Ülkemizin içine düştüğü ekonomik kriz artık dayanılmaz noktalara ulaştı.
Kapanan 300 bin işyeri, işsizler ordusuna katılan 1.5 milyon insan fatura olarak her an karşımızda, yanıbaşımızda. Artık her taraftan SOS sinyalleri geliyor, toplumun çarkları artık dönmekte zorlanıyor. Atatürk'ün İktisat Kongresini açış nutkunda ifade ettiği gibi "ulusal egemenlik, ekonomik egemenlik ile pekiştirilmelidir". Ancak bugün IMF'in , dünya bankasının, ithal ekonomik paketlerin tahakkümüyle ekonomik egemenlik ortadan kalkmış dolayısıyla "ulusal egemenlik"tehdide maruz kalmıştır.
İşte içine düştüğümüz ekonomik krizden, bağımsızlığımızın tehlikeye düşmesinden hareketle ekonomimizin biran evvel düze çıkması gerekmektedir.
7 Nisan 2001 tarihinde Prof. Dr. Haydar Baş Bey "beni dinlesinler 24 saatte ülkeyi ekonomik krizden kurtarırım" demişlerdi. Bu işin nasılını ise bir kitap halinde 8 kasım 2001 Gaziantep'teki sanayici ve işadamları ile yapılan Kuvay-ı Milliye toplantısında katılımcılara dağıttılar.
Kitap incelendiği zaman görülmektdir ki, Prof. Dr. Haydar Baş'ın ekonomi ile ilgili görüşleri bir "model" bir "manifesto" niteliği taşıyor.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey ekonomik görüşlerine küreselleşmenin tanımıyla başlıyor. Ekonomik açıdan Türkiye'nin dünyadaki konumu ve küresel güçlerin Türkiye üzerindeki oyunları neticelerini madde madde açıklıyor. Kitapta ülkemizin içine düşürüldüğü durumla ilgili orijinal tespitler ve çözümler sunuluyor.
"Ülkemiz yüksel faiz, enflasyon ve döviz üçgeni içinde bir darboğaz yaşamaktadır".
"Diğer ülkelerin piyasalarında tedavülde olan yerli para miktarı milli gelirlerinin yüzde 30'u iken bizde bu durum yüzde 2'ler civarındadır".
Bu şartlarda kriz ülkemiz için elbette kaçınılmaz olacaktır. %30 nerede %2 nerede. Olması gereken emisyonun % 2'ye düşmesi, düşürülmesi affedilecek bir suç değildir. Yine programda "IMF, Merkez Bankasının para basmasını yasakladığında paraya ihtiyacı olan borçlu devlet, hazine ihaleleriyle TL'nin maliyetini kendi eliyle yükseltirken, parayla para kazanan ve devleti batağa sokan rantiye kesiminin işini kolaylaştırmaktadır" denmektedir.
Bir başka tespitte "Devlet, piyasanın ihtiyacı olan emisyon sağlamadığı için, ABD Merkez Bankası para basarak Türkiye'deki bu açığı gidermektedir. Bu yüzden ülkemizde milli paramızın yerini, yabancı para birimleri almıştır" denmektedir.
Ve çözüm olarak "Milli Ekonomi Modeli" takdim edilmektedir. "Tamamen kendi insanımızın emeği, çalışması ve üretimiyle ülkemizin kalkınmasını ve ekonomik bağımsızlığını hedefleyen ekonomik modeldir".
Bu yönüyle milli kalkınma modeli, ülkeleri sömürmeyi hedef alan küresel güçlere karşı verilen mücadelenin de adıdır.
"Bu model bir alternatif değil, ekonomik savaşın yaşandığı günümüz dünyasında yegane kalkınma modelidir."
Prof. Dr. Haydar Baş Beye ait "Milli Ekonomik Model"le ilgili detayları milletimiz ayakta alkışlamakta ve bir kurtuluş muştusu olarak kabul etmektedir.
Kapanan 300 bin işyeri, işsizler ordusuna katılan 1.5 milyon insan fatura olarak her an karşımızda, yanıbaşımızda. Artık her taraftan SOS sinyalleri geliyor, toplumun çarkları artık dönmekte zorlanıyor. Atatürk'ün İktisat Kongresini açış nutkunda ifade ettiği gibi "ulusal egemenlik, ekonomik egemenlik ile pekiştirilmelidir". Ancak bugün IMF'in , dünya bankasının, ithal ekonomik paketlerin tahakkümüyle ekonomik egemenlik ortadan kalkmış dolayısıyla "ulusal egemenlik"tehdide maruz kalmıştır.
İşte içine düştüğümüz ekonomik krizden, bağımsızlığımızın tehlikeye düşmesinden hareketle ekonomimizin biran evvel düze çıkması gerekmektedir.
7 Nisan 2001 tarihinde Prof. Dr. Haydar Baş Bey "beni dinlesinler 24 saatte ülkeyi ekonomik krizden kurtarırım" demişlerdi. Bu işin nasılını ise bir kitap halinde 8 kasım 2001 Gaziantep'teki sanayici ve işadamları ile yapılan Kuvay-ı Milliye toplantısında katılımcılara dağıttılar.
Kitap incelendiği zaman görülmektdir ki, Prof. Dr. Haydar Baş'ın ekonomi ile ilgili görüşleri bir "model" bir "manifesto" niteliği taşıyor.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey ekonomik görüşlerine küreselleşmenin tanımıyla başlıyor. Ekonomik açıdan Türkiye'nin dünyadaki konumu ve küresel güçlerin Türkiye üzerindeki oyunları neticelerini madde madde açıklıyor. Kitapta ülkemizin içine düşürüldüğü durumla ilgili orijinal tespitler ve çözümler sunuluyor.
"Ülkemiz yüksel faiz, enflasyon ve döviz üçgeni içinde bir darboğaz yaşamaktadır".
"Diğer ülkelerin piyasalarında tedavülde olan yerli para miktarı milli gelirlerinin yüzde 30'u iken bizde bu durum yüzde 2'ler civarındadır".
Bu şartlarda kriz ülkemiz için elbette kaçınılmaz olacaktır. %30 nerede %2 nerede. Olması gereken emisyonun % 2'ye düşmesi, düşürülmesi affedilecek bir suç değildir. Yine programda "IMF, Merkez Bankasının para basmasını yasakladığında paraya ihtiyacı olan borçlu devlet, hazine ihaleleriyle TL'nin maliyetini kendi eliyle yükseltirken, parayla para kazanan ve devleti batağa sokan rantiye kesiminin işini kolaylaştırmaktadır" denmektedir.
Bir başka tespitte "Devlet, piyasanın ihtiyacı olan emisyon sağlamadığı için, ABD Merkez Bankası para basarak Türkiye'deki bu açığı gidermektedir. Bu yüzden ülkemizde milli paramızın yerini, yabancı para birimleri almıştır" denmektedir.
Ve çözüm olarak "Milli Ekonomi Modeli" takdim edilmektedir. "Tamamen kendi insanımızın emeği, çalışması ve üretimiyle ülkemizin kalkınmasını ve ekonomik bağımsızlığını hedefleyen ekonomik modeldir".
Bu yönüyle milli kalkınma modeli, ülkeleri sömürmeyi hedef alan küresel güçlere karşı verilen mücadelenin de adıdır.
"Bu model bir alternatif değil, ekonomik savaşın yaşandığı günümüz dünyasında yegane kalkınma modelidir."
Prof. Dr. Haydar Baş Beye ait "Milli Ekonomik Model"le ilgili detayları milletimiz ayakta alkışlamakta ve bir kurtuluş muştusu olarak kabul etmektedir.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Haydar Baş ve Türkiye'nin dönüşüm yolculuğu / 20.04.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024
- Seçmen eğilimi niçin değişti? / 08.04.2024
- 41 maddede 'BTP'ye Evet' demenin gerekçeleri / 30.03.2024
- Yine ikilem yine istismar / 18.03.2024
- Ekonomik gerçekler ve beklentiler / 11.03.2024
- Partilerin mesajı ve seçmenin sınavı / 10.03.2024
- Vatandaşın çığlığına kim cevap verecek / 09.03.2024
- Yerel seçimlerde emeklilerin tercihi ne olacak? / 29.02.2024
- BTP, güçlü bir alternatif / 23.02.2024
- Belediyecilik: Yol mu, su mu yoksa daha fazlası mı? / 16.02.2024