Başbakan R. T. Erdoğan'ın agresif-saldırgan halini anlayabiliyorum… "AKP'nin kapısına bırakılan yavru federasyon'' başlıklı bir hafta önceki yazımda, AKP hükümeti Yedi Kocalı Hürmüz gibi, demiştim. Erdoğan'ın vaziyeti, ondan da beter… Apo, fermanlarıyla kıstırıyor. BOP şefi Amerika, Gazze ziyaretini ertele, Ankara Kazan'daki Akıncılar üssünü İsrail'e tahsis et, adaletiniz siyasallaştı, keyfi tutuklamalarınız var, türünden gizli-kapaklı talimatlarla bastırıyor. Millet ise olan-bitenleri artık görüyor, yutmuyor. Karadeniz, Ege, Marmara, İç Anadolu, Akdeniz'deki AKP tabanı başta olmak üzere Türk milletinin kahır ekseriyeti, Apo'nun aklıyla barış mı olur, devlet savaş mı kaybetti, teröriste taviz mi verilir, itirazlarıyla Erdoğan'ın hazmettirici ukala takımına (akil insanlar) aman vermiyor. Tepki Erdoğan'a dokunuyor… Adeta dalacak yer, saldıracak adam arıyor. En kolayı, korunaksız millete saldırmak olunca… Erdoğan, ukalama takımına karşı duran, aykırı çıkışlar yapan Türk milletine saldırıyor. "Üç-beş çapulcu" diye meydan okuyor! Yardımcısı Beşir Atalay ise, vatandaşın tepkisini "çok edepsizce, terbiyesizce…" diye niteliyor. Erdoğan, yardımcıları ve AKP, darda kaldıkları noktalarda, millete dönüp-dayanmaları gerekir iken; millete sırt çeviriyorlar, millete saldırıyorlar. AKP, teröriste, caniye, katillere nasihat verdireceği yerde; ukala takımı göndererek Türk milletine nasihat verdiriyor. Erdoğan, ukala takımını millete değil; Kandil'e, İmralı'ya göndermelidir… Zira millet değil; teröristler ve caniler nasihate muhtaç! Erdoğan ve AKP'nin söylemeyip ukala takımına söylettikleri şeyler, yenili-yutulur cinsten değil ki, millet yutsun! AKP'nin ukala takımının şu laflarına bakın; hangi akl-ı selim hazmeder, Allah aşkına?! Baskın Oran, biz sadece Güneydoğu için özerklik istemiyoruz, Karadeniz, Marmara, Ege için de özerklik istiyoruz, diyor. Tarhan Erdem, 5-10 yıl içinde Öcalan'ı Meclis'te görmeye alışmalıyız, diyor. Yılmaz Ensaroğlu, Öcalan'ın serbest bırakılmasını konuşuyor; "aynı şeyi belki Karadeniz ve İç Anadolu'da çalışıyor olsaydım söylemezdim" diyor. Cemalettin Can, devlet-mevlet bitti, devlet gidici, sınırlar uygun tarihi konjonktürde yeniden şekillenir, bir savaş çıkar sınırlar yeniden şekillenir, diyor. Can Peker, devlet artık eski devlet değil, geçmişte Kemalizm vardı gitti, sonra Türk-İslam sentezi geldi, onun da devri bitti, diyor. Peker, şimdi Apo devri başladı diyemiyor; ama vatandaş leb demeden leblebiyi anlıyor elbette… Apo ve sözcüsü BDP, AKP-PKK sürecinin olmazsa olmazlarını somut sıralıyor: Apo'ya özgürlük, PKK'nın terör listesinden çıkartılması, teröristlere af ve milletvekili seçilme yolu, bölgesel özerklik, federatif yönetim! Vatandaş bunları yutar mı? Yutmuyor, tepki koyuyor. Erdoğan, ukala takımın bu söylediklerini hazmediyor mu? Bunlara karşı çıkan Türk milletinin kahır ekseriyetine, Erdoğan'ın "üç-beş çapulcu" demesi, söylenenleri hazmetmiş olduğunun ifadesi mi? AKP-PKK sürecinin fiili, siyasi ve hukuki sorumlusu olarak Erdoğan, millete karşı en az Apo kadar açık ve şeffaf olmalıdır. Ukala takımın en sancılı adamı Ahmet Taşgetiren olsa gerek… Erdoğan'ın çizgisinin "AKP-PKK eksenli çok riskli" bir vaziyet olduğunu yazdığı için Yeni Şafak'tan şutlanan Taşgetiren, AKP karşıtı başka bir adrese kaymasın diye ukala takıma alınmış, takım başı yapılmış. Kırsalı gezen Taşgetiren, halk Öcalan'ı hala bebek katili ve terör örgütü lideri olarak görüyor, onunla görüşülmesini içine sindirmiş değil halk, diyor… Vaziyet budur. PKK terörü meselesini 2005'te Diyarbakır meydanında yaptığı çıkışla Kürt meselesine dönüştürüp halk nezdinde Apo'ya haklı pozisyon kazandırarak yanlış bir çığır açan Erdoğan, bu yanlışını katlayarak sürdürüyor. Üç-beş kişilik ukala takımını yanına alarak kullanması, Erdoğan'ın bu yanlış gidişatını doğru gösteremez. Bu yanlış gidişattan vazgeçmelidir. Vahim gidişat derinleşmeden çıkış yolu var: PKK terörünü bir terör ve hukuk meselesi olarak görmek, güneydoğu başta olmak üzere Türkiye'nin tüm bölgelerindeki hizmet zafiyetlerini de Anayasa'daki eşitlik, sosyal devlet ve köklü hizmet projeleriyle halletmek… Erdoğan, BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'a kulak verseydi, bu batağa saplanmazdı. Prof. Dr. Baş'ın terörün halli ve halka hizmet alanında köklü çözüm ve projeleri var. Dünya bunu biliyor, Erdoğan bilmiyor mu? Agresif ve batağa saplanmış görüntüsü veren Erdoğan bu işlerin üstesinden gelebilir mi; çok zor, hatta imkansız… Bu batağı kurutacak biri var, o da Prof. Dr. Baş. Aksi halde Türkiye'nin işi yaş!
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019