Başbakan Recep Tayip Erdoğan TBMM Genel Kurulu'nda 2005 yılı bütçesini değerlendirdi.
Yaptığı konuşmada neler ifade etti inceleyelim.
Sayın Erdoğan "AKP, ekonomik sorunlara özgün, yerli, akılcı, sürdürülebilir ve kalıcı çözümler getirmiştir" dedi.
Sayın Erdoğan, özgün ve yerli çözümler derken hangi çözümden bahsediyorsunuz? IMF ve AB talimatları dışında hangi özgün ve yerli projeyi, ekonomik modeli ortaya koydunuz?
Hazine, 2004 yılında toplam 180.6 katrilyon TL borç ödemesi yaptı. Bu ödemenin 50 katrilyonu faiz ödemesi, 130.6 katrilyonu ise anapara ödemesi. Bu borcun sadece 17.5 katrilyonu bütçeden yapıldı. Kalan 163.1 katrilyonu ise yine faizle borç alınarak kapatıldı.
Yani kendi bütçemizden yaptığımız 17.5 katrilyonluk ödeme, 50 katrilyonluk faiz ödemesinin sadece yüzde 35'i oranında. Kendi bütçemizle faizi bile kapatamıyoruz. Dolayısıyla borç arttıkça artıyor.
Şu an toplam borç stokumuz 315 milyar dolarlar seviyesinde. Yılda sırtımıza binen faiz yükü 110 katrilyon civarında. Topladığımız verginin tamamı bu faizi kapatamayacak düzeyde. Yani genel borcumuz da hızla artmaktadır ve de artmaya devam edecektir.
Bu yıl Nobel Barış Ödülü'nü alan iki ekonomistten biri olan Amerikalı Ekonomist Edward Prescott "IMF ve Dünya Bankası lağvedilmelidir" çağrısında bulunurken, şu ana kadar IMF'nin çözüm sunduğu bütün ülkeler bataklığa saplanmışken, sizler 3 yıl daha IMF ile stand-by anlaşması imzaladınız.
Şimdi Sayın Erdoğan hangi özgün, yerli, akılcı, sürdürülebilir ve kalıcı çözümlerden bahsediyorsunuz?
Başbakan Erdoğan konuşmasının devamında "Hükümetimizin ekonomi politikaları, geçmiş hükümet dönemlerinde olduğu gibi, asla günü kurtarmaya yönelik olmamış, popülizmden uzak durulmuş, kararlılıktan, disiplinden asla taviz verilmemiştir" ifadesini kullandı.
Sayın Erdoğan geçmiş hükümetler hiç değilse günü kurtarmak için geçici de olsa bazı icraatlar yapıyorlardı. Siz AB ve ABD kapılarında dolaşmaktan vakit bulamadığınız için işçiye, çiftçiye, memura, esnafa, emekliye pek zaman ayıramadınız.
Popülizmi seçim öncesi propagandalarda iyi değerlendirdiniz, ama "nasıl olsa tek başımıza iktidarız" düşüncesiyle milletinizi tamamen ihmal ettiniz.
Bakın vatandaşlarınız ne diyor:
Çiftçileriniz "Bu pamuk, şekerpancarı, tütün, çay politikalarınız devam ederse seneye bunları ekemeyeceğiz" diyor.
Bağkur ve SSK emeklileri "Yapılan zamlar sadakla niteliğinde" diyor.
İşçilerin, memurların çoğunun maaşları açlık seviyesinin altında. Bu insanlar ne yiyecek, ne içecek ve nasıl geçinecek? Yoksa siz de mi benim memurum işini bilir diyeceksiniz?
Yine Sayın Erdoğan "Türkiye'nin kaynaklarını Türkiye'ye kazandırıyoruz" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin hangi kaynaklarını Türkiye'ye kazandırdınız?
Tarım ülkesiyiz, ilk defa tarımda ithalatımız ihracatımızı geçti.
Madenlerimiz yabancılara peşkeş çekiliyor. 100 bin km2'lik maden arazimiz çıkardığınız yasalarla yabancılara devredildi.
Artan maliyetler yüzünden sanayimiz tıkanmış durumda. Fabrikalarımız mallarını satamıyorlar. İç piyasada para yetersizliğinden dolayı, dış piyasada rekabet gücü olmadığından dolayı pazar sıkıntısı çekiliyor.
Sizin büyüme diye gösterdiğiniz rakamlar stoklardaki ve ithalattaki artıştır.
Lütfen ekonomi büyüyor diye milletimizi kandırmayalım.
Uyguladığınız politikalarla yerli üretim tamamen bitme noktasında. Ülkemiz ithalat cenneti haline geldi.
Hangi kaynakları Türkiye'ye kazandırıyorsunuz?
Sayın Başbakan "Ekonomide temel anlayışımız, işsizliğin, yoksulluğun, gelir dağılımındaki adaletsizliğin çözümüne odaklanmıştır" dedi.
Türkiye'de dolaylı vergiler dediğimiz toplumun tamamına yayılan vergilerin toplam vergiye oranı yüzde 73'tür. ÖTV'lerdeki son artışlarla beraber bu oran yüzde 76'lara çıkmıştır.
Benzine, doğalgaza, temel gıda ürünlerine yapılan zamlar ortadadır.
Yani vatandaşımızın üzerindeki vergi yükü durmadan artmasına karşın temel ihtiyaçları da sürekli zamlanmaktadır.
Vergi indirimi adı atında yapılan indirim de toplumun 10 binde birini ilgilendiren, 150 milyar geliri olan kesim içindir.
Faizlerin yüksekliği sebebiyle parası olanlar, fabrika açmak yerine parayla para kazanma yoluna gitmektedir.
Bütün bu saydıklarım gelir dağılımındaki adaletsizliği, işsizliği ve de yoksulluğu arttırmaktadır.
Toplumda görünen budur. Anlaşılan, ekonomide uyguladığınız temel icraatlar, temel anlayışınızdan oldukça uzak.
Sayın Başbakan "Ben Türkiye'de yaşıyorum, siz başka yerde yaşıyorsunuz herhalde..'' diyor.
Sayın Başbakan,
30 bin çiftçi halinden memnun olmadığı için bu ülkede miting yaptı ve şikayetlerini dile getirdi.
Memurlar bu ülkede veryansın ediyor.
İşçilerin bu ülkede her gün sıkıntıları arttıkça artıyor.
Emekliler bu ülkede "Bize sadaka mı dağıtıyorsunuz" diyor.
İmkansızlıklar yüzünden cinayetin, gaspın, hırsızlıkların arttığı ülke burası.
Bu ülkeyi yöneten de sizsiniz.
Şimdi siz söyleyin, bütün bunlar bu ülkede yaşandığına göre siz hangi ülkeden bahsediyorsunuz?
Bütün bu yaptığınız değerlendirmeleri milletimizin de dinlediğini unutmayın lütfen.
Yaptığı konuşmada neler ifade etti inceleyelim.
Sayın Erdoğan "AKP, ekonomik sorunlara özgün, yerli, akılcı, sürdürülebilir ve kalıcı çözümler getirmiştir" dedi.
Sayın Erdoğan, özgün ve yerli çözümler derken hangi çözümden bahsediyorsunuz? IMF ve AB talimatları dışında hangi özgün ve yerli projeyi, ekonomik modeli ortaya koydunuz?
Hazine, 2004 yılında toplam 180.6 katrilyon TL borç ödemesi yaptı. Bu ödemenin 50 katrilyonu faiz ödemesi, 130.6 katrilyonu ise anapara ödemesi. Bu borcun sadece 17.5 katrilyonu bütçeden yapıldı. Kalan 163.1 katrilyonu ise yine faizle borç alınarak kapatıldı.
Yani kendi bütçemizden yaptığımız 17.5 katrilyonluk ödeme, 50 katrilyonluk faiz ödemesinin sadece yüzde 35'i oranında. Kendi bütçemizle faizi bile kapatamıyoruz. Dolayısıyla borç arttıkça artıyor.
Şu an toplam borç stokumuz 315 milyar dolarlar seviyesinde. Yılda sırtımıza binen faiz yükü 110 katrilyon civarında. Topladığımız verginin tamamı bu faizi kapatamayacak düzeyde. Yani genel borcumuz da hızla artmaktadır ve de artmaya devam edecektir.
Bu yıl Nobel Barış Ödülü'nü alan iki ekonomistten biri olan Amerikalı Ekonomist Edward Prescott "IMF ve Dünya Bankası lağvedilmelidir" çağrısında bulunurken, şu ana kadar IMF'nin çözüm sunduğu bütün ülkeler bataklığa saplanmışken, sizler 3 yıl daha IMF ile stand-by anlaşması imzaladınız.
Şimdi Sayın Erdoğan hangi özgün, yerli, akılcı, sürdürülebilir ve kalıcı çözümlerden bahsediyorsunuz?
Başbakan Erdoğan konuşmasının devamında "Hükümetimizin ekonomi politikaları, geçmiş hükümet dönemlerinde olduğu gibi, asla günü kurtarmaya yönelik olmamış, popülizmden uzak durulmuş, kararlılıktan, disiplinden asla taviz verilmemiştir" ifadesini kullandı.
Sayın Erdoğan geçmiş hükümetler hiç değilse günü kurtarmak için geçici de olsa bazı icraatlar yapıyorlardı. Siz AB ve ABD kapılarında dolaşmaktan vakit bulamadığınız için işçiye, çiftçiye, memura, esnafa, emekliye pek zaman ayıramadınız.
Popülizmi seçim öncesi propagandalarda iyi değerlendirdiniz, ama "nasıl olsa tek başımıza iktidarız" düşüncesiyle milletinizi tamamen ihmal ettiniz.
Bakın vatandaşlarınız ne diyor:
Çiftçileriniz "Bu pamuk, şekerpancarı, tütün, çay politikalarınız devam ederse seneye bunları ekemeyeceğiz" diyor.
Bağkur ve SSK emeklileri "Yapılan zamlar sadakla niteliğinde" diyor.
İşçilerin, memurların çoğunun maaşları açlık seviyesinin altında. Bu insanlar ne yiyecek, ne içecek ve nasıl geçinecek? Yoksa siz de mi benim memurum işini bilir diyeceksiniz?
Yine Sayın Erdoğan "Türkiye'nin kaynaklarını Türkiye'ye kazandırıyoruz" ifadesini kullandı.
Türkiye'nin hangi kaynaklarını Türkiye'ye kazandırdınız?
Tarım ülkesiyiz, ilk defa tarımda ithalatımız ihracatımızı geçti.
Madenlerimiz yabancılara peşkeş çekiliyor. 100 bin km2'lik maden arazimiz çıkardığınız yasalarla yabancılara devredildi.
Artan maliyetler yüzünden sanayimiz tıkanmış durumda. Fabrikalarımız mallarını satamıyorlar. İç piyasada para yetersizliğinden dolayı, dış piyasada rekabet gücü olmadığından dolayı pazar sıkıntısı çekiliyor.
Sizin büyüme diye gösterdiğiniz rakamlar stoklardaki ve ithalattaki artıştır.
Lütfen ekonomi büyüyor diye milletimizi kandırmayalım.
Uyguladığınız politikalarla yerli üretim tamamen bitme noktasında. Ülkemiz ithalat cenneti haline geldi.
Hangi kaynakları Türkiye'ye kazandırıyorsunuz?
Sayın Başbakan "Ekonomide temel anlayışımız, işsizliğin, yoksulluğun, gelir dağılımındaki adaletsizliğin çözümüne odaklanmıştır" dedi.
Türkiye'de dolaylı vergiler dediğimiz toplumun tamamına yayılan vergilerin toplam vergiye oranı yüzde 73'tür. ÖTV'lerdeki son artışlarla beraber bu oran yüzde 76'lara çıkmıştır.
Benzine, doğalgaza, temel gıda ürünlerine yapılan zamlar ortadadır.
Yani vatandaşımızın üzerindeki vergi yükü durmadan artmasına karşın temel ihtiyaçları da sürekli zamlanmaktadır.
Vergi indirimi adı atında yapılan indirim de toplumun 10 binde birini ilgilendiren, 150 milyar geliri olan kesim içindir.
Faizlerin yüksekliği sebebiyle parası olanlar, fabrika açmak yerine parayla para kazanma yoluna gitmektedir.
Bütün bu saydıklarım gelir dağılımındaki adaletsizliği, işsizliği ve de yoksulluğu arttırmaktadır.
Toplumda görünen budur. Anlaşılan, ekonomide uyguladığınız temel icraatlar, temel anlayışınızdan oldukça uzak.
Sayın Başbakan "Ben Türkiye'de yaşıyorum, siz başka yerde yaşıyorsunuz herhalde..'' diyor.
Sayın Başbakan,
30 bin çiftçi halinden memnun olmadığı için bu ülkede miting yaptı ve şikayetlerini dile getirdi.
Memurlar bu ülkede veryansın ediyor.
İşçilerin bu ülkede her gün sıkıntıları arttıkça artıyor.
Emekliler bu ülkede "Bize sadaka mı dağıtıyorsunuz" diyor.
İmkansızlıklar yüzünden cinayetin, gaspın, hırsızlıkların arttığı ülke burası.
Bu ülkeyi yöneten de sizsiniz.
Şimdi siz söyleyin, bütün bunlar bu ülkede yaşandığına göre siz hangi ülkeden bahsediyorsunuz?
Bütün bu yaptığınız değerlendirmeleri milletimizin de dinlediğini unutmayın lütfen.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Tel Aviv’de Abraham Anlaşmaları’na ilişkin bir garip pano / 28.06.2025
- 30 Haziran yaklaştıkça ‘mutlak butlan’ tartışması alevleniyor / 27.06.2025
- İsrail-İran savaşında UAEA’nın rolü! / 26.06.2025
- ABD, İsrail ve İran arasında ‘ilginç’ bir ateşkes / 25.06.2025
- ABD, İran’la müzakere mi istiyor, mütareke mi? / 24.06.2025
- İran, Hürmüz Boğazı kartını kullanır mı? / 21.06.2025
- İsrailli sunucu: “Finalde Türkiye var” / 19.06.2025
- Geçmiş olsun Sayın Ümit Özdağ / 18.06.2025
- İsrail için sadece Tahran değil, Ankara yolu da açıldı! / 17.06.2025
- İsrail zulmünü genişletiyor: Türkiye de hedefte / 14.06.2025
- 30 Haziran yaklaştıkça ‘mutlak butlan’ tartışması alevleniyor / 27.06.2025
- İsrail-İran savaşında UAEA’nın rolü! / 26.06.2025
- ABD, İsrail ve İran arasında ‘ilginç’ bir ateşkes / 25.06.2025
- ABD, İran’la müzakere mi istiyor, mütareke mi? / 24.06.2025
- İran, Hürmüz Boğazı kartını kullanır mı? / 21.06.2025
- İsrailli sunucu: “Finalde Türkiye var” / 19.06.2025
- Geçmiş olsun Sayın Ümit Özdağ / 18.06.2025
- İsrail için sadece Tahran değil, Ankara yolu da açıldı! / 17.06.2025
- İsrail zulmünü genişletiyor: Türkiye de hedefte / 14.06.2025