Henüz Kurtuluş Savaşı kazanılmamış ve bu toprakların tapusu tescil edilmemiş ama Türk milletinin bu savaşı kazanmak ve tapuyu tescil etmek için bütün varlığını ortaya koyduğunu yıllarda (1922) bu milletin önderi Atatürk şöyle diyordu: "En önemli ve verimli görevlerimiz, eğitim ve öğretim işleridir. Eğitim ve öğretim işlerinde kesinlikle başarı sağlamak gerekir. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu yolla olur." (Atatürk'ün MA.D. s. 10)
21. yüzyılda ise Prof. Dr. Haydar Baş eğitim için şöyle diyor: "Eğitim bir milletin var oluşudur. Eğer bir millet kendi doneleri, kendi kültür yapısı, siyaset yapısı, medeniyet yapısıyla insanını, kendi yararına, menfaatine kazanmazsa o milletin devlet olarak ayakta kalması asla mümkün olamaz."
Şu da bir gerçek ki, Milli Eğitimimiz ve de sistemimiz Atatürk'ten sonra bu iki önem ve anlama göre uygulanmadı, geliştirilmedi. Bir başka gerçek de şu ki, hiçbir iktidar döneminde eğitim sistemi ile bu kadar çok oynanmadı. Arşivler kimin ne dediğini unutmuyor;
AKP'nin ilk Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu, sistemden şikayetçi oldu ve yeni sistem şart, dedi.
Sonraki Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de sistemden şikayetçi oldu. Yeni sistem şart, dedi.
Ondan sonraki Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu da sistemden şikayetçi oldu, değiştiriyoruz dedi.
Bir sonraki Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer de; Böyle sistem olmaz. Sistemi değiştiriyoruz, dedi.
Sondan bir önceki Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı; Sistem çok sıkıntılı değiştiriyoruz, dedi.
Güncel Milli Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz da; Böyle sistem mi olur? Sistemi değiştiriyoruz, dedi.
Yani 2002'de ilkokula başlayan bir öğrenci şimdi askere gidecek ama iktidar bir türlü hangi sistemde çocuklarımızı yetiştirecek, karar vermiş değil. Bu istikrarsızlığın ne gibi sonuçlar doğurduğunu insanımız yaşıyor. Bir de bu istikrarsızlıktan ötürü devlet ve millet olarak neler kaybettiğimizi sorgulamamız lazım.
Bu sorgulamaya cevap olması için Salı günkü gazetemizin hukukçu-yazarlarından Kazım Üstün Bey'in yazısından bir bölüm aktararak yardımcı olayım;
"Ruslar, insanın saç telinden tam 20 kat daha ince olan polimer film kullanarak uzaya uydu gönderiyor.
18 yaşındaki Hintli bir öğrencinin üç boyutlu yazıcı kullanılarak tasarladığı dünyanın en küçük uydusu uzaya gönderiliyor.
NASA, Kepler Teleskobu ile Güneş Sistemi'nin dışında Dünya ile benzer olabilecek 10 yeni gezegen keşfediyor, NASA ayrıca Güneş'e, 1400 derece sıcaklığa dayanıklı bir uzay araştırma aracı göndermeyi planlıyor.
Çin, siber güvenliği artırmak için dünyanın ilk kuantum telekomünikasyon uydusu Micius'u uzaya göndermeyi başarıyor.
Yine, İzomel adlı molekül ile güneş enerjisinin depolanabilirliği üzerinde çalışılıyor.
Fransa, foto voltaj panelleriyle güneş enerjili yollar yapımı üzerinde çalışıyor, Bir teknoloji şirketi dünyanın yörüngesinde yapılacak uçak yolculuğu üzerinde çalışıyor. Çalışma başarıya ulaştığında 8 saatlik uçak yolculuğunun 19 dakikaya ineceği söyleniyor."
Biz ne yapıyoruz: 'Eğitim sistemi nasıl olmalı?' Hâlbuki bu veya benzer tıbbî, teknolojik, elektronik ve başka alanlarda birçok gelişmeyi biz de yapabilirdik. Haberlerde izliyorsunuzdur, orta ve yüksek öğretimden birçok öğrencimiz tıp, teknoloji ve sanayi alanında birçok proje hazırlıyor. Bu gençlere ve projelere dünya sahip çıkıyor ama biz sahip çıkmıyoruz. Neden?
Oysa dünyada ilk kez biodizeli üreten ve kullanan Türkiye'dir. Atatürk Orman Çiftliği'nde (AOÇ), Atatürk'ün emriyle 1934 yılında biyodizel üretilerek, çiftlikteki traktörlerde kullanıldı.
Şimdi niye yapamıyoruz?
21. yüzyılda ise Prof. Dr. Haydar Baş eğitim için şöyle diyor: "Eğitim bir milletin var oluşudur. Eğer bir millet kendi doneleri, kendi kültür yapısı, siyaset yapısı, medeniyet yapısıyla insanını, kendi yararına, menfaatine kazanmazsa o milletin devlet olarak ayakta kalması asla mümkün olamaz."
Şu da bir gerçek ki, Milli Eğitimimiz ve de sistemimiz Atatürk'ten sonra bu iki önem ve anlama göre uygulanmadı, geliştirilmedi. Bir başka gerçek de şu ki, hiçbir iktidar döneminde eğitim sistemi ile bu kadar çok oynanmadı. Arşivler kimin ne dediğini unutmuyor;
AKP'nin ilk Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu, sistemden şikayetçi oldu ve yeni sistem şart, dedi.
Sonraki Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de sistemden şikayetçi oldu. Yeni sistem şart, dedi.
Ondan sonraki Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu da sistemden şikayetçi oldu, değiştiriyoruz dedi.
Bir sonraki Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer de; Böyle sistem olmaz. Sistemi değiştiriyoruz, dedi.
Sondan bir önceki Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı; Sistem çok sıkıntılı değiştiriyoruz, dedi.
Güncel Milli Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz da; Böyle sistem mi olur? Sistemi değiştiriyoruz, dedi.
Yani 2002'de ilkokula başlayan bir öğrenci şimdi askere gidecek ama iktidar bir türlü hangi sistemde çocuklarımızı yetiştirecek, karar vermiş değil. Bu istikrarsızlığın ne gibi sonuçlar doğurduğunu insanımız yaşıyor. Bir de bu istikrarsızlıktan ötürü devlet ve millet olarak neler kaybettiğimizi sorgulamamız lazım.
Bu sorgulamaya cevap olması için Salı günkü gazetemizin hukukçu-yazarlarından Kazım Üstün Bey'in yazısından bir bölüm aktararak yardımcı olayım;
"Ruslar, insanın saç telinden tam 20 kat daha ince olan polimer film kullanarak uzaya uydu gönderiyor.
18 yaşındaki Hintli bir öğrencinin üç boyutlu yazıcı kullanılarak tasarladığı dünyanın en küçük uydusu uzaya gönderiliyor.
NASA, Kepler Teleskobu ile Güneş Sistemi'nin dışında Dünya ile benzer olabilecek 10 yeni gezegen keşfediyor, NASA ayrıca Güneş'e, 1400 derece sıcaklığa dayanıklı bir uzay araştırma aracı göndermeyi planlıyor.
Çin, siber güvenliği artırmak için dünyanın ilk kuantum telekomünikasyon uydusu Micius'u uzaya göndermeyi başarıyor.
Yine, İzomel adlı molekül ile güneş enerjisinin depolanabilirliği üzerinde çalışılıyor.
Fransa, foto voltaj panelleriyle güneş enerjili yollar yapımı üzerinde çalışıyor, Bir teknoloji şirketi dünyanın yörüngesinde yapılacak uçak yolculuğu üzerinde çalışıyor. Çalışma başarıya ulaştığında 8 saatlik uçak yolculuğunun 19 dakikaya ineceği söyleniyor."
Biz ne yapıyoruz: 'Eğitim sistemi nasıl olmalı?' Hâlbuki bu veya benzer tıbbî, teknolojik, elektronik ve başka alanlarda birçok gelişmeyi biz de yapabilirdik. Haberlerde izliyorsunuzdur, orta ve yüksek öğretimden birçok öğrencimiz tıp, teknoloji ve sanayi alanında birçok proje hazırlıyor. Bu gençlere ve projelere dünya sahip çıkıyor ama biz sahip çıkmıyoruz. Neden?
Oysa dünyada ilk kez biodizeli üreten ve kullanan Türkiye'dir. Atatürk Orman Çiftliği'nde (AOÇ), Atatürk'ün emriyle 1934 yılında biyodizel üretilerek, çiftlikteki traktörlerde kullanıldı.
Şimdi niye yapamıyoruz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025