Avrupa Birliği içinde euro'ya geçen ülkelerde yaşayan halk kitleleri, fiyatların aşırı şişmesinden şikayetçi mi şikayetçi...mesela Almanya örneğini ele alalım. AB'nin motor gücünü oluşturan Almanya'da, euro'dan sonra fiyatlar neredeyse ikiye katlandı.
Oysa euro, büyük umutlarla geçen yılın başında tedavüle sokulmuştu. Ancak bu umutlar kabus oldu ve sokaktaki insanların beklentilerini karşılayamadı. Özellikle Almanya'da hissedilir hayat pahalılığına yol açan bu yeni para birimi, marklı günleri hasretle aratıyor.
Rakamlar aynı, para
sembolleri farklı
Gurbetçilerimizin anlattıklarına göre, Almanya'da mağaza sahipleri, esnaf euro'ya basit şekilde geçmiş. Fiyat etiketlerinde Alman Markı'nı sembolize eden DM'yi kaldırmışlar, yerine euro'nun sembolü EUR'u koymuşlar. Mesela 1 kilo domatesin kilosu 4 Mark mı idi, otomatikman 4 euro olmuş. Oysa normalde 2 euro olmalıydı. Yani Avrupa Birliği Merkez Bankası'nın 1999 yılında ilan ettiği "1 euro denktir 1.95" Mark denklemine büyük şirketler dışında kimse aldırmıyor.
İstatistiki verilere bakıldığında herşey yolunda. Ancak gerçek enflasyonun hissedildiği, ortalama vatandaşların pazar filesindeki durum oldukça farklı. Market kasasına gidip cüzdanınızı çıkardığınızda, eskiden 30 Mark'a satın aldığınız mal ya da hizmeti, şimdi 30 euro'ya alabiliyorsanız fiyatlar ikiye katlanmış demektir. Oysa maaşlar euro dönüşüm kurlarına tabi tutularak yarıya indirilmiş durumda. Almanya'da yaşanan da kabaca bu şekilde özetlenebilir.
euro oldu "tuero"
Elbette bu durum Almanlar arasında büyük öfkeye yol açmış durumda. Öyle ki Almanlar, euro'ya, "pahalı" anlamına gelen "teuer-toyır diye okunur" sıfatından türeterek "teuro-toro diye okunur" adını taktılar bile. euro ile gelen pahalılık Avrupa Komisyonu tarafından da kabul edildi. Komisyon'un, ilkbaharda açıkladığı rakamlar, durumun özellikle de mutfak masrafları alanında vahim olduğunu gösteriyor. Kafe ya da restorana gitmek, otelde kalmak artık lüks hale gelirken, kuaför ya da markete gitmek gibi basit günlük harcamalarda da büyük artış yaşandı.
Halk yatıştırılmaya çalışılıyor
Almanya Federal İstatistik Dairesi ise halktaki öfkeyi yatıştırmaya çalışarak, pahalılığın subjektif, yani bireysel bazda hissedildiğini, istatistiki açıdan fiyatlardaki yükselişin sınırlar dahilinde kaldığını açıklamak zorunda kaldı.
18 bin fiyat incelendi
Kendisini euro'nun hamisi olarak gören merkezi Frankfurt'ta bulunan Almanya Merkez Bankası da euro'nun onurunu kurtarabilmek için kolları sıvayarak 35 mal ve hizmet kapsamında 18 bin fiyatı inceletti. Sonuç: Büyük fiyat artışları, Euro yürürlüğe girmeden 2001 yılı Ekim ve Kasım aylarında başladı. Ocak ayında fiyatların üçte ikisinden fazlası euro'ya tam dönüştürüldü, geri kalan üçte birlik bölümde ise fiyatlar aşağı değil, yukarı yuvarlandı, özellikle de konaklama, yiyecek, kuaför, oto tamiri ve sinema gişelerinde.
Ancak Merkez Bankası tüm suçun euro'da olmadığını savunarak, diğer etkenlere de dikkat çekiyor. Arada yaşanan vergi zamları, televizyon ve radyo bandrol fiyatlarındaki yükselme gibi. Ayrıca Akdeniz ülkelerinde ilkbahar aylarında hava şartları sebebiyle hasatta yaşanan kayıp da meyve ve sebze fiyatlarının büyük ölçüde artmasına neden oldu.
euro taraftarlarıyla sokaktaki tüketici arasındaki anlaşmazlık daha uzun süre devam edecek görünüyor. Çünkü fiyat artışlarının sebebi ne olursa olsun, kamuoyu yoklamaları hep aynı sonuca işaret ediyor: Almanlar euro'ya ısınamadı ve Marklı günlere özlem artıyor...
Oysa euro, büyük umutlarla geçen yılın başında tedavüle sokulmuştu. Ancak bu umutlar kabus oldu ve sokaktaki insanların beklentilerini karşılayamadı. Özellikle Almanya'da hissedilir hayat pahalılığına yol açan bu yeni para birimi, marklı günleri hasretle aratıyor.
Rakamlar aynı, para
sembolleri farklı
Gurbetçilerimizin anlattıklarına göre, Almanya'da mağaza sahipleri, esnaf euro'ya basit şekilde geçmiş. Fiyat etiketlerinde Alman Markı'nı sembolize eden DM'yi kaldırmışlar, yerine euro'nun sembolü EUR'u koymuşlar. Mesela 1 kilo domatesin kilosu 4 Mark mı idi, otomatikman 4 euro olmuş. Oysa normalde 2 euro olmalıydı. Yani Avrupa Birliği Merkez Bankası'nın 1999 yılında ilan ettiği "1 euro denktir 1.95" Mark denklemine büyük şirketler dışında kimse aldırmıyor.
İstatistiki verilere bakıldığında herşey yolunda. Ancak gerçek enflasyonun hissedildiği, ortalama vatandaşların pazar filesindeki durum oldukça farklı. Market kasasına gidip cüzdanınızı çıkardığınızda, eskiden 30 Mark'a satın aldığınız mal ya da hizmeti, şimdi 30 euro'ya alabiliyorsanız fiyatlar ikiye katlanmış demektir. Oysa maaşlar euro dönüşüm kurlarına tabi tutularak yarıya indirilmiş durumda. Almanya'da yaşanan da kabaca bu şekilde özetlenebilir.
euro oldu "tuero"
Elbette bu durum Almanlar arasında büyük öfkeye yol açmış durumda. Öyle ki Almanlar, euro'ya, "pahalı" anlamına gelen "teuer-toyır diye okunur" sıfatından türeterek "teuro-toro diye okunur" adını taktılar bile. euro ile gelen pahalılık Avrupa Komisyonu tarafından da kabul edildi. Komisyon'un, ilkbaharda açıkladığı rakamlar, durumun özellikle de mutfak masrafları alanında vahim olduğunu gösteriyor. Kafe ya da restorana gitmek, otelde kalmak artık lüks hale gelirken, kuaför ya da markete gitmek gibi basit günlük harcamalarda da büyük artış yaşandı.
Halk yatıştırılmaya çalışılıyor
Almanya Federal İstatistik Dairesi ise halktaki öfkeyi yatıştırmaya çalışarak, pahalılığın subjektif, yani bireysel bazda hissedildiğini, istatistiki açıdan fiyatlardaki yükselişin sınırlar dahilinde kaldığını açıklamak zorunda kaldı.
18 bin fiyat incelendi
Kendisini euro'nun hamisi olarak gören merkezi Frankfurt'ta bulunan Almanya Merkez Bankası da euro'nun onurunu kurtarabilmek için kolları sıvayarak 35 mal ve hizmet kapsamında 18 bin fiyatı inceletti. Sonuç: Büyük fiyat artışları, Euro yürürlüğe girmeden 2001 yılı Ekim ve Kasım aylarında başladı. Ocak ayında fiyatların üçte ikisinden fazlası euro'ya tam dönüştürüldü, geri kalan üçte birlik bölümde ise fiyatlar aşağı değil, yukarı yuvarlandı, özellikle de konaklama, yiyecek, kuaför, oto tamiri ve sinema gişelerinde.
Ancak Merkez Bankası tüm suçun euro'da olmadığını savunarak, diğer etkenlere de dikkat çekiyor. Arada yaşanan vergi zamları, televizyon ve radyo bandrol fiyatlarındaki yükselme gibi. Ayrıca Akdeniz ülkelerinde ilkbahar aylarında hava şartları sebebiyle hasatta yaşanan kayıp da meyve ve sebze fiyatlarının büyük ölçüde artmasına neden oldu.
euro taraftarlarıyla sokaktaki tüketici arasındaki anlaşmazlık daha uzun süre devam edecek görünüyor. Çünkü fiyat artışlarının sebebi ne olursa olsun, kamuoyu yoklamaları hep aynı sonuca işaret ediyor: Almanlar euro'ya ısınamadı ve Marklı günlere özlem artıyor...
Recep Bahar / diğer yazıları
- ABD harika bir ekonomiye mi sahip? / 14.08.2018
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016
- Ne yapmalı? / 13.08.2018
- Komşunla kavga et uzaklarda pazar ara! / 02.02.2016
- Diyarbakır'da kilise-ev faktörü! / 01.02.2016
- Çin ekonomisi alarm mı veriyor? / 20.01.2016
- Büyük İsrail yolunda sıra İran'da / 19.01.2016
- Terör Sultanahmet bölgesini sıfırla çarptı / 15.01.2016
- Sultanahmet'in şifreleri / 13.01.2016
- Türkiye ile Suudi Arabistan ne zaman papaz olacak? / 09.01.2016
- Ekonomik çöküşü bir de buradan seyredin / 05.01.2016