Malumunuz olduğu üzere Ehl–i Beyt kavramı Allah Resulü, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’den müteşekkil mübarek ve seçilmiş aileyi ifade eder.
Bugüne kadar Ehl–i Beyt kavramı maalesef özellikle Sünni Müslümanlar tarafından tam olarak bilinmiyordu. Hem bilinmiyordu hem de dar bir çerçevede değil de Peygamberimizin bütün hanımlarının da Ehl–i Beyt olduğu sanılıyordu.
Ehl–i Beyt’in kim olduğu çok ama çok önemli. Eğer bu kadar önemli olmasaydı bizzat Resulullah Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz, Hasan ve Hz. Hüseyin’i mübarek abasının altına alıp, “Benim Ehl–i Beytim bunlardır” diyerek Müslümanların dikkatini bu aileye çekmezdi.
Cenab–ı Hakk’ın (cc) buyruğuyla sabittir ki, Hz. Peygamber asla nefsinden konuşmaz. Bundan dolayıdır ki, mübarek abasının altına alınacak olanları Resulullah değil, bizzat Allah seçmiştir demek yanlış olmayacaktır ki Ehl–i Beyt’in seçilmiş olduğuna dair ayetler vardır.
Cenab–ı Hakk’ın özel olarak seçtiği Ehl–i Beyt ailesinin çekirdeğini kimlerin oluşturduğunu bilmek her Müslüman’ın boynunun borcudur.
Çünkü İslam ancak bu ailenin hayatında müşahhas hale gelmiştir.
Ehl–i Beyt’i anlamadan İslam’ı anlamak mümkün değildir. “Ehl–i Beyt’siz İslam olmaz” diyerek Prof. Dr. Haydar Baş bunu bir konuşmasında çok net ifade etmiştir.
Bugüne kadar İslam âlemini sarsan pek çok fitne ve bunalım Ehl–i Beyt’in tam olarak bilinmemesinden, Müslümanların Ehl–i Beyt ölçülerinden maalesef uzak olmasından kaynaklanmıştır.
Ehl–i Beyt anlayışı her zaman Müslümanları bölmek isteyenlerin önünde geçilmez bir engel olmuştur. Bu manada Ehl–i Beyt İslam’ın her türlü fitneye karşı kalkanıdır.
Allah Resulü’nün (sav) vefatından sonraki dönemlerde gayrimüslimlerle yaşanan pek çok tartışmada istisnasız bütün Müslümanlar aciz kalırken Ehl–i Beyt ailesi bu acziyeti yok edip, Müslümanları izzete kavuşturmuştur.
Müslümanları her türlü fitne ve fesattan koruyan Ehl–i Beyt ailesi her zaman şer güçlerin hedefi olduğu gibi Ehl–i Beyt anlayışı da şer güçler tarafından bir tehdit olarak telakki edilip her dönemde hedef alınmıştır.
Batılı devletlerin en büyük hayali Müslümanlar arasında büyük çatışmalar çıkarmak olmuştur. Şii–Sünni çatışması işte batılıların bu hayalinin neticesidir. Vahhabilik mezhebinin tohumlarını eken İngilizler bu hedefe çok yaklaşsalar da bunda muvaffak olamamışlardır. Hedeflerine geçmişte ulaşamasalar da asla bu hedeften vazgeçmeyen Batılı ülkeler, günümüzde de aynı hedef için ellerinden gelen her şeyi yapmaktadırlar. Irak’ta bu amaca için gayret eden işgalci güçler şimdi de Suriye bağlamında Şii–Sünni çatışması çıkarmak istemektedirler.
Bu hain hedef için Türkiye’de Şiilerle savaşmanın caiz olduğu fetvalarını veren sözde ilahiyatçıları ve Şiiler gayrimüslimlerden sapkındır diyen rektörleri bile devşirmişlerdir.
Şimdi de hedefte Prof. Dr. Haydar Baş vardır.
Kaleme aldığı Ehl–i Beyt Külliyatı ile İslam’ın birlik ve beraberlik adresi olan Ehl–i Beyt ailesini Müslümanların yeniden keşfetmesini sağladığı için Sayın Baş, Türkiye’nin, milletimizin ve de tüm Müslümanların düşmanları tarafından hedefe oturtulmuştur.
Birçok İslam ülkesinden Şii ve Sünni âlimlerin ve akademisyenlerin katılımıyla geçtiğimiz yıl Bursa’da Prof. Dr. Haydar Baş’ın Ehl–i Beyt Külliyatı vesilesiyle gerçekleştirilen Ehl–i Beyt Sempozyumu Türkiye’de uzun zamandır unutulan bir kardeşlik ortamının yeniden sağlanmasına vesile olmuştur.
Şii olsun Sünni olsun, Alevi olsun Caferi olsun her Müslüman’ın kardeş olduğunu hatırlaması Türkiye’yi parçalanmış olarak görmek isteyenlerin hevesini kursağında bırakmıştır. Türkiye’yi Suriye’de Müslüman kanı dökmesini hevesle bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmıştır.
Gelinen bu noktada Ehl–i Beyt Külliyatı ile Şii–Sünni kardeşliğini dünya gündemine sokan Prof. Dr. Haydar Baş’tan Allah bin kere razı olsun.
Sayın Baş’ın bu büyük hizmeti sebebiyle BOP projesinin en büyük hedefi olan Şii–Sünni çatışması planları ABD’nin kucağında patlamıştır.
Bu hayırlı çalışmalara öncülük ettiği için Prof. Dr. Haydar Baş’ı hedef alanlar bilinmelidir ki çağımızdaki Yezidlerdir.
Bugüne kadar Ehl–i Beyt kavramı maalesef özellikle Sünni Müslümanlar tarafından tam olarak bilinmiyordu. Hem bilinmiyordu hem de dar bir çerçevede değil de Peygamberimizin bütün hanımlarının da Ehl–i Beyt olduğu sanılıyordu.
Ehl–i Beyt’in kim olduğu çok ama çok önemli. Eğer bu kadar önemli olmasaydı bizzat Resulullah Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz, Hasan ve Hz. Hüseyin’i mübarek abasının altına alıp, “Benim Ehl–i Beytim bunlardır” diyerek Müslümanların dikkatini bu aileye çekmezdi.
Cenab–ı Hakk’ın (cc) buyruğuyla sabittir ki, Hz. Peygamber asla nefsinden konuşmaz. Bundan dolayıdır ki, mübarek abasının altına alınacak olanları Resulullah değil, bizzat Allah seçmiştir demek yanlış olmayacaktır ki Ehl–i Beyt’in seçilmiş olduğuna dair ayetler vardır.
Cenab–ı Hakk’ın özel olarak seçtiği Ehl–i Beyt ailesinin çekirdeğini kimlerin oluşturduğunu bilmek her Müslüman’ın boynunun borcudur.
Çünkü İslam ancak bu ailenin hayatında müşahhas hale gelmiştir.
Ehl–i Beyt’i anlamadan İslam’ı anlamak mümkün değildir. “Ehl–i Beyt’siz İslam olmaz” diyerek Prof. Dr. Haydar Baş bunu bir konuşmasında çok net ifade etmiştir.
Bugüne kadar İslam âlemini sarsan pek çok fitne ve bunalım Ehl–i Beyt’in tam olarak bilinmemesinden, Müslümanların Ehl–i Beyt ölçülerinden maalesef uzak olmasından kaynaklanmıştır.
Ehl–i Beyt anlayışı her zaman Müslümanları bölmek isteyenlerin önünde geçilmez bir engel olmuştur. Bu manada Ehl–i Beyt İslam’ın her türlü fitneye karşı kalkanıdır.
Allah Resulü’nün (sav) vefatından sonraki dönemlerde gayrimüslimlerle yaşanan pek çok tartışmada istisnasız bütün Müslümanlar aciz kalırken Ehl–i Beyt ailesi bu acziyeti yok edip, Müslümanları izzete kavuşturmuştur.
Müslümanları her türlü fitne ve fesattan koruyan Ehl–i Beyt ailesi her zaman şer güçlerin hedefi olduğu gibi Ehl–i Beyt anlayışı da şer güçler tarafından bir tehdit olarak telakki edilip her dönemde hedef alınmıştır.
Batılı devletlerin en büyük hayali Müslümanlar arasında büyük çatışmalar çıkarmak olmuştur. Şii–Sünni çatışması işte batılıların bu hayalinin neticesidir. Vahhabilik mezhebinin tohumlarını eken İngilizler bu hedefe çok yaklaşsalar da bunda muvaffak olamamışlardır. Hedeflerine geçmişte ulaşamasalar da asla bu hedeften vazgeçmeyen Batılı ülkeler, günümüzde de aynı hedef için ellerinden gelen her şeyi yapmaktadırlar. Irak’ta bu amaca için gayret eden işgalci güçler şimdi de Suriye bağlamında Şii–Sünni çatışması çıkarmak istemektedirler.
Bu hain hedef için Türkiye’de Şiilerle savaşmanın caiz olduğu fetvalarını veren sözde ilahiyatçıları ve Şiiler gayrimüslimlerden sapkındır diyen rektörleri bile devşirmişlerdir.
Şimdi de hedefte Prof. Dr. Haydar Baş vardır.
Kaleme aldığı Ehl–i Beyt Külliyatı ile İslam’ın birlik ve beraberlik adresi olan Ehl–i Beyt ailesini Müslümanların yeniden keşfetmesini sağladığı için Sayın Baş, Türkiye’nin, milletimizin ve de tüm Müslümanların düşmanları tarafından hedefe oturtulmuştur.
Birçok İslam ülkesinden Şii ve Sünni âlimlerin ve akademisyenlerin katılımıyla geçtiğimiz yıl Bursa’da Prof. Dr. Haydar Baş’ın Ehl–i Beyt Külliyatı vesilesiyle gerçekleştirilen Ehl–i Beyt Sempozyumu Türkiye’de uzun zamandır unutulan bir kardeşlik ortamının yeniden sağlanmasına vesile olmuştur.
Şii olsun Sünni olsun, Alevi olsun Caferi olsun her Müslüman’ın kardeş olduğunu hatırlaması Türkiye’yi parçalanmış olarak görmek isteyenlerin hevesini kursağında bırakmıştır. Türkiye’yi Suriye’de Müslüman kanı dökmesini hevesle bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmıştır.
Gelinen bu noktada Ehl–i Beyt Külliyatı ile Şii–Sünni kardeşliğini dünya gündemine sokan Prof. Dr. Haydar Baş’tan Allah bin kere razı olsun.
Sayın Baş’ın bu büyük hizmeti sebebiyle BOP projesinin en büyük hedefi olan Şii–Sünni çatışması planları ABD’nin kucağında patlamıştır.
Bu hayırlı çalışmalara öncülük ettiği için Prof. Dr. Haydar Baş’ı hedef alanlar bilinmelidir ki çağımızdaki Yezidlerdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024