Adına obozite dedikleri aşırı kilo alma, aşırı kilolu olma hastalığı tüm dünyada hızla yayılıyor.
Son yıllarda ülkemizde yapılan ameliyat sayısının korkunç derecede artmasını değerlendiren bir doktorumuz, bunun normal olduğunu, çünkü mesela aşırı kilolardan kurtulmak isteyen hastaların da artık ülkemizde sıkça ameliyat edildiğini söyleyerek mevcut durumu savunuyordu.
Yeryüzünün bazı yüzlerinde açlıktan, yeterli beslenememekten ötürü insanların kaburga kemikleri bir bir sayılırken bazı yüzlerinde de aşırı kilo ile mücadeleye servetlerin harcanıyor olması başlı başına hacimli bir kitap konusu.
Şöyle ya da böyle insanlığın bir gıda terörü ile karşı karşıya olduğu su götürmez bir gerçek.
Tüm dünyada olduğu gibi, hem bölgemizde hem de ülkemizde vaziyet aynen yıllar evvel merhum Necip Fazıl'ın resmettiği gibi:
"Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul."
İnsanlığın sağlığını hiçe sayan ve sadece kasalarını şişirme peşinde olan şirketlerin önlerinin olabildiğince açık olması, paralarının gücüyle ülkelerdeki yasaları delip geçmeleri gıda terörünün hızla yayılmasına sebep oluyor.
Hekimlerin kapılarını aşındırmamak için artık az yemek yetmiyor, yediğinin nerden geldiğine, nasıl üretildiğine ve bize gelene kadar hangi aşamalardan geçtiğine de bakmak gerekiyor.
309 yıl uyuduktan sonra acıkmış olarak uyanan gençlerin, içlerinden birini yiyecek almak için şehre gönderirken söyledikleri o cümleyi bugün daha iyi anlıyoruz galiba:
"Şimdi birinizi şu paranızla şehre gönderin. Hangi yiyeceğin daha temiz olduğuna baksın da size ondan bir rızık getirsin. Ancak çok dikkatli davransın da sakın sizi birine sezdirmesin." (Kehf: 19).
Evet, az yersen hekimle düz gidersen hakimle işin olmaz.
"Doğruya duvar uçmaz" diye bir atasözümüz var.
Keşke herkes doğru olsa, düz gitse de hakimlere de asla iş düşmese, işsiz kalsalar.
Sayıları parmakla gösterilecek kadar az da olsa ülkemizde hala hapishanesinin kapısı örümcek bağlamış olan ilçelerimiz var.
İslam, iyi insan yetiştirme projesi olduğuna göre, İslam'ın sosyal hayata koyduğu ölçüler yaygınlaşırsa "düz giden" dolayısıyla hakimlerin işini azaltan bir toplum haline geliriz.
Gazetelerin üçüncü sayfalarına bir göz atmak bile, toplum olarak uçurumun başında olduğumuzu görmemize yetiyor.
Uçurumdan aşağı yuvarlanmadan eli iş tutan, yetkisi olan, bilgisi olan ve imkanı olan herkesi göreve çağırıyoruz.
"Düz giden" bir toplum için acilen seferberlik başlatılmalıdır.
Son yıllarda ülkemizde yapılan ameliyat sayısının korkunç derecede artmasını değerlendiren bir doktorumuz, bunun normal olduğunu, çünkü mesela aşırı kilolardan kurtulmak isteyen hastaların da artık ülkemizde sıkça ameliyat edildiğini söyleyerek mevcut durumu savunuyordu.
Yeryüzünün bazı yüzlerinde açlıktan, yeterli beslenememekten ötürü insanların kaburga kemikleri bir bir sayılırken bazı yüzlerinde de aşırı kilo ile mücadeleye servetlerin harcanıyor olması başlı başına hacimli bir kitap konusu.
Şöyle ya da böyle insanlığın bir gıda terörü ile karşı karşıya olduğu su götürmez bir gerçek.
Tüm dünyada olduğu gibi, hem bölgemizde hem de ülkemizde vaziyet aynen yıllar evvel merhum Necip Fazıl'ın resmettiği gibi:
"Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul."
İnsanlığın sağlığını hiçe sayan ve sadece kasalarını şişirme peşinde olan şirketlerin önlerinin olabildiğince açık olması, paralarının gücüyle ülkelerdeki yasaları delip geçmeleri gıda terörünün hızla yayılmasına sebep oluyor.
Hekimlerin kapılarını aşındırmamak için artık az yemek yetmiyor, yediğinin nerden geldiğine, nasıl üretildiğine ve bize gelene kadar hangi aşamalardan geçtiğine de bakmak gerekiyor.
309 yıl uyuduktan sonra acıkmış olarak uyanan gençlerin, içlerinden birini yiyecek almak için şehre gönderirken söyledikleri o cümleyi bugün daha iyi anlıyoruz galiba:
"Şimdi birinizi şu paranızla şehre gönderin. Hangi yiyeceğin daha temiz olduğuna baksın da size ondan bir rızık getirsin. Ancak çok dikkatli davransın da sakın sizi birine sezdirmesin." (Kehf: 19).
Evet, az yersen hekimle düz gidersen hakimle işin olmaz.
"Doğruya duvar uçmaz" diye bir atasözümüz var.
Keşke herkes doğru olsa, düz gitse de hakimlere de asla iş düşmese, işsiz kalsalar.
Sayıları parmakla gösterilecek kadar az da olsa ülkemizde hala hapishanesinin kapısı örümcek bağlamış olan ilçelerimiz var.
İslam, iyi insan yetiştirme projesi olduğuna göre, İslam'ın sosyal hayata koyduğu ölçüler yaygınlaşırsa "düz giden" dolayısıyla hakimlerin işini azaltan bir toplum haline geliriz.
Gazetelerin üçüncü sayfalarına bir göz atmak bile, toplum olarak uçurumun başında olduğumuzu görmemize yetiyor.
Uçurumdan aşağı yuvarlanmadan eli iş tutan, yetkisi olan, bilgisi olan ve imkanı olan herkesi göreve çağırıyoruz.
"Düz giden" bir toplum için acilen seferberlik başlatılmalıdır.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024