Erbakan Hoca, meğer aynı zamanda "gizli IMF'ciymiş"

"İki yüzlü" demenin bile zül olduğu bir "politik süreç"ten geçiyoruz.İnsanlık değerleri ve medeniyetimiz, "milli duruş"tan ve "reel milli çözüm"lerden yoksun vaziyetteki "çok yüzlü politikalar" yüzünden ayaklar altında?Şu hale bakın; 1996'daki 11 aylık devr-i iktidarında İsrail ile 20 tane "gizli stratejik işbirliği anlaşma"ları yapan Necmettin Erbakan'ın bir grup ekibi "İsral'e lanet" nümayişleri tertip ediyor, Erbakan Hoca'nın "evin yaramaz çocukları" diye nitelediği işbaşındaki grup ise yine Hoca'nın ifadesiyle "Büyük İsrail Projesi" olan BOP'un eş başkanlığını ve işgalci ABD'nin "stratejik ortak"lığını yürütüyor.Hoca'nın Avrupaî grubu ise, Amerika'da mukim Fetullah Gülen'in hahamlı-papazlı diyalog furyasıyla birlikte, Avrupa Milli Görüş Teşkilatı'nın internetteki "gönder"inde Haçlı-Hilalli ve Siyon yıldızlı "dinlerarası diyalog" flamasını dalgalandırıyor. Papalık misyonunu üstlenmiş "diyalogcu aymaz"larımız ise, Müslüman mahallesinde Vatikan salyangozu satarak Türk milletine "dinler arası diyalog" morfini vuruyorlar, işgalcilere karşı gelişecek milli refleksleri boşaltıyorlar. Diyalogcuların kollarından düşmeyen İsrail Hahamlar Şûrası ise, Filistin ve Lübnan işgallerinde sivillerin, kadınların ve çocukların öldürülmesinin "Tevrat emri" olduğunu ilan ediyor.Bütün bunlar olup biterken ABD mahallemizi işgal ediyor, İsrail bölgemizi kan gölüne çeviriyor? Ne can, ne mal, ne namus, ne din, ne devlet, ne insanlık bırakıyorlar işgal ettikleri yerlerde. ABD ve İsrail, Ortadoğu'yu "din eksenli strateji"lerle işgal ediyor, Arz-ı Mev'ud ve Armagedon inancıyla bölgeye yerleşiyor, bunu açık açık haykırıyorlar? Bölgenin tarihi mirasçısı Türkiye'nin "siyasal ve dinsel diyalogcu aymazları" ise "medeniyetler ittifakı" ve "dinler arası diyalog"dan dem vurarak Türk milletine ve medeniyetine morfin vuruyorlar, tarihinden bugüne "zulme asla rıza göstermeyen" bu yüce milletin ellerini-kollarını, gözlerini-yüreklerini bağlamaya kalkışıyorlar.Buna ikiyüzlülük bile denemez.Türk Milleti, artık geçmişi, bugünü ve geleceği "basiret"le okumak durumundadır. Aksi takdirde ne devlet kalır, ne millet, ne vatan, ne din, ne ekmek?Söz ekmekten ve ekonomiden açılmışken, 1996'da İsrail ile 20 "gizli anlaşma" imzalayan Erbakan hükümetinin, aynı şekilde bir taraftan "Adil düzen" adı altında "faizi nema diye pazarlar" iken, "IMF ile de gizli görüşme"leri sürdürdüğünü hatırlatmak gerekiyor.İşte size 16 Ekim 1996 tarihli Türkiye gazetesinin başlığı: "IMF ile kapalı kapılar ardında zorlu pazarlık" Erbakan riyasetindeki Refah-Yol hükümeti, IMF Türkiye Masası Şefi Martin Hardy başkanlığındaki IMF Heyeti ile "gizli görüşme" yapıyor. IMF Heyeti, Türk hükümetine "İran ile yapılan doğalgaz anlaşmasını iptal edin, size 4.8 milyar dolar para verelim" teklifi getiriyor. IMF kredinin termik ve nükleer santral yapımında kullanılmasını öngörüyor.Dönemin RP'sini ve Erbakan Hoca'nın prenslerinden Devlet Bakanı Abdullah Gül, 30 Ekim 1996 tarihli Yeni Yüzyıl'a verdiği şu beyanat ile "IMF izdivacı"nın sinyallerini veriyor: "IMF'ye ihtiyaç var".Haber aynen şöyle: Refah Partili Bakan Gül, muhalefette karşı çıktıkları IMF'ye dış borçlanmanın sürmesi için ihtiyaç olduğunu söyledi. Refah Partili Devlet Bakanı Abdullah GÜL muhalefet dönemlerinde sürekli karşı çıktıkları ve seçim bildirgelerinde "IMF'ye kölelik bitecek" vaadine yer vermelerine karşın "Türkiye'nin bugün IMF'ye ihtiyacı olduğunu" belirtti. IMF Heyeti'nin Türkiye'den olumlu bir izlenim ile ayrıldığını kaydeden Gül, "IMF, kaynak paketinde yer alan projelere ilişkin sorular sordu, bunlarla ilgilendi. 'Bunları gerçekleştirecek misiniz?' diye soru sordu. 'Evet', karşılığı alınca da, 'Haydi, o zaman bakalım, görelim' dediler. Bu 'bakalım' süresi de muhtemelen 3-4 ay" dedi. Türkiye'nin içinde bulunduğu borç ve borç faizi yükü nedeniyle "IMF ile iyi geçinmek zorunda olduklarını" ifade eden Gül, bunun gerekçesini şöyle açıkladı: "IMF'ye Türkiye'nin ihtiyacı var. 7 milyar dolar dış borç ödeyeceğiz. Bunu içeriden toparlayıp, sıcak parayla ödemek var. Dış borçları, iç borçlanmaya göre, daha ekonomik şartlarla yeni dış borçlar ile ödemek maliyet açısından daha iyi. Bunu yapmak için de IMF'nin karşısına fazla dikilmemek gerekir. Uluslar arası piyasaya kötü işaret vermemek lazım. Onlar da Türkiye'nin iyiliği için uğraşmıyorlar mı? Bunu yaparsanız daha iyi olur demiyorlar mı? Biz de onlara yardımcı oluruz."İşte "IMF'ci Erbakan ve prensleri"nin "asıl duruşları". 1996'da işbaşına geçen Erbakan Hoca ve ekibi, meğer sadece İsrail ile "gizli izdivaç" içinde olmadı, aynı zamanda "IMF ile de gizli izdivaç" sürecine girdiler, ama vakit yetmedi.Bu "çok yüzlü politik duruş"a, "ikiyüzlü" demek bile zül değil midir?Türk Milletinin, bu "çok yüzlü siyaset"i basiretle fark ettiği gün, yüzünün güleceği gün olacaktır, Türkiye'nin "tam bağımsız" olduğu gün olacaktır. Bağımsız Türkiye bayramının yaşandığı gün olacaktır.