Alimler, "oturulmayan evler" konusunda ihtilaf etmişlerdir. Muhammed b. Hanefi bunu; yollardaki hanlar, Mekke evleri, (Cessas, a.g.e, 5/170, Kurtubi, a.g.e, 12/221) Katâde ve Mücâhid; işlek yollardaki oteller, (Kurtubî, a.g.e, 12/221) İkrime; içinde insanların ihtiyaçları olan harabe, virane evler, (Cessas, a.g.e, 5/170) Âtâ; insanların ihtiyaçlarını giderdiği helalar, (Cessas, a.g.e, 5/170, Kurtubi, a.g.e, 12/221) İbn Kesir; misafir için hazırlanan evler (İbn Kesir, a.g.e, 3/281) şeklinde açıklamışlardır. Yine, yolcular için hazırlanan evler, tüccarlara ait evler şeklinde açıklayanlar olduğu gibi, İmam Malik, bunların kıldan dokunmuş çadır evler olduğunu söyler (İbn Kesir, a.g.e, 3/281). M. Hamdi Yazır, oturulmayan evlerden kastedilenin han, hamam, dükkan, depo gibi umuma açık olan yerler ile kendi evi içerisinde diğerlerinin oturmasına ayrılmış olup da oturanı içinde bulunmayan odalar olduğu görüşündedir. Çünkü oturan kimse içinde iken bu odalara da habersiz ve selamsız girmemek gerekirse de, oturan kimse içinde bulunmadığı takdirde, izin ve haber vermeksizin girmekte günah yoktur. Zira kendisinin eşyası, faydalanma hakkı vardır. (Elmalılı, a.g.e, 6/12, Mevdûdî, a.g.e, 3/518) İşte bütün bunlardan dolayı, oturulan bir eve girerken izin istemek, o evdekilerin mahremiyet hakkına tecavüz etmemek, istenilmeyen bir durumla karşılaşmamak ve ev halkına saygı gibi sebeplerden dolayı zaruridir. Oturulmayan evlere girişte iznin gerekli olmayışı ise, böyle bir durumun ortadan kalkması dolayısıyladır. Din, her konuda olduğu gibi, bu hükmü koyarken de insan hayatını ve onu korumayı, insana saygıyı ön plana çıkarmış ve böylelikle onun hem dünya hem âhiret mutluluğunu sağlamış olmaktadır. İnsana düşen bu emirlere sıkı sıkıya yapışmak, herhangi bir eve, o evdeki bir ayıba ya da eksikliğe muttâli olmamak için girmemek buna son derece dikkat etmektir. Zira, "Allah (cc), açığa vurduklarımızı da gizlediklerimizi de bilmektedir."
Canan Zerenay