AKP hükümeti tam bir akıl tutulması yaşıyor. Merd-i kıptî şecaat arz ederken sirkatin söyler, der Koca Ragıp Paşa! Başbakan R. T. Erdoğan, ayakları yerden kesilip 30 bin feetlerde uçarken, zaman zaman akıl tutulması ortadan kalkıyor, şecaat arz ediyor. Adeta günah çıkartıyor. Uçak piste inip yere basınca; yine bildiğini okuyor. Halbuki dünyamız da uçak gibi boşlukta yüzüp-dönüyor; vakti geldiğinde durdurulmak üzere! Erdoğan'ın havada iken arz ettiği şecaate baktığınızda; yaptığı özelleştirme peşkeşlerinin ne demek olduğunu çok iyi bildiğini anlıyorsunuz. *** John Perkins'i duymuşsunuz. Küresel sömürgecilerin maharetli bir ekonomik tetikçisi... Perkins, "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları" adlı eseri başta olmak üzere hayat ve hatıratıyla eserler kaleme alıyor. Küresel oburların, geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeleri nasıl profesyonel yöntemlerle sömürdüklerini anlatıyor. Erdoğan, Dubai dönüşü uçakta Perkins gibi konuşuyor. Eldeki son bakiyemiz olan otoyol ve köprülerin özelleştirmesine dair şöyle diyor: "Köprü ve otoyollar, 5.7 milyar dolara özelleştirildi. Halbuki hesap ettirdik, bunların en düşük bedeli 7 milyar dolar olmalıydı. Bu halde, bunları verseydim, vatana ihanet etmiş olurdum, halkıma ihanet etmiş olurdum!" Demek ki, Erdoğan, özelleştirmede "vatana ihanet" çıtasının ne olduğunu biliyor! Diyelim ki, köprü ve otoyol ihalesinde "vatana ihanet"ten paçayı sıyırdı… Ya ötekilerde, ya öncekilerde!? BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin 10-15 yıldan beri ekranlardan ve meydanlardan sık sık hatırlattığı, hatta ondan başka da hiçbir muhalefet partisi yetkilisinin ses çıkarmadığı birkaç örneği hatırlatalım… Kararını soralım; hangisi ihanet, hangisi hizmet!? *** Mesela Erdoğan, TEKEL'in bir bölümünü 292 milyon dolara özelleştirdi. Satın alan şirket, 2 yıl sonra söz konusu özelleştirmenin yüzde 90'ını 810 milyon dolara satıyor. Alanlar da, 3.3 milyar dolara bir başkasına devrediyor. 292 milyon dolarlık özelleştirme iki-üç taklada 3.3 milyar dolara satılıyor. Bal tutan parmağını yalıyor; kaybeden millet oluyor! Erdoğan'a göre bu peşkeşte "vatana ihanet" mi var, yoksa "hizmet" mi?! *** Bir başka örnek, Çayeli Bakır İşletmeleri. Erdoğan, yüz milyarlarca dolarlık rezervleriyle birlikte 2004'te işletmeyi 48 milyon 250 bin dolara Kanadalı bir firmaya veriyor. Düşünün, işletme, 2009'da 32.7 trilyon TL ödemeyle vergi rekoru kırıyor. İşletme Genel Md. Yardımcısı Sabri Altınok, AKP hükümetinin 48.2 milyon dolara özelleştirdiği Çayeli Bakır İşletmelerinin, sadece 2010 yılı toplam gelirinin 1 milyar 586 milyon dolar olduğunu açıklıyor. Erdoğan'a göre bu peşkeşte otoyol ihalesi gibi "vatana ihanet" mi var, yoksa "hizmet" mi?! *** Yahudi Ofer ailesine peşkeş çekilen Galataport'a, aynı aileye rekabet şartları oluşturulmadan verilen TÜPRAŞ'ın yüzde 14'lük kısmına, Kuşadası limanına girmeyeceğim… İsrail'i ayakta tutan Rothschild ailesine verilen 4.5 milyon dönümlük maden ruhsatlı araziye değinmeyeceğim… Piyasa değeri 4.5 milyar dolar olan Seydişehir ETİ Alüminyüm İşletmelerini, 222 milyon dolara "hamili kart yakın"a vermesine ne diyor Erdoğan?! İşletmenin kasasındaki –o zamanki parayla 15 trilyon TL- para da devrediliyor. Bonus olarak ise yıllık getirisi 200-250 milyon dolar ve değeri 1.5 milyar dolar olan Oymapınar Barajı ve Antalya Limanı veriliyor. AKP hükümeti ve Erdoğan'ın böylesi binlerce özelleştirme peşkeşi söz konusu… Erdoğan'a göre bu peşkeşte "vatana ihanet" mi var, yoksa "hizmet" mi?! Hangi akl-ı selim, bu peşkeşlere "halka hizmet" diyebilir?! *** Özelleştirme furyalarında Danıştay'ı by-pass eden Erdoğan, dilediğini KHK ile dilediğine veriyor, istemediğini de "vatana ihanet etmiş olurum" diye iptal ettiriyor. Türkiye Cumhuriyeti henüz Apo Anayasası ile başkanlık sistemine geçmiş değilse; hukuk devleti, devletin ve hükümetin neresinde?! Erdoğan, neden bu peşkeşleri durduran veya iptal eden Danıştay başta olmak üzere devletin yargı erkinin en üst kurumlarını Apo Anayasası ile ipe çekmeye çalışıyor?! Diyelim ki, Danıştay ipe çekildi; Erdoğan, peşkeşlerindeki mesuliyet ve vebalden kurtulmuş olacak mı?! Erdoğan, Amerika, AB ve IMF şeflerine kulak vermek yerine, Prof. Dr. Baş'a kulak verseydi bu hallere düşmezdi. Türk milleti, bunca olan-biten peşkeşleri akl-ı selim ile değerlendirmeli, Erdoğan'ın bile artık "vatana ihanet" endişelerini izhar etmek durumunda kaldığı vahim vaziyetten hem onu, hem de Türkiye'yi kurtarmalıdır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019