Milletimiz, AB sürecinin tam bir kuşatma sürecine dönüştüğünü fark ettettiğinden itibaren fizik-metafizik tüm milli değer ve kaynaklarımıza sahip çıkmaya başladı.Bu milli refleksin, AB, ABD ve IMF gibi ecnebilerin üzerimizdeki hesaplarını boşa çıkartacağını gören Başbakan Tayyip Erdoğan ise çok ilginçtir rahatsızlık izhar etti.Birkaç aydan beri Erdoğan, "üç tip milliyetçilik"in yanlışlığından bahis açıyor. Bunlar, etnik milliyetçilik, dinsel milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik. Ulusalcılık ise hiçbir tanıma uymuyor, diyor Erdoğan Haziran ayında Washington'a uçarken. Birkaç gün önce de "sermaye ırkçılığı"ndan söz etti.Ancak, Erdoğan'ın ortaya koyduğu politik tavırlar ve AKP'nin icraatları göz önüne alındığında; bütün bu "yafta kavram"larla, hakikatte milletimizin maddi ve manevi kaynaklarının ecnebiye peşkeş çekilmesinin ve insanımızın tarihten bugüne dokusunu ve kimliğini oluşturan değerlerinden kopartılmasının üzerinin örtüldüğü görülecektir.Güya etnik ve bölgesel milliyetçilikten yakınan Erdoğan, Apo'nun 20-25 yıldan beri kullandığı ağzı kullanarak, güneydoğumuzdaki terörü Kürt sorunu olarak resmen ve fiilen deklare etmiştir. Terör uğrunda on binlerce sivil ve askerini yitiren devletin bugüne kadarki mücadelesini "hata" olarak tanımlamıştır. Asıl bu söylem, etnik milliyetçilerin çok ötesinde, "etnik parselasyoncular"ın söylemi ve yaklaşımı değil midir?AKP'nin uğruna can attığı AB, Türkiyeyi 36 etnik parçaya bölme kararını deklare ederek "etnik milliyetçilik"in ötesinde "etnik parselasyonu"nu dayatırken, Erdoğan nerededir?Erdoğan, güya etnik milliyetçilikten yakınarak neyi örtmektedir?Erdoğan "dinsel milliyetçilik"ten rahatsızlık duyduğunu ikide bir ifade ederken neyi kastetmektedir?Erdoğan'a göre dinsel milliyetçilik, "İslam dininin yegane Hak din olduğu" gerçeğini ifade etmek midir?AB şeflerinin ve eski ABD Büyükelçisi E. Edelman'ın "Allah katında yegane Hak din İslamdır" ayet-i kerimesinin hutbelerde okutulmasından rahatsız olmaları dolayısıyla Devlet Bakanı M. Aydın'a "ikaz mektubu" sunmalarının akabinde geliştirilen "dinsel milliyetçilik yapılmamalı" söylemi değil midir?İslam'ın yegane Hak din olduğu gerçeği, ilahi bir hükümdür."Dinsel milliyetçilik" şayet bu hakkı ifade etmek ise, asıl Yüce Allah dinsel milliyetçidir; zira, ilahi beyan kendi zâtına aittir. AB, ABD, BM veya Vatikan'ın arzuları istikametinde bu gerçeğin tahrif edilmesine hiç kimse yol açamaz.İlk peygamber Hz. Adem'den Son peygamber Alemlere Rahmet Hz. Muhammed'e değin süregelen ve Hz. Muhammed ile birlikte en mütekamil haliyle kıyamet gününe kadar varolacak olan bu ilahi gerçeği, hiç kimse "dinsel milliyetçilik yapmayalım" nağarasıyla örtemez... Herkesin dini kendine."Dinsel milliyetçilik doğru değil" söylemi ile hiç kimse İslam dinini, Hıristiyanlık ve Yahudilikle eşleştiremez, eşitleyemez, aynı kefeye koyamaz.Ehl-i Kitap'la amentüde ittifakımız var diyenleri, zaten Yüce Allah, mahşerde papazları ve hahamlarıyla beraber haşr edecektir. Lakin kimse Müslüman kılığına bürünerek, "dinsel milliyetçilik yanlış" söylemiyle bu aziz milletin imanını, papaz ve hahamların inançlarına dönüştüremez, dönüştürmemeli. Bir Müslüman bunu yapamaz.Hiç kimse, papaz ve haham iftarlarıyla güya "dinsel milliyetçilik"i ortadan kaldırıyoruz diyerek milletimizin İslam akaidini "ecnebilerinkine benzetmeye" kalkışmamalı.Hiçbir Müslüman böyle bir yanlışı yapamaz."Dinsel milliyetçilik"ten, "gayr-ı müslimleri" hor ve hakir görmek, eziyet etmek, din ve vicdan özgürlüklerini kısıtlamak kastediliyor ise; o kastedilen mana, Türk Milleti'nin vatanına, kültürüne, medeniyetine nispet edilemez. Bilakis, bu milletin bağrı tüm gayr-ı müslimler için ana kucağı, korunağı, hayat ocağı olmuştur. Bu millet, sadece gayr-ı Müslimlere değil, tüm insanlığın can, mal, namus, din ve vicdan emniyetini doya doya yaşatmıştır, yine yaşatmaktadır. Dolayısıyla bu manada "dinsel milliyetçilik" yaftası milletimize yapıştırılamaz."Sermaye ırkçılığı"na gelince, şayet Türk Milleti'nin birikim ve kaynaklarının ecnebiye peşkeş çekilmesine hayır diyenleri sindirmek ve yaftalamak için ise, bu yöntem milleti ve devleti hedef alan bir yaklaşımdır. Bu da Başbakan'dan beklenmez.Zira sayın Erdoğan, devleti, milleti, milletin tüm birikimlerini birinci derecede korumakla yükümlü olanlar arasındadır.Erdoğan, Türkiye'nin kuşatma altına alındığı böylesi bir süreçte öncelikle "riskli ırkçılık" söylemlerinden vazgeçmelidir.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019