Sabık Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, cumhurun başında, başkomutan olarak görev yaptığı dönem (2000- 2007) Türkiye adına kritik bir dönemdi. Fakat yeni cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün görev yapacağı 2007- ? (Gül'ün görev süresi tam olarak net değil. 7 yıl da yapabilir, 5 yıl da. Veya Ekim'deki referandum sonucuna göre 1 yıldan daha da az olabilir.) süreç Türkiye ve dünya adına daha da kritik ve mühim.Sadece Türkiye demedim, çünkü dünya siyaseti de, önümüzdeki dönemlerde Türkiye ve bölgemiz üzerinden şekillenecek. Bu bakımdan Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesine kadarki süreçte, yani Mayıs ayından bu yana sadece Türkiye değil, dünya siyasi aktörleri de pusuya yatmış, bu dalgalı sürecin durulmasını bekliyordu. Biraz daha somutlaştıralım?Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanının seçilmesi sürecini ABD, İsrail, İran, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin, Hindistan, Rum Kesimi, Yunanistan, Suriye, Irak, Mısır, Suudi Arabistan, Lübnan ve PKK büyük bir sabırla beklediler. Hiçbiri, Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı net olarak seçilmeden harekete geçmedi, önümüzdeki onyılları ilgilendirecek adımları atmadılar.Tabir yerindeyse dünya siyasetinde yaprak kıpırdamayan bir dönem geçirdik. İşte bu süreç tamamlandı ve onlar için harekete geçme zamanı geldi.Çünkü Ortadoğu ve Avrasya merkezli bölgeden yükselecek siyaset dünyanın geleceğine yön vermeye namzet. Bu bölgeden yükselecek dumanlar ve çığlıklar dünyanın gözünü kör, kulağını sağır etmeye yeter de artar bile.Bu yönüyle Abdullah Gül'ün Köşk'e çıktığı bu süreç mühim gelişmelere gebe bir döneme denk geliyor. Hemen yanıbaşımızdaki komşumuz Irak'ı işgal eden ABD ve İsrail ikilisinin İran ve Suriye ile ilgili hesapları, Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı ve onun onaylayacağı kararlarla şekillenecek; kolaylaşacak veya zorlaşacak. Türkiye Cumhuriyeti'nde, birileri kasıtlı bir şekilde küçümsemeye çalışsa da, Cumhurbaşkanlığı makamı derin ve etkili yetkilerin olduğu kritik bir makamdır. Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı makamına oturduğu saatlerde, uzun süredir sesi soluğu çıkmayan ABD Başkanı Bush, "Çok geç olmadan İran'la yüzleşeceğiz" diyerek, Tahran'ın nükleer silaha sahip olmasının Ortadoğu'da "nükleer soykırımla'' sonuçlanabilecek bir felaket olacağını belirtiyordu. Bush, açık açık Ortadoğu'da bir felaketten, bir soykırımdan bahsediyordu. Buradaki mesaj hiç de gizli değil. Açık ve seçik olarak Ortadoğu'da önümüzdeki dönemde olacakları işaret ediyordu Bush. Daha doğru bir ifadeyle Bush tehdit ediyordu.Blair'den boşalan "finoluk" koltuğuna yerleştirilen Sarkozy de Bush'la aynı frekansta açıklamalar yapıp, İran'ı bombalamakla tehdit ediyordu. Pusuda yatan İsrail ise dişlerini Suriye'ye biliyor ve kanla beslendiği kaos ve savaş ortamları için alttan alta çalışmalar yürütüyor. Kurtlar sofrasında çok kritik bir makamın seçimini sonlandıran Türkiye ise maalesef kendisi dışında ama bizzat kendi geleceğiyle ilgili senaryosu yazılan bu tehlikeli oyunu kavramakla meşgul.Gül, Türkiye'nin en kritik sürecinde, Türkiye'nin en kritik makamına gelmiş- getirilmiş özel bir isim. Gül'ün atacağı her adım sadece Türkiye'yi değil, tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor.Umarız yanlış adımlar atmaz!
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012