Türkiye'de gençlik, bugün belki de hiç olmadığı kadar darboğazda. Rakamlar tabloyu çıplak bir şekilde gözler önüne seriyor: 15–24 yaş grubunun yalnızca %39,5'i istihdamda. Geriye kalan %60,5 ise "işgücüne dahil değil". Yani ne çalışıyor ne de iş arıyor. Eğitimde olmayan, iş aramayan, evde kalan bir gençlik kitlesi giderek büyüyor. Resmen sistem, ev hanımı ve ev kızının yanına "ev genci" kavramını eklemiş durumda. Umarız bu zincirin son halkası "evsiz insan" olmaz.
İstihdamda olan gençler açısından da manzara iç açıcı değil. Erkeklerin istihdam oranı %51,7, kadınların ise yalnızca %26,4. Türkiye'de dar kapsamda genç işsizlik oranı bile %15'in üzerinde. Bu oran, Avrupa Birliği ortalaması ve OECD ortalamalarının oldukça üzerinde. Genç işsizliğinde Türkiye, OECD ülkeleri olan 15 ülke arasında 4. sırada. Karşılaştırmak gerekirse; Japonya'da genç işsizlik %4,1, Almanya ve Kore'de %5,8.
İlginç bir ayrıntı ise eğitimle ilgili. Meslek lisesi mezunlarının istihdam oranı %57,3 iken, üniversite mezunlarında bu oran %56,5'te kalıyor. Yani üniversite diploması, iş bulmada eskisi kadar güçlü bir avantaj değil.
Bu tabloya sahada yaşananlar da eklenince durum daha da vahimleşiyor. Üniversite mezunu gençler, iş ararken en büyük engeli "deneyim şartı" olarak görüyor. Çoğu, iş bulamadığı için düşük ücretli ya da ücretsiz stajlara mahkûm ediliyor. Yayınlanan bir araştırmada görüşülen gençler, "artık ne iş olsa yaparım" noktasına geldiklerini söylüyor. Sorunun temelinde nitelikli istihdam alanlarının yetersizliği ve işverenlerin ucuz iş gücü beklentisi yatıyor.
Genç, bu boşlukta yeni arayışlara yöneliyor. Sporun herkesin gündeminde olduğu bir ülkede, kolay para vaadiyle karşısına ilk çıkan şey çoğu zaman spor bahisleri oluyor. Küçük bir oyun gibi başlayan süreç, hızla bağımlılığa ve ardından suça sürüklüyor. Önce bağımlı, sonra potansiyel sabıkalı… İşte gençliğin önüne kurulan en büyük tuzaklardan biri bu.
Bu noktada yaşanmış hikâyeler, rakamlardan çok daha çarpıcı. 19 Ağustos 2025'te Daily Sabah'ta yayınlanan bir röportaj, bağımlılığın gençler ve aileler üzerinde yarattığı yıkımı gözler önüne seriyor:
Tüm bu veriler ve yaşanmışlıklar bize şunu gösteriyor: Türkiye'de gençlik sadece işsizlikle değil, aynı zamanda bağımlılık ve umutsuzlukla da kuşatılmış durumda. İşsizlik, gençleri boşluğa sürüklüyor; bu boşluk, sanal kumar ve uyuşturucu gibi tehlikelerle doluyor. Çözüm, gençleri eve kapatmak değil; nitelikli eğitim, güçlü istihdam politikaları ve sosyal devlet destekleriyle onları hayata katmak.
Çünkü gençliği kaybetmek, geleceği kaybetmektir.
#GeleceğiSavunmak
İstihdamda olan gençler açısından da manzara iç açıcı değil. Erkeklerin istihdam oranı %51,7, kadınların ise yalnızca %26,4. Türkiye'de dar kapsamda genç işsizlik oranı bile %15'in üzerinde. Bu oran, Avrupa Birliği ortalaması ve OECD ortalamalarının oldukça üzerinde. Genç işsizliğinde Türkiye, OECD ülkeleri olan 15 ülke arasında 4. sırada. Karşılaştırmak gerekirse; Japonya'da genç işsizlik %4,1, Almanya ve Kore'de %5,8.
İlginç bir ayrıntı ise eğitimle ilgili. Meslek lisesi mezunlarının istihdam oranı %57,3 iken, üniversite mezunlarında bu oran %56,5'te kalıyor. Yani üniversite diploması, iş bulmada eskisi kadar güçlü bir avantaj değil.
Bu tabloya sahada yaşananlar da eklenince durum daha da vahimleşiyor. Üniversite mezunu gençler, iş ararken en büyük engeli "deneyim şartı" olarak görüyor. Çoğu, iş bulamadığı için düşük ücretli ya da ücretsiz stajlara mahkûm ediliyor. Yayınlanan bir araştırmada görüşülen gençler, "artık ne iş olsa yaparım" noktasına geldiklerini söylüyor. Sorunun temelinde nitelikli istihdam alanlarının yetersizliği ve işverenlerin ucuz iş gücü beklentisi yatıyor.
Genç, bu boşlukta yeni arayışlara yöneliyor. Sporun herkesin gündeminde olduğu bir ülkede, kolay para vaadiyle karşısına ilk çıkan şey çoğu zaman spor bahisleri oluyor. Küçük bir oyun gibi başlayan süreç, hızla bağımlılığa ve ardından suça sürüklüyor. Önce bağımlı, sonra potansiyel sabıkalı… İşte gençliğin önüne kurulan en büyük tuzaklardan biri bu.
Bu noktada yaşanmış hikâyeler, rakamlardan çok daha çarpıcı. 19 Ağustos 2025'te Daily Sabah'ta yayınlanan bir röportaj, bağımlılığın gençler ve aileler üzerinde yarattığı yıkımı gözler önüne seriyor:
- "Bir kez oynamak zarar vermez diye düşünmeyin. Bu kömür ocağına girmek gibidir; duman üzerinize siner. Başladıktan sonra durmak kolay değildir."
- "İlk kazandığım gün, aslında ilk kaybettiğim gündü. Çünkü kazanç yeniden oynamaya itti."
- "2-3 TL ile başlarsınız, sonra 100 bin TL yetmez hale gelir. Kazanmak ya da kaybetmek fark etmez; sadece oynamak için oynarsınız."
- "Borç için bankalara, kredi kartlarına başvurdum. Hatta bir kez tefeciye gittim."
- "Kumar ailemi, çocuklarımı ve işimi sarstı. Bıraktıktan sonra hayat normale döndü; artık huzurlu bir ailemiz var."
Tüm bu veriler ve yaşanmışlıklar bize şunu gösteriyor: Türkiye'de gençlik sadece işsizlikle değil, aynı zamanda bağımlılık ve umutsuzlukla da kuşatılmış durumda. İşsizlik, gençleri boşluğa sürüklüyor; bu boşluk, sanal kumar ve uyuşturucu gibi tehlikelerle doluyor. Çözüm, gençleri eve kapatmak değil; nitelikli eğitim, güçlü istihdam politikaları ve sosyal devlet destekleriyle onları hayata katmak.
Çünkü gençliği kaybetmek, geleceği kaybetmektir.
#GeleceğiSavunmak
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Ev genci gerçeği ve sessiz tehlike / 28.09.2025
- Çıraklıktan açık liseye: Nerede yanlış yaptık? / 27.09.2025
- Türkiye’de spor bahisleri: Ekonomik dev sektör mü, toplumsal tuzak mı? / 26.09.2025
- Aile yılı mı, kayıp nesil mi? / 23.09.2025
- Sessiz tehlike: Sanal bahis kıskacındaki gençlik / 22.09.2025
- Bağımlılıkta acı gerçekler / 21.09.2025
- Uyuşturucudan sanal kumara: Sessiz tehlike / 19.09.2025
- Atık suların sessiz çığlığı: Türkiye’nin görmezden geldiği gerçek / 15.09.2025
- 1999’da APO teslim edildi, asıl oyun o gün başladı / 14.09.2025
- Sandık mı, kayyum mu? Asıl olan milletin iradesi / 12.09.2025
- Çıraklıktan açık liseye: Nerede yanlış yaptık? / 27.09.2025
- Türkiye’de spor bahisleri: Ekonomik dev sektör mü, toplumsal tuzak mı? / 26.09.2025
- Aile yılı mı, kayıp nesil mi? / 23.09.2025
- Sessiz tehlike: Sanal bahis kıskacındaki gençlik / 22.09.2025
- Bağımlılıkta acı gerçekler / 21.09.2025
- Uyuşturucudan sanal kumara: Sessiz tehlike / 19.09.2025
- Atık suların sessiz çığlığı: Türkiye’nin görmezden geldiği gerçek / 15.09.2025
- 1999’da APO teslim edildi, asıl oyun o gün başladı / 14.09.2025
- Sandık mı, kayyum mu? Asıl olan milletin iradesi / 12.09.2025