çok teşekkür ediyorum.
Canan için canından geçen şehitlerimiz diridirler, biz göremesek de, diri olan gönüllere dokunurlar, gerektiğinde yardımcı da olurlar, biz yaşamazsak da ilahi ferman böyledir. Mürekkebi, şehitlerin kanından ağır gelen ilmiyle amil olan Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın, aramızda dolaştığını bu kadar güzel mı hissettirir karşı tarafa insan.
Zahiri ayrılığın nasıl hasreti doğurduğunu, o hasretin nasıl aşka dönüştüğünü, aşkın ise vuslata nasıl evrilebileceğinin örneklerini, Hüseyin Baş yapımcılığını yaptığı ve ortaya koyduğu BENİM eseriyle bizlere doyasıya yaşattı.
Bütün kardeşlerini, ailesini, bizleri, Türk milletini ve bütün insanlık ailesini derin bir empatiyle kucaklayarak, sanatçı hassasiyetiyle her cümlesini seçerek ifade eden ve geleceğimize ışık tutan Hüseyin Baş'a, "Kâinat Devleti Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni" gönüllerimize kazıyarak hayaline ortak ettiği için teşekkür ediyorum.
Hüseyin Baş, birlik ve beraberliğin nasıl sağlanabileceğinin, aramızdaki dostlukların nasıl daha da güçlenerek yükseleceğinin, insanlığın kurtuluşu olacak örnek toplumsal ve siyasi hareketin hangi kodları taşıdığının ipuçlarını "Tevhidin Merkezi Prof. Dr. Haydar Baş" gecesinde ortaya koyarak, yeniden bir farkındalık oluşturmuştur.
Hüseyin Baş enerjisini, hiçbir zaman unutmayacağı ve unutturmayacağı babası Prof. Dr. Haydar Baş'tan, onun yüksek ideallerinden alarak siyasi yolculuğuna çıkmıştır. Sayın Genel Başkan, yarım kalan siyasi hikâyemizi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın en büyük mirası olan yetiştirdiği kadrolarıyla, Ali'siyle, Hasan'ı Hüseyin'i ve Fatıma'sıyla tamamlayacağını yapımcılığını yaptığı ilk eseriyle ortaya koymuştur. Hayırlı olsun.
HARUN KAYACI
Demek ki olabiliyormuş, duygu akılla buluşunca yerini aşka bırakabiliyormuş. Aşkın olduğu her yerde ne farklı ırka ve dile, ne de farklı mezhep ve meşrep yer varmış. Orada bütün farklılıklar tek renge boyanır aşkın rengine. Orada küslük olmaz, orada ben barınamaz, bencillik hiç yoktur orada, kadın, erkek, çocuk, yaşlı birdir o sahilde tek bir vücut gibi, tek bir ruhu kuşanmış gibidir o sahilde olanlar. İşte kardeşinde, sevdiğinde fena olma hali böyle bir şeydir, bize böyle öğrettiler.
Sevginin aklı olmaz, aklı olsa o sevgiden aşk doğmaz. Zira aşk aklı kuşatarak onu yüceltir. Onun için aşkın gördüğü işe akıl uzanamaz, bazan çamura saplanır, bazan da yaya kalır ince uzun yollarda akıl. Onun için Allah'a olan teslimiyeti, ölünün yıkayıcısına olan teslimiyeti olarak anlatırdı büyüklerimiz.
Sevgin aşka ulaşırsa sevgilinin evindeki hayvanlar da seni sever, sende onları seversin. Bir gün Hayri Öğüt Hazretleri Hocama, evladım benim evimin fareleri bile seni sever dediğini Hocamdan dinlemiştim.
Onun için bir yazımda farkındalığın oluşması adına kendimden hareketle, sen beni gerçekten Allah rızası için sevdiğini ifade ediyorsan onun göstergesi seni seven en yakınının, örneğin çocuğunun beni sevmesidir, benimle beraber olmak için fırsat kollamasıdır demiştim. Böyle bir pratik yoksa senin beni sevdiğini ifade etmen siyasetten başka bir şey değildir.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocam bir gönül adamı, bir aşk insanıydı. Öyle ki her an sevgilinin huzurunda onunla beraberdi, onun sığınağı ve sırrını paylaştığı dostuydu. Onun için "Ben Allah'ın adamıyım" diyordu hocam.
Kızdığında, güldüğünde, acıdığında, merhametinde, adaletinde, tek başına kaldığında, en yakınıyla beraber olduğunda, milyonlara konuşurken, Rusya'nın Duma'sında ve Almanya'nın Haidelberg şehrinde tezini anlatırken, her nerede ve hangi halde olursa olsun o bir yönüyle hep Rabbiyle beraberdi.
O "ballar balını buldum, kovanım yağma olsun" ifadesini yaşayan aşk ehli insan-ı kamildi. Ölüme ve hayata bakış felsefesini, Eşrefoğlu Rumi Hazretleri "aşk ehli ölmez ölen hayvan imiş" ve Niyazi Misrî Hazretlerinin "Ölüm dedikleri halvet-i yardır, kamu ağyar gider elhamdülillah." İfadeleriyle özetleye bilirsiniz.
Onun ayaklarının altına bütün dünyayı serseniz veya dünyanın hakimiyetini altın tepside önüne koysanız bulunduğu halden zerre-i miskal kadar taviz vermeyeceğini görürdünüz.
Onun için siyasette "ben sizden rey istemeye değil ben sizi kurtarmaya geldim" diyordu.
Girdiği her ortama kendi rengini verirdi. Çekim alanı çök güçlüydü. Huzurunda bulunanlar, bizler nasibimiz oranında o çekim alanından istifade ederdik.
Örneğin sizin birikmiş çokça sorunuz ve sorunlarınız var çözüm de bulamıyorsunuz. Bu hal üzere hocamın huzurunda iseniz ya sorularınız bir bir cevabını bulur, sorunlarınızın çözüldüğünü yaşarsınız. Ya da
sorularınızın ve sorunlarınızın sizi terk ettiğini, yerini tatlı bir huzura bıraktığını hissedersiniz. Bu duruma hemen hemen her arkadaşımız çokça şahit olmuşlardır.
Sayın Genel Başkanım yükün ağır, davan, davamız büyük ama mükafatı da insan için yaratılan her şeyden daha değerli. Yürüyüşün yürüyüşümüzdür. Tavrın tavrımız, siyasetin siyasetimizdir. Son nefes için çıktığın siyasi yolculuğunda son nefesimiz için yanınızdayız.
O gece can evimizden vurdun bizi, tarumar ettin, duygu seline boğdun, dirilttin bizi. Babanıza, Hocamıza yazdığınız ve sizi şair yapan o özel mektubunuzu bizimle iyi ki paylaşmışsınız başkanım. Bizi duygularınıza ortak ettiğiniz için size çok teşekkür ediyorum.
Canan için canından geçen şehitlerimiz diridirler, biz göremesek de, diri olan gönüllere dokunurlar, gerektiğinde yardımcı da olurlar, biz yaşamazsak da ilahi ferman böyledir. Mürekkebi, şehitlerin kanından ağır gelen ilmiyle amil olan Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın, aramızda dolaştığını bu kadar güzel mı hissettirir karşı tarafa insan.
Zahiri ayrılığın nasıl hasreti doğurduğunu, o hasretin nasıl aşka dönüştüğünü, aşkın ise vuslata nasıl evrilebileceğinin örneklerini, Hüseyin Baş yapımcılığını yaptığı ve ortaya koyduğu BENİM eseriyle bizlere doyasıya yaşattı.
Bütün kardeşlerini, ailesini, bizleri, Türk milletini ve bütün insanlık ailesini derin bir empatiyle kucaklayarak, sanatçı hassasiyetiyle her cümlesini seçerek ifade eden ve geleceğimize ışık tutan Hüseyin Baş'a, "Kâinat Devleti Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni" gönüllerimize kazıyarak hayaline ortak ettiği için teşekkür ediyorum.
Hüseyin Baş, birlik ve beraberliğin nasıl sağlanabileceğinin, aramızdaki dostlukların nasıl daha da güçlenerek yükseleceğinin, insanlığın kurtuluşu olacak örnek toplumsal ve siyasi hareketin hangi kodları taşıdığının ipuçlarını "Tevhidin Merkezi Prof. Dr. Haydar Baş" gecesinde ortaya koyarak, yeniden bir farkındalık oluşturmuştur.
Hüseyin Baş enerjisini, hiçbir zaman unutmayacağı ve unutturmayacağı babası Prof. Dr. Haydar Baş'tan, onun yüksek ideallerinden alarak siyasi yolculuğuna çıkmıştır. Sayın Genel Başkan, yarım kalan siyasi hikâyemizi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın en büyük mirası olan yetiştirdiği kadrolarıyla, Ali'siyle, Hasan'ı Hüseyin'i ve Fatıma'sıyla tamamlayacağını yapımcılığını yaptığı ilk eseriyle ortaya koymuştur. Hayırlı olsun.
HARUN KAYACI
Harun Kayacı / diğer yazıları
- O kurtuluş kapısıydı / 14.04.2024
- Zulme baş kaldırmak sistemle olur / 19.11.2023
- Hamaset mi, çözüm mü? / 16.11.2023
- Asıl hedef Türkiye! / 06.11.2023
- Sahi siz kimsiniz, Sayın Önkibar? / 08.05.2023
- Yeni Mesaj’la çeyrek asır / 01.12.2022
- İslam’ı yaşamak, Ehl-i Beyt’i anlamaktan geçer / 04.08.2022
- Gadir-i Hum bayramını anlamak / 18.07.2022
- Bermuda ekonomi üçgeninden kurtulmanın yolu / 02.12.2021
- Böyle bir şey olabilir mi, biz neyi tartışıyoruz? / 01.12.2021
- Zulme baş kaldırmak sistemle olur / 19.11.2023
- Hamaset mi, çözüm mü? / 16.11.2023
- Asıl hedef Türkiye! / 06.11.2023
- Sahi siz kimsiniz, Sayın Önkibar? / 08.05.2023
- Yeni Mesaj’la çeyrek asır / 01.12.2022
- İslam’ı yaşamak, Ehl-i Beyt’i anlamaktan geçer / 04.08.2022
- Gadir-i Hum bayramını anlamak / 18.07.2022
- Bermuda ekonomi üçgeninden kurtulmanın yolu / 02.12.2021
- Böyle bir şey olabilir mi, biz neyi tartışıyoruz? / 01.12.2021