1950'li yıllardan beri zaman zaman yaptığımız değerlendirmelerde, faizin milli ve manevi değerlerimize aykırı olduğunu söylüyorduk. Fakat çoğu kez kır saçlı, kravatlı, memur, emekli, devlette görev yapmış veya yapmaya devam eden pekçok kişi karşı çıkıyordu. Siyasallaştırdıkları bir konu olarak, faizi savunuyorlardı.
Hala bu mantığı taşıyanlar yok değil. Fakat giderek bir azalma sözkonusu. Zira ülkeyi batıran birkaç sebepten birisi tartışmasız olarak faizdir.
Kapitalistler bile faizin aşırısına karşıdır. İşte Keynes, ideal ekonomiyi tanımlarken, sıfır faizden bahsediyor.
Bir zamanların pozitivistleri nasıl ki, Hıristiyanlığın doğrularına bile karşı çıkmışlarsa, bizdeki batıcı kafalar da, faiz karşıtı sistem ve anlayışlara hep karşı çıkmışlar, faizi modern ekonominin bir parçası olarak nitelemişlerdir.
Tarihi çıkışı çok net olarak bilinmeyen faiz, sürgünde yaşayan İsrailoğulları tarafından geliştirildi. Tefecilik onlara ait bir meslektir. Para asli bir değer olmadığı halde asli değerleri sarstı, dünyayı yerinden oynattı. Bizim gibi azgelişmiş ülkelerde onulmaz yaralar açtı.
Şimdi yabancı parayla Türk parası aynı kulvarda yarıştırılıyor. Bir gecede yüzde yüzlere varan farklar zuhur ediyor. Acımasız kapitalizmin anlayışından başka bir şey değil bu.
Türkiye vergi gelirleriyle, borçları adına tahakkuk eden faizleri ödeyemez hale gelmiştir. Bütçemizin yarıdan fazlası faizlere gitmektedir. Şimdi söyleyiniz bakalım faiz nasıl oluyor da modern ekonominin bir parçası sayılabiliyor? Onlarca asırdan beri bu urun giderek büyüdüğü, toplumları sarstığı herkesin malumudur.
Şimdi hiç kimse kalkıp faizi savunmamalı, taklitçi bir batıcılık uğruna değerlerimize karşı çıkmamalıdır.
Faizler durdurulursa elbette kıyamet kopmaz. Ancak faizlerin durdurulmasına paralel olarak iki önemli tedbir daha gerekir. Birincisi dövizi halkın elinden almak gerekir. İkincisi ise, emisyonun genişletilip, proje mukabili olarak faizsiz kredi verilmelidir.
İşte o zaman döviz esas alınmayacak, Türk lirasına dönülecektir. İhracat ve ithalat için mübadele veya özel bir rejim uygulanabilir.
Bu durumda parası olan kişi şahsen veya ortaklıklar oluşturacak parasını yatırıma koyacaktır. Piyasa, para ve mal bulmada rahatlayacaktır. Bir de proje mukabili faizsiz kredi alınca iş daha da rahatlayacak, ekonomik denge sağlanacaktır.
Hazinenin elindeki gayri menkuller Türk vatandaşlarına az bir para ile veya teşvik maksadıyla kiralanırsa yatırım ve üretim projeleri bir hayli rahatlık kazanır. Yabancı sermayenin davetinde ciddi bir kâr görülmemektedir. İşte yabancıların işlettiği hipermarketler ortada. Bizim insanımızın önünü tıkamaktan başka bir işe yaramıyor.
Evet milli ekonomi şarttır. Bu ekonominin gereği olarak başta faiz olmak üzere, döviz, repo, borsa gibi kan emen unsurlar tasfiye edilmelidir.
Aksine makul bir seviyede emisyon hacmi genişletilerek, proje mukabili olarak halka kredi verilmelidir.
Böylece, üretim artacak, işsizlik azalacak, ülkenin refahı yükselecektir.
Batılı kurumların kapısında beklemekten kurtulmuş olacağız. Milli itibarımızı böylece teminata alacağız.
Hala bu mantığı taşıyanlar yok değil. Fakat giderek bir azalma sözkonusu. Zira ülkeyi batıran birkaç sebepten birisi tartışmasız olarak faizdir.
Kapitalistler bile faizin aşırısına karşıdır. İşte Keynes, ideal ekonomiyi tanımlarken, sıfır faizden bahsediyor.
Bir zamanların pozitivistleri nasıl ki, Hıristiyanlığın doğrularına bile karşı çıkmışlarsa, bizdeki batıcı kafalar da, faiz karşıtı sistem ve anlayışlara hep karşı çıkmışlar, faizi modern ekonominin bir parçası olarak nitelemişlerdir.
Tarihi çıkışı çok net olarak bilinmeyen faiz, sürgünde yaşayan İsrailoğulları tarafından geliştirildi. Tefecilik onlara ait bir meslektir. Para asli bir değer olmadığı halde asli değerleri sarstı, dünyayı yerinden oynattı. Bizim gibi azgelişmiş ülkelerde onulmaz yaralar açtı.
Şimdi yabancı parayla Türk parası aynı kulvarda yarıştırılıyor. Bir gecede yüzde yüzlere varan farklar zuhur ediyor. Acımasız kapitalizmin anlayışından başka bir şey değil bu.
Türkiye vergi gelirleriyle, borçları adına tahakkuk eden faizleri ödeyemez hale gelmiştir. Bütçemizin yarıdan fazlası faizlere gitmektedir. Şimdi söyleyiniz bakalım faiz nasıl oluyor da modern ekonominin bir parçası sayılabiliyor? Onlarca asırdan beri bu urun giderek büyüdüğü, toplumları sarstığı herkesin malumudur.
Şimdi hiç kimse kalkıp faizi savunmamalı, taklitçi bir batıcılık uğruna değerlerimize karşı çıkmamalıdır.
Faizler durdurulursa elbette kıyamet kopmaz. Ancak faizlerin durdurulmasına paralel olarak iki önemli tedbir daha gerekir. Birincisi dövizi halkın elinden almak gerekir. İkincisi ise, emisyonun genişletilip, proje mukabili olarak faizsiz kredi verilmelidir.
İşte o zaman döviz esas alınmayacak, Türk lirasına dönülecektir. İhracat ve ithalat için mübadele veya özel bir rejim uygulanabilir.
Bu durumda parası olan kişi şahsen veya ortaklıklar oluşturacak parasını yatırıma koyacaktır. Piyasa, para ve mal bulmada rahatlayacaktır. Bir de proje mukabili faizsiz kredi alınca iş daha da rahatlayacak, ekonomik denge sağlanacaktır.
Hazinenin elindeki gayri menkuller Türk vatandaşlarına az bir para ile veya teşvik maksadıyla kiralanırsa yatırım ve üretim projeleri bir hayli rahatlık kazanır. Yabancı sermayenin davetinde ciddi bir kâr görülmemektedir. İşte yabancıların işlettiği hipermarketler ortada. Bizim insanımızın önünü tıkamaktan başka bir işe yaramıyor.
Evet milli ekonomi şarttır. Bu ekonominin gereği olarak başta faiz olmak üzere, döviz, repo, borsa gibi kan emen unsurlar tasfiye edilmelidir.
Aksine makul bir seviyede emisyon hacmi genişletilerek, proje mukabili olarak halka kredi verilmelidir.
Böylece, üretim artacak, işsizlik azalacak, ülkenin refahı yükselecektir.
Batılı kurumların kapısında beklemekten kurtulmuş olacağız. Milli itibarımızı böylece teminata alacağız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Baki Bektaş / diğer yazıları
- Gerçek hayat ahiret hayatıdır / 09.09.2003
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002