Sevginin analizini yazmak aslında cüret ister.
İnsan hakikatinin ilahi sürme gibi dünyasına çizilen varlık tacı...
Allah'ın "Vedud" ism-i celali'nin, Esma-ül-Hüsna'sının (En güzel isimlerinin) içinden sadece "sevgi" tecellisinin kalkmasıyla dünyanın kıyametinin kopması yeterlidir.
Aile, cemiyet, millet yaşantısında "sevgi"nin durmasıyla her şey altüst olur. Tıpkı vucudu ayakta tutan kalbin durmasının hayatı sona erdirdiği gibi...
Sevgi'nin en doruk noktası, anlamı ile bütünleştiği, kaynağına kavuştuğu ilahi aşk ve sevdadır.
Hz. Muhammed'e (sav) olan bağlılığı, imam ve teslimiyeti O'nun uğrunda yürümeyi, "Canımın cananı" ifadesiyle haykırmak, sünnetini yaşamakla da sevginin ıspatını yerine getirmek ne güzel...
Kur'an-ı Kerim'i, dinimizi İslam'ı, Alimlerimizi, gönül dostlarını, Şehitleri, sevmek...
Anneleri, çocukları, insanları... sevmek...
İnsan huzuru için olan her şeyi sevmek...
Güzel bir çevre, iyi bir eğitim, adalet, hakkaniyet, sorumluluk, doğruluk, sözünde durma, yeşili koruma, zararlı şeylerden uzak durma gibi görev ve sorumlulukları sevmek...
Sevmek, lokmaları çiğneyerek, hazmederek sindirmekse, sevmemek çakıl taşlarını zorla ağıza basmak olmaz mı?
Yaşadığımız toplumda acaba sevginin mi izlerini çok görüyoruz? Yoksa sevgisizliğin mi?
Eğitimde belki de unutulan, ihmal edilen yöntemlerden biri de sevdirerek görev ve sorumlulukları kabul ettirmeye, öğretmeye çalışmaktır.
Kendine güvenen, sevgi modeli oluşturabilmiş, aile ve toplumlarda başarı, aranmaz. O öyle güzel bir ışıktır ki güneş gibidir. Hem mahalleler aydınlanır hemde içler, özler ısınır.
Her şeyin bir bedeli olduğu gibi sevginin de bedeli vardır.
Bilindiği gibi Nasrettin Hoca'nın bile düdüğü karşılıksız, bedelsiz, ücretsiz, çilesiz, isteksiz, sevgisiz olmuyor.
Ben Allah'ı seviyorum diyen kişi O'nun için ne yaptığına, bakıp sevgisinin derecesini ölçebilir. Dinin emirlerini yerine getirmekte ki gayretine, Hz. Muhammed (sav) Efendimizin sünnetine olan sadakatine bakıp dinini ve Peygamberini ne kadar sevdiğini test edebilir.
Bir evlat düşünün Ebeveynini (anne-babasını) çok sevdiğini söylüyor. Ama onları dinlemez, anlamaz, yalnız ve muhtaç duruma bırakır, ilgilenmez, sormaz anlamaz davranırsa bu sevgi sevgi midir? Yoksa sevgisizlik mi?
İnsanoğlu kendini yükseltmek için bazen beleşçiliğe sığınmayı da sever. Hem sevdiğini söyleyecek hem de hiç bir alamet, emare göstermeyeceği beleş sevgileri izhar etmek isteyecektir.
Bahanelere, ıskalamaklı fikirlere, yarınlı ertelemelere, nefsine hoş gelen (sıcak sobanın yanında, tüylü post üzerinde mışıl mışıl şekerlemeler varken) söz ve davranışlara uyarak sevdiği için tırnağını veremeyenlere, karda tipide yürüyemeyenlere, ayağa kalkamayanlara "sevgi insanı" demek mümkün mü?
Benim ne demek istediğimi anladıysanız şu kavramların karşılığında nasıl bedeller olur açın sevgi kitabınızdan okuyun. Mutlaka altında "Sevda" imzasını bulursunuz.
Din, vatan, namus, ahlâk, şeref, haysiyet, ordu, bayrak, devlet, ana-baba, kardeş, yar, yaran, çocuk, kitap, çevre, huzur, adalet, hak arama, haklı olma, yardımseverlik, sorumluluk, vefa, samimiyet....
Siz bütün kelimeleri bence bu esrarlı sözcükle "bulabilir, ya da kaybedebilirsiniz.
Ah bu yazılanlar yetkilerin de bir kulağını çınlatsa da insanımızın yüzü gülse gönlü mahzun olmasa...
İnsan hakikatinin ilahi sürme gibi dünyasına çizilen varlık tacı...
Allah'ın "Vedud" ism-i celali'nin, Esma-ül-Hüsna'sının (En güzel isimlerinin) içinden sadece "sevgi" tecellisinin kalkmasıyla dünyanın kıyametinin kopması yeterlidir.
Aile, cemiyet, millet yaşantısında "sevgi"nin durmasıyla her şey altüst olur. Tıpkı vucudu ayakta tutan kalbin durmasının hayatı sona erdirdiği gibi...
Sevgi'nin en doruk noktası, anlamı ile bütünleştiği, kaynağına kavuştuğu ilahi aşk ve sevdadır.
Hz. Muhammed'e (sav) olan bağlılığı, imam ve teslimiyeti O'nun uğrunda yürümeyi, "Canımın cananı" ifadesiyle haykırmak, sünnetini yaşamakla da sevginin ıspatını yerine getirmek ne güzel...
Kur'an-ı Kerim'i, dinimizi İslam'ı, Alimlerimizi, gönül dostlarını, Şehitleri, sevmek...
Anneleri, çocukları, insanları... sevmek...
İnsan huzuru için olan her şeyi sevmek...
Güzel bir çevre, iyi bir eğitim, adalet, hakkaniyet, sorumluluk, doğruluk, sözünde durma, yeşili koruma, zararlı şeylerden uzak durma gibi görev ve sorumlulukları sevmek...
Sevmek, lokmaları çiğneyerek, hazmederek sindirmekse, sevmemek çakıl taşlarını zorla ağıza basmak olmaz mı?
Yaşadığımız toplumda acaba sevginin mi izlerini çok görüyoruz? Yoksa sevgisizliğin mi?
Eğitimde belki de unutulan, ihmal edilen yöntemlerden biri de sevdirerek görev ve sorumlulukları kabul ettirmeye, öğretmeye çalışmaktır.
Kendine güvenen, sevgi modeli oluşturabilmiş, aile ve toplumlarda başarı, aranmaz. O öyle güzel bir ışıktır ki güneş gibidir. Hem mahalleler aydınlanır hemde içler, özler ısınır.
Her şeyin bir bedeli olduğu gibi sevginin de bedeli vardır.
Bilindiği gibi Nasrettin Hoca'nın bile düdüğü karşılıksız, bedelsiz, ücretsiz, çilesiz, isteksiz, sevgisiz olmuyor.
Ben Allah'ı seviyorum diyen kişi O'nun için ne yaptığına, bakıp sevgisinin derecesini ölçebilir. Dinin emirlerini yerine getirmekte ki gayretine, Hz. Muhammed (sav) Efendimizin sünnetine olan sadakatine bakıp dinini ve Peygamberini ne kadar sevdiğini test edebilir.
Bir evlat düşünün Ebeveynini (anne-babasını) çok sevdiğini söylüyor. Ama onları dinlemez, anlamaz, yalnız ve muhtaç duruma bırakır, ilgilenmez, sormaz anlamaz davranırsa bu sevgi sevgi midir? Yoksa sevgisizlik mi?
İnsanoğlu kendini yükseltmek için bazen beleşçiliğe sığınmayı da sever. Hem sevdiğini söyleyecek hem de hiç bir alamet, emare göstermeyeceği beleş sevgileri izhar etmek isteyecektir.
Bahanelere, ıskalamaklı fikirlere, yarınlı ertelemelere, nefsine hoş gelen (sıcak sobanın yanında, tüylü post üzerinde mışıl mışıl şekerlemeler varken) söz ve davranışlara uyarak sevdiği için tırnağını veremeyenlere, karda tipide yürüyemeyenlere, ayağa kalkamayanlara "sevgi insanı" demek mümkün mü?
Benim ne demek istediğimi anladıysanız şu kavramların karşılığında nasıl bedeller olur açın sevgi kitabınızdan okuyun. Mutlaka altında "Sevda" imzasını bulursunuz.
Din, vatan, namus, ahlâk, şeref, haysiyet, ordu, bayrak, devlet, ana-baba, kardeş, yar, yaran, çocuk, kitap, çevre, huzur, adalet, hak arama, haklı olma, yardımseverlik, sorumluluk, vefa, samimiyet....
Siz bütün kelimeleri bence bu esrarlı sözcükle "bulabilir, ya da kaybedebilirsiniz.
Ah bu yazılanlar yetkilerin de bir kulağını çınlatsa da insanımızın yüzü gülse gönlü mahzun olmasa...
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021