AKP'nin 3 Kasım seçimlerinden tek başına iktidar çıkmasının ardından AKP lideri Erdoğan iddialı konuşmuştu. 15 günde, 1 ayda yapacaklarının dahi belli olduğunu, iktidara hazırlıklı olduklarını açıklamıştı.
Erdoğan, hükümet henüz kurulmadan bu doğrultuda 16 Kasım'da partisinin "Acil Eylem Planı"nı açıklamıştı.
Planda bir aylık, üç aylık, altı aylık ve 12 aylık hedefler belirlenmişti.
Planın açıklandığı günden bu güne bir ay, iktidarın güven oyu aldığı günden bu güne 22 gün geçti.
Sayılı günler tez geçer. Yıllardır krizlerle bitap düşen milletimiz ister istemez gün sayıyor.
İlk bir ay dolmak üzere. Temel hak ve hürriyetler alanında eğrisi doğrusu ile bir şeyler yapıldı.
İçinde AB'nin koz olarak kullanacağı bubi tuzakları olsa da 1 ve 2. uyum paketi meclise sevk edildi. Ancak içinde Leyla Zana'nın yeniden yargılanmasının dahi yer aldığı pakette maalesef kanunsuz ve hukuksuz başörtüsü yasağı ile ilgili bir çözüm yer almadı.
İktidar, kendisine oy vermeyen büyük millet çoğunluğunun dahi kredi açtığı, bütün dış ve iç odakların kendilerine yanaşmaya çalıştığı, henüz iktidar yıpranmasına maruz kalmadığı en güçlü döneminde bu konuda bir duruş ortaya koyamadığı için milletimiz bu konuda hayli ümitsiz.
Ekonomik alanda ise ilk bir aylık eylem planının önemli başlıkları hayata geçirilmediği için iktidar bir koalisyon görüntüsü veriyor.
Kimi bakanlar millete verdikleri sözler doğrultusunda adım atmaya çalışırken, kimi bakanlar Derviş üslubu ile "aman IMF'ye verdiğimiz sözleri unutmayın" diye işin önünü kesmeye çalışıyorlar.
Oysa hükümet ilk bir ayda güçlü bir ekonomi bakanlığı kuracak, temel ekonomik hedeflerini yeni şartlara göre revize edecekti.
IMF ile yürütülmekte olan Stand-by anlaşması gözden geçirilerek reel sektör ve tarım kesimini rahatlatacak sosyal güvenlik boyutu katacak bir paket IMF'ye kabul ettirilecekti.
Oysa güçlü tek elden bir ekonomi bakanlığı olmadığı için IMF'ye faiz dışı fazla hedefinin değiştirilmesi dahi kabul ettirilemedi.
Üreten ve çalışan kesimi rahatlatmak bir yana yeni beklenmedik yükler getirilecek gibi oldu.
Sanayi Bakanı Ali Coşkun'un reel kesime ve çalışanlara çözüm arayışları hortumcu medyanın tam tam sesleri ile bastırıldı.
Sanki Ali Coşkun sürekli gaf yapıyormuş izlenimi verildi. Keşke üçlü bir paylaşım yerine güçlü ekonomi bakanlığı ihdas edilip Ali Coşkun tayin edilebilseydi. O zaman ekonomide Derviş'in kurduğu bubi tuzakları daha hızlı ayıklanırdı.
Kamuoyu ve sivil toplum kuruluşları ve milletin sözcüsü medya da en az iktidar kadar sorumludur.
Çünkü milletin sıkıntılarını, beklentilerini iktidarın unutması halinde hatırlatacak bir muhalefet yoktur mecliste.
O halde bizler yapıcı eleştiri görevini sürdürmez, doğruları alkışlamaz, yanlışları eleştirmezsek iktidarın yanlışları bizim de yanlışımız olur.
Alın şu hayat standardının geri getirilmesi olayını. Eğer esnaf tepki vermeseydi, bizler tepki vermeseydik hükümet IMF cenderesinden çıkmaya cesaret edemediği için krizin faturasını esnafa çıkaracaktı.
Ama geri adım atmak zorunda kaldı. AKP lideri Erdoğan, bu konuda bakanları ikna ederek tasarıyı geri çekeceklerini söylüyor. İyi de ederler. Kriz milletimizi öylesine bunalttı ki yeni sıkıntı getirecek en ufak bir düzenlemeye köpürüyor, ama rahatlatacağına inandığı en küçük bir jestle mutlu oluyor.
Erdoğan, hükümet henüz kurulmadan bu doğrultuda 16 Kasım'da partisinin "Acil Eylem Planı"nı açıklamıştı.
Planda bir aylık, üç aylık, altı aylık ve 12 aylık hedefler belirlenmişti.
Planın açıklandığı günden bu güne bir ay, iktidarın güven oyu aldığı günden bu güne 22 gün geçti.
Sayılı günler tez geçer. Yıllardır krizlerle bitap düşen milletimiz ister istemez gün sayıyor.
İlk bir ay dolmak üzere. Temel hak ve hürriyetler alanında eğrisi doğrusu ile bir şeyler yapıldı.
İçinde AB'nin koz olarak kullanacağı bubi tuzakları olsa da 1 ve 2. uyum paketi meclise sevk edildi. Ancak içinde Leyla Zana'nın yeniden yargılanmasının dahi yer aldığı pakette maalesef kanunsuz ve hukuksuz başörtüsü yasağı ile ilgili bir çözüm yer almadı.
İktidar, kendisine oy vermeyen büyük millet çoğunluğunun dahi kredi açtığı, bütün dış ve iç odakların kendilerine yanaşmaya çalıştığı, henüz iktidar yıpranmasına maruz kalmadığı en güçlü döneminde bu konuda bir duruş ortaya koyamadığı için milletimiz bu konuda hayli ümitsiz.
Ekonomik alanda ise ilk bir aylık eylem planının önemli başlıkları hayata geçirilmediği için iktidar bir koalisyon görüntüsü veriyor.
Kimi bakanlar millete verdikleri sözler doğrultusunda adım atmaya çalışırken, kimi bakanlar Derviş üslubu ile "aman IMF'ye verdiğimiz sözleri unutmayın" diye işin önünü kesmeye çalışıyorlar.
Oysa hükümet ilk bir ayda güçlü bir ekonomi bakanlığı kuracak, temel ekonomik hedeflerini yeni şartlara göre revize edecekti.
IMF ile yürütülmekte olan Stand-by anlaşması gözden geçirilerek reel sektör ve tarım kesimini rahatlatacak sosyal güvenlik boyutu katacak bir paket IMF'ye kabul ettirilecekti.
Oysa güçlü tek elden bir ekonomi bakanlığı olmadığı için IMF'ye faiz dışı fazla hedefinin değiştirilmesi dahi kabul ettirilemedi.
Üreten ve çalışan kesimi rahatlatmak bir yana yeni beklenmedik yükler getirilecek gibi oldu.
Sanayi Bakanı Ali Coşkun'un reel kesime ve çalışanlara çözüm arayışları hortumcu medyanın tam tam sesleri ile bastırıldı.
Sanki Ali Coşkun sürekli gaf yapıyormuş izlenimi verildi. Keşke üçlü bir paylaşım yerine güçlü ekonomi bakanlığı ihdas edilip Ali Coşkun tayin edilebilseydi. O zaman ekonomide Derviş'in kurduğu bubi tuzakları daha hızlı ayıklanırdı.
Kamuoyu ve sivil toplum kuruluşları ve milletin sözcüsü medya da en az iktidar kadar sorumludur.
Çünkü milletin sıkıntılarını, beklentilerini iktidarın unutması halinde hatırlatacak bir muhalefet yoktur mecliste.
O halde bizler yapıcı eleştiri görevini sürdürmez, doğruları alkışlamaz, yanlışları eleştirmezsek iktidarın yanlışları bizim de yanlışımız olur.
Alın şu hayat standardının geri getirilmesi olayını. Eğer esnaf tepki vermeseydi, bizler tepki vermeseydik hükümet IMF cenderesinden çıkmaya cesaret edemediği için krizin faturasını esnafa çıkaracaktı.
Ama geri adım atmak zorunda kaldı. AKP lideri Erdoğan, bu konuda bakanları ikna ederek tasarıyı geri çekeceklerini söylüyor. İyi de ederler. Kriz milletimizi öylesine bunalttı ki yeni sıkıntı getirecek en ufak bir düzenlemeye köpürüyor, ama rahatlatacağına inandığı en küçük bir jestle mutlu oluyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014