ŞARK KÖŞESİ / İlhan GÜLTEKİN
Çoğumuz sebebini bilmez. Ama ne zaman bu komşu milletlerin adı anılsa bir başka tınılar zihnimizde. Halbuki ne Rus kadar gaddar, ne ingiliz kadar desiseci ne de Fransızlar kadar kaypak olmamış hiç birisi. Ortak bir manayı paylaşıyorlar. "Türk'ün güvenine ihanet." Osmanlı, Bizans'ın fethinden sonra hiç ortodoks dünyasının kalbine yerleştirdiği ticarette yönetimde alabildiğine önünü açtığı Rumdan, Hıristiyan olmasına rağmen kendinden ayrı tutmayıp yaşamın her sahasına kabul ettiği Ermeni'den ve nihayet din kardeşi, peygamber milleti diye el üstünde tuttuğu Arap'tan hep farklı şeyler beklemiş. Beklemediğini de bulmuş. Dal yeşeriyor kökten ne haber?
Erivan kaynaklı haber dün ajanslarda yer aldı. Türkiye ve Ermenistan hükümetleri ikili ilişkileri düzeltmek için gizli temaslarda bulunuyor. "Gizli" kelimesi üzerine ne kadar vurgu yapılsa da bana büyük bir şeyler örtülüp gözlerden saklanıyormuş gibi gelmiyor. Türkiye ile Ermenistan arasında hükümetler seviyesinde sayfalarca metne imza konulsa da bence Türk Ermeni ilişkilerinin yeşerebilmesi için iki millet arasında halledilmesi gereken başlıklar var.
-Diaspora: Dünyanın dört bir yanına dağılmış milyonlarca Ermeni asıllı insan, Ermenistan'ın Azerbaycan'a hatta Türkiye'ye kafa tutmasının arkasındaki asıl neden. Diaspora'daki bir Ermeni için Türk düşmanlığı, soykırım masalları çoluk çocuğunu tam bir Ermeni gibi yetiştirmek, çevresinde takdir görmek velhasıl eriyip gitmemek için tek şans.
Diaspora Ermenileri'ne Türk düşmanlığı yapmadan yaşama formülü çıkarmadan iki millet arasında dostluk hayalden öte gitmez. Hatta bir alternatif olarak bölgecilik, (Kafkasya) ya da müsait şartlarda Türkiye'nin, Ermeniler'i toparlayıcı girişimler yapması mutlaka gerekir.
-Jeostrateji: Türkiye ve Ermenistan, halihazırda Batı'nın doğuya açılan penceresi olmak için yarış içinde.
En azından Ermeniler'in görüşü bu. "Alt yapı sorunlarını atlatırsak Orta Asya ve doğu dünyasına açılan pencere oluruz" diyorlar. Adamlar bu düşü görmekte haklı. Geçmişte Ermeniler'in sırtı İpek Yolu ticaretine ortak oldukları kadarıyla biraz yerden kalkmış. Türkiye AB'nin uzantısı olarak aynı role soyunurken şüphe ve düşmanlık duymaları kaçınılmaz. Buna karşın gerçekçi dış siyaset uygulayan, güçlü Türkiye, Ermeniler'in rüyasını gerçeğe dönüştürebilecek tek merkez. Ermeniler, Avrupa'nın doğu kapısı olamaz ama Türkiye'nin kuzeydoğu kapısı pekala olur.
-Ufuk: "Aç köpek fırın duvarı deler." Türkiye bu gerçeği yüzlerce kez örnekleriyle yaşadı, Suriye, Irak, Ermenistan gibi komşularına sırtını dönmeye devam ederse daha da çok yaşayacak. Ermeniler, son derece zor hayat şartlarında yaşıyor. Türkiye büyük düşünür, ortak bir vizyon üretirse ilk intibak edecekler arasında yer alacaklardır. Tersine, sınırları içinde hapsolmuş, batının uzantısı ya da maşası olmak hevesinde bir Türkiye komşularının zihninde ancak ziyafet sofrası olur.
-Türk Dünyası: İran hükümdarlarından Nuşirevan, iktidara gelir gelmez babasının bütün vezirlerini zindana attırmış. Yakınlarından birisi sormuş: "Bunlar işe yarar adamlardı bir suçlarını mı gördün?" Nuşirevan'ın cevabı: "Hayır hepsi mükemmel insanlardı yalnız benden korkuyorlardı."
Eskiler, "senden korkandan kork" diye özetlemiş Nuşirevan'ın hikmetini. Türkiye'nin bu darb-ı mesel'den alacağı çok şey var. Ermeniler bunun basit örneklerinden. Türkiye, Orta Asya'ya bir uzanırsa bizim defterimizi dürer korkusunu taşıdıkça Ermeniler başka hiçbir neden olmasa da düşmanlık etmek zorundadır. Bunun önüne vaatlerle, anlaşmalarla geçmek te mümkün değil. Tek çare, Ermeniler'in korkup durduğu ilişkileri bir an önce gerçeğe dönüştürmek ve korkularının boş olduğunu ispatlamak. Bu diğer komşular için de aynen geçerli. Büyük Türkiye'den korkmamayı öğretmenin yolu büyümek ve tarih kitaplarında yalanlarla iftiralarla boğulmuş gerçekleri onlara bir kez daha yaşatarak hatırlatmak olabilir ancak. At gözlüğü uçuruma götürüyor. "Endişeye gerek yok." Türkiye, Batı dünyasına bu mesajı yıllardır ısrarla veriyor. Ermenistan'la gizli görüşmeler de bunun bir parçası. Asgari şartlarda komşuluk formülü üzerinde çalışılıyor.
Fakat "büyümekte gözüm yok, küçük kalmaya hazırım" taviziyle Türkiye'yi ayakta tutabileceğini zannedenlerin görmezden geldiği bir gerçek var. Batı, Türkiye'den yalnız korkmakla kalmıyor, komşularımızın aksine, korku ve nefret'in zehirli karışımı dolaşıyor damarlarında. Köşeye sıkıştığında ne derece saldırgan, sıkıştırdığında aynı derecede acımasız. Bunu tarihte olduğu gibi halen de küçük çaplı örneklerle gün be gün yaşıyoruz. İnanmayan, hayır bunlar yanlıştır diyenlere de bir çağrım var; gelin ayağımızı sağlam basalım, zararlı çıkmayız, nefret olmadıkça ne kadar korkarsa korksun kimse karşısındakine ayağını basacak kadar bir sağlam zemini de çok göremez.
Çoğumuz sebebini bilmez. Ama ne zaman bu komşu milletlerin adı anılsa bir başka tınılar zihnimizde. Halbuki ne Rus kadar gaddar, ne ingiliz kadar desiseci ne de Fransızlar kadar kaypak olmamış hiç birisi. Ortak bir manayı paylaşıyorlar. "Türk'ün güvenine ihanet." Osmanlı, Bizans'ın fethinden sonra hiç ortodoks dünyasının kalbine yerleştirdiği ticarette yönetimde alabildiğine önünü açtığı Rumdan, Hıristiyan olmasına rağmen kendinden ayrı tutmayıp yaşamın her sahasına kabul ettiği Ermeni'den ve nihayet din kardeşi, peygamber milleti diye el üstünde tuttuğu Arap'tan hep farklı şeyler beklemiş. Beklemediğini de bulmuş. Dal yeşeriyor kökten ne haber?
Erivan kaynaklı haber dün ajanslarda yer aldı. Türkiye ve Ermenistan hükümetleri ikili ilişkileri düzeltmek için gizli temaslarda bulunuyor. "Gizli" kelimesi üzerine ne kadar vurgu yapılsa da bana büyük bir şeyler örtülüp gözlerden saklanıyormuş gibi gelmiyor. Türkiye ile Ermenistan arasında hükümetler seviyesinde sayfalarca metne imza konulsa da bence Türk Ermeni ilişkilerinin yeşerebilmesi için iki millet arasında halledilmesi gereken başlıklar var.
-Diaspora: Dünyanın dört bir yanına dağılmış milyonlarca Ermeni asıllı insan, Ermenistan'ın Azerbaycan'a hatta Türkiye'ye kafa tutmasının arkasındaki asıl neden. Diaspora'daki bir Ermeni için Türk düşmanlığı, soykırım masalları çoluk çocuğunu tam bir Ermeni gibi yetiştirmek, çevresinde takdir görmek velhasıl eriyip gitmemek için tek şans.
Diaspora Ermenileri'ne Türk düşmanlığı yapmadan yaşama formülü çıkarmadan iki millet arasında dostluk hayalden öte gitmez. Hatta bir alternatif olarak bölgecilik, (Kafkasya) ya da müsait şartlarda Türkiye'nin, Ermeniler'i toparlayıcı girişimler yapması mutlaka gerekir.
-Jeostrateji: Türkiye ve Ermenistan, halihazırda Batı'nın doğuya açılan penceresi olmak için yarış içinde.
En azından Ermeniler'in görüşü bu. "Alt yapı sorunlarını atlatırsak Orta Asya ve doğu dünyasına açılan pencere oluruz" diyorlar. Adamlar bu düşü görmekte haklı. Geçmişte Ermeniler'in sırtı İpek Yolu ticaretine ortak oldukları kadarıyla biraz yerden kalkmış. Türkiye AB'nin uzantısı olarak aynı role soyunurken şüphe ve düşmanlık duymaları kaçınılmaz. Buna karşın gerçekçi dış siyaset uygulayan, güçlü Türkiye, Ermeniler'in rüyasını gerçeğe dönüştürebilecek tek merkez. Ermeniler, Avrupa'nın doğu kapısı olamaz ama Türkiye'nin kuzeydoğu kapısı pekala olur.
-Ufuk: "Aç köpek fırın duvarı deler." Türkiye bu gerçeği yüzlerce kez örnekleriyle yaşadı, Suriye, Irak, Ermenistan gibi komşularına sırtını dönmeye devam ederse daha da çok yaşayacak. Ermeniler, son derece zor hayat şartlarında yaşıyor. Türkiye büyük düşünür, ortak bir vizyon üretirse ilk intibak edecekler arasında yer alacaklardır. Tersine, sınırları içinde hapsolmuş, batının uzantısı ya da maşası olmak hevesinde bir Türkiye komşularının zihninde ancak ziyafet sofrası olur.
-Türk Dünyası: İran hükümdarlarından Nuşirevan, iktidara gelir gelmez babasının bütün vezirlerini zindana attırmış. Yakınlarından birisi sormuş: "Bunlar işe yarar adamlardı bir suçlarını mı gördün?" Nuşirevan'ın cevabı: "Hayır hepsi mükemmel insanlardı yalnız benden korkuyorlardı."
Eskiler, "senden korkandan kork" diye özetlemiş Nuşirevan'ın hikmetini. Türkiye'nin bu darb-ı mesel'den alacağı çok şey var. Ermeniler bunun basit örneklerinden. Türkiye, Orta Asya'ya bir uzanırsa bizim defterimizi dürer korkusunu taşıdıkça Ermeniler başka hiçbir neden olmasa da düşmanlık etmek zorundadır. Bunun önüne vaatlerle, anlaşmalarla geçmek te mümkün değil. Tek çare, Ermeniler'in korkup durduğu ilişkileri bir an önce gerçeğe dönüştürmek ve korkularının boş olduğunu ispatlamak. Bu diğer komşular için de aynen geçerli. Büyük Türkiye'den korkmamayı öğretmenin yolu büyümek ve tarih kitaplarında yalanlarla iftiralarla boğulmuş gerçekleri onlara bir kez daha yaşatarak hatırlatmak olabilir ancak. At gözlüğü uçuruma götürüyor. "Endişeye gerek yok." Türkiye, Batı dünyasına bu mesajı yıllardır ısrarla veriyor. Ermenistan'la gizli görüşmeler de bunun bir parçası. Asgari şartlarda komşuluk formülü üzerinde çalışılıyor.
Fakat "büyümekte gözüm yok, küçük kalmaya hazırım" taviziyle Türkiye'yi ayakta tutabileceğini zannedenlerin görmezden geldiği bir gerçek var. Batı, Türkiye'den yalnız korkmakla kalmıyor, komşularımızın aksine, korku ve nefret'in zehirli karışımı dolaşıyor damarlarında. Köşeye sıkıştığında ne derece saldırgan, sıkıştırdığında aynı derecede acımasız. Bunu tarihte olduğu gibi halen de küçük çaplı örneklerle gün be gün yaşıyoruz. İnanmayan, hayır bunlar yanlıştır diyenlere de bir çağrım var; gelin ayağımızı sağlam basalım, zararlı çıkmayız, nefret olmadıkça ne kadar korkarsa korksun kimse karşısındakine ayağını basacak kadar bir sağlam zemini de çok göremez.