Eve dönüş mü, dağa dönüş mü?

Her şeyi bildiğini zanneden ve 'ben yaptım oldu' mantığı ile icra-i sanat edenler, ancak büyük yıkımların mimarı olmaya namzettirler. Bu mantık çerçevesinde öyle büyük yanlışlar yaparlar ki, ileride onarılması asla mümkün olamayacak olaylara sebep olurlar. Çevrelerinden gelen hiçbir pozitif uyarıya da kulak asmazlar. Kendilerini ve yaptıklarını o kadar beğenirler ki, haklı bütün eleştiri sahiplerini, ya azarlalar ya da kem kelam ile karşılarlar. Onlar için iyi; kendilerine 'bu fiiliniz yanlış' demeyecek emir kulu adamlardır ki, onlara da 'dalkavuk' denir. Dalkavuklar; küçük adamlardan 'tiranlar' oluşturur ve onların idare ettiği, bozuk bir düzeni ortaya çıkarırlar. Dalkavukların şişirdiği bu takım insanlar giderek o kadar çok kendini beğenmeye başlarlar ki, artık kibirden kör ve sağır olmuşlardır. Onlar artık doğru olanı görmezler ve duymazlar. Doğru düşünce ve davranışın merkezi oldukları bu insanlarda fikr-i sabit halini alır. Tıp ilmi onları; 'megolaman' olarak tarif etmektedir.

AKP ve onun eseri hükümet üyeleri; sağduyu sahibi, vatan severler tarafından, yapmayın etmeyin, büyük bir hata olur, şeklindeki, tüm söz ve uyarılarını kaale dahi almayarak, bildiklerini okumaya devam etmişlerdir. Hükümet ve AKP'nin felaket olan hatalarını saysak, inanın sayfalar yetmez. Bugün AKP'nin, bu fahiş hatalarından sadece birisi olan, 'eve dönüş yasası' üzerinde durmak istiyorum. Bu yasa AB ve ABD'li teorisyenlerin ve onların ülkemizde yuvalanmış adamlarının, ister baskı, ister öneri deyin, sonuçta büyük bir hatanın doğmasına sebep olan istek ve direktifleri doğrultusunda çıkarılmıştır.

AKP ve hükümet 'artık ıslah olmuş ama dağda kalması sakıncalı olan, PKK'lı teröristlerin topluma kazandırılması gerektiği' savını öne sürerek bu yasayı çıkarmıştır. AKP kurmayları dağda kalan bütün PKK'lıların teslim olacaklarını, artık dağlarda, tehlikeli ve suçlu insan kalmayacağını ısrarla belirterek, eleştiri sahiplerini susturmuştur. Susturmak ne kelime, onları çağın ve günün gerçeklerini kavramaktan aciz olmakla suçlamıştır. Oğlunu, abisini, kardeşini, eşini, nişanlısını, yavuklusunu, yeğenini, biricik torununu vatan uğrunda, teröre kurban veren şehit ailelerinin feryatlarına hep kulak tıkanmış, gözler ise batıya dönük olduğundan, yaşanan drama dönüp bakılmamıştır bile.

Senin büyük derdinden ne anlar/Vicdanını Roma'ya, Brüksel'e satanlar!

Yasa yürürlüğe girdiğinde AKP'nin fahiş hatalarından birine daha şahit olduk. Dağdaki teröristin eve dönmesi ve topluma kazandırılması gayesi ile çıkarılan yasanın dağlarda olan PKK militanları tarafından hiç itibar görmediği gerçeği ortaya çıkmıştır. Dağlardan inerek teslim olma temeline oturtulan yasa, tabiri caizse 'çürük' çıkmıştır. AKP tarafından aslan beklenen dağlar fare doğurmuştur. Dağlardan inip teslim olan PKK teröristleri, sayıca üçyüz kişiye bile ulaşamamıştır. Buna karşılık, ülkemizi kan gölüne çeviren ve binlerce vatan evladının şehit olmak ve sakat kalmak bahasına dağlara gömdüğü PKK, bu kanun sayesinde hapisteki elamanlarına yeniden kavuşmuştur. Türk adaletinin hapse tıktığı katiller 'pişmanım, beni topluma kazandırın' diyerek yasa gereği müracaatta bulunarak serbest kalmışlardır. Böylece hapishanelerden salıverilen PKK'lı terör elmanları sayıca beş binlere ulaşmıştır. Yasa adeta büyük mücadeleler verilerek ele geçirilen PKK'nın silahlı gücünün affına dönüşmüştür. Karadenizli şehit annesinin; onları eve döndüren iradeye hitaben, 'benim aslanım ne zaman dönecek', sözü yasanın ne kadar sakat bir temele oturduğunun en sağlam göstergesi olsa gerek.

Bugün PKK, silahlı eylemleri ile yeniden gündemdedir. Daha dün Siirt ilimizin Dereler mevkiinde, üç askerimiz PKK terörüne kurban verilmiştir. Şehitlerimizi rahmet ve mihnetle kalbimize gömerken, teröristleri affeden zihniyeti de lanetliyoruz.

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın, dağlardaki PKK'lı terörist sayısının 1999 yılındaki orana ulaştığı, yönündeki sözlerinin, her yaptığının marifet olduğunu zannedenler tarafından nasıl karşılanacağını merak ediyoruz doğrusu.

Kıbrıs'ı verin! Ege'de 12 mil'i savaş sebebi saymayın! Kerkük'ü Kürdistan'ın kalbi olarak tarif edenlere sessiz kalın! Ülkemiz her taraftan kuşatılırken siz sadece seyredin! Tarım ürünlerinin üretilmesini çeşitli atraksiyonlarla engelleyip, ithalata yönelin! Ha babam borç alın! Çıkardığınız yasalarla ülke topraklarımızı yabancılara satın! Türk kimliğini, Türkiyeli ile değiştirin! Ne olduğu, kime hizmet ettiği belli olan, dinler bahçesi diye bir oluşuma kucak açın. Milli Ekonomi Modeli dururken, ülkemizi ipotek altına sokan IMF reçetelerini uygulayın! AB'nin içişlerimize müdahale olan söz ve davranışlarına tepkisiz kalın! Ülkemizde misyonerler cirit atarken, siz Heybeliada'ya ruhban okulu nasıl açar da AB'ye yaranırım diye düşünedurun! Atı alan kıtaları aştı bile! Siz AB kapısında ucu açık, fi tarihine endeksli boş üyelik hayalleri ile meftun olarak 'ben ne adamım', diye böbürlenip durmaya devam ededurun, vatanımız elden gitmek üzere. Türkiye Cumhuriyeti, tıpkı Osmanlı'nın son dönemini yaşıyor sayenizde...

Unutmayın efendiler, mahkeme kadıya mülk değildir. Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner. Her nefis hata ve günahlarının bedelini bir gün mutlaka öder!