"Eğri oturup doğru konuşalım" diye bir söz var, şimdiye kadar eğri oturanların doğru konuştukları asla görülmemiştir.
Duruşunuz, oturuşunuz, haliniz tavrınız, tutum ve davranışınız şahsiyetiniz hakkında belli ipuçları verdiği gibi, konuşmalarınız da, söz söylemedeki üslubunuz da kimliğiniz ve kişiliğiniz hakkında bazı ipuçları verir.
Doğru söz söylemek, doğru haber vermek, hep doğruları dillendirmek gibi bir derdiniz, bir kaygınız varsa duruşunuz da, oturuşunuz da dosdoğru olmak zorundadır.
Eğri oturdukları halde doğruları söyleme iddiasında bulunanlar, bugüne kadar kuru iddiaları ile baş başa kalmışlardır.
Aklını kullanan, iz'an ve idrakini çalıştıran, vicdanının sesine kulak veren ve doğruluğun yaygınlaşmasını arzu eden insan hem doğru oturmalı hem de doğru, dosdoğru konuşmalıdır.
İnsanlık, tarih sahnesine çıktığı günden itibaren hem eğri oturanlardan hem de eğri konuşanlardan çok çekmiştir ve çekmeye de devam etmektedir.
Hangi dili konuşuyor olursa olsun, hangi dine inanıyor olursa olsun, hangi millete, milliyete mensup olursa olsun münafık tipler, ikiyüzlülüğü meslek edinmiş tipler, şahsi çıkarları peşinde fırıldak gibi dönen tipler, tüm insanlık ailesi için tehdittirler ve en tehlikeli unsurlardır.
Para karşılığı yalan yazanlar, yanlış yazanlar, doğruyu bildiği halde tam aksine yorum yapanlar olmasaydı genelde insanlık, özelde ise Müslüman Türk milleti bugün yaşadıkları perişanlığı bu kadar derin yaşamazdı, gidişatın bu kadar tehlikeli olduğunu fark etmede bu kadar geç kalmazdı.
Her zamankinden daha çok bugün, hem doğru oturan hem de doğru konuşan vicdan sahibi, akıl ve idrak sahibi bilgin insanlara, bilge insanlara ihtiyaç vardır.
Doğru yazan, doğru konuşan, doğru haber veren kalem sahiplerine, gazeteci ve televizyonculara temiz hava kadar, temiz su kadar muhtaç olduğumuz günlerden geçiyoruz.
Nasıl oturdukları sözlerinden, yazılarından ve yorumlarından apaçık belli olan tipler yüzünden millet olarak aramızdaki güveni kaybettik, sevgiyi muhabbeti kaybettik, birbirimize yardım etme, düşenin elinden tutma hassasiyetimizi kaybettik.
Ağzı ile adımları arasında, yani söyledikleri ile yaptıkları arasında kilometrelerce açı farkı olan hemen her meslek gurubundaki ucube tipler yüzünden maddi kaynaklarımızı, birikimlerimizi, torunlarımızın geleceğini kaybettiğimiz yetmezmiş gibi bir de bizi biz yapan değerlerimizi, değer yargılarımızı ve bizi her şartta ayakta tutacak, diri tutacak olan hassasiyetlerimizi kaybettik.
Etrafınıza dikkatle bakın bakalım elde ne kaldı?
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024