Nereye gitsem kendime bir yer edinemem. Ne bir ev bana yuva olur, ne bir ülke vatan. Gurbetteyim, arz-ı halim nasıl izah ederim.
Dünyaya gelen her bebek ağlar, bunun nedeni ise insanın ulvî bir âlemden süflî bir yere geldiğini algılayıp feryâd etmesidir. Alem-i süfli dediğimiz dünya, Bezm-i Elest'te verdiğimiz kulluk sözünün ardından gönderildiğimiz ve bütün hayatımızı kuşatan bir imtihana tâbi tutulduğumuz yerdir.
Bulunduğumuz dünya insanın gurbeti olduğundandır ki, hep bir arayış içerisindeyiz. Asıl vatana kavuşmak, huzura ermektir niyetimiz. Gurbette olduğumuz için hep bir hasret ve özlemle yaşarız, dolayısıyla derin bir hüzün hali vardır üzerimizde. Yunus Emre bu durumu şöyle özetlemiştir: "Gurbette halim kim bile/Gel gör beni aşk neyledi."
Hakka olan aşkımızdan ve O'na olan kavuşma isteğinden dolayı içimiz yangın yeri. Dediğimiz gibi bu bir imtihan dünyası, dolayısıyla çokça musibet ve sıkıntıyla sınanırız. Fakat insanoğlu şunu unutmamalı; "Kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Ra'd, 28).
Yani derdi veren dermanını esirgemiyor, önemli olan O'na yönelip, O'nu zikretmektir. Önceden belirttiğim gibi, bu bir imtihan dünyası ve hepimiz günahkâr insanlarız fakat tövbe kapısı açıktır. Önemli olan nefsini yenip, af dilemeyi bilmektir. Biz O'nu terk etmedikçe O bizi bu gurbet diyarında terk etmez ve yalnız koymaz; "Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da." (Duha, 3).
Gurbet diyarı ağırdır, bu dünyada olan ruhlar gariptir. Bundan dolayı her daim keder ve acı vardır İnsanın yüreğinde. Hz. Âdem de, hayata başladığı yer olan cennetten ve dolayısıyla Rabbinden ayrılarak dünya gurbetine düşmesi sebebiyle uzun seneler gözyaşı dökmüş, hasret ve ıstırapla inlemiştir. Çünkü onun vatan-ı aslîsi cennet ve nezd-i ilâhîdir. Bundan onun nesline de bir hisse vardır. (Kaynak: Mesnevi'den/Gurbet-Yeni Mesaj).
"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun/Şüphesiz biz Allah'tan geldik ve yine dönüşümüz O'nadır." Bundandır ki insanın yaşı ilerledikçe bu dünyanın fani olduğunu anlayıp Rabbine kavuşma isteği artar. Bu kavuşmayı bir kurtuluş olarak nitelendirir.
Hazreti Mevlânâ, Hz. Bilâl'in (r.a.) bu gurbet âleminden kurtulup Rabbine kavuşma arzusunu ne güzel anlatır:
"Hazreti Bilâl, zayıflıktan hilâle dönmüştü. Yüzüne ölümün rengi ve gölgesi düşmüştü. Hanımı onun bu hâlini görünce, 'Eyvahlar olsun, evim yıkıldı!' dedi.
Bilâl ise ona, 'Hayır, hayır! Şimdi neşe ve sevinç zamanı. Evim yapıldı' dedi.
Bilâl devamla, 'Ben şimdiye kadar dünyanın, yâni bu Hak'tan uzak gurbet hayatının kederi içindeydim' dedi.
Bilâl bu sözleri naklederken de yüzünde nergisler, güller ve lâleler açıyordu. Mübârek yüzü daha da nurlanıyordu. Hanımı ise, Bilâl'in nefesleri zayıflayıp takatsizliğinin arttığını gördükçe, 'Ey güzel huylu, yüksek ahlâklı Bilâl! Demek ayrılık zamanı geldi' dedi." (Kaynak: Mesnevi'den/Gurbet-Yeni Mesaj).
Gayemiz ölümü Hz. Bilal gibi sevinçle karşılayıp, ölümünü düğün günü olarak gören, yârine kavuşma isteğiyle karşılayan Hz. Mevlana gibi olabilmektir.
Allah-u Teâla bizleri bu hak yoldan ayrılmayan, O'na kavuşmayı arzu edenlerden eylesin.
- ÇİĞDEM PALA: Açık mektup / 14.04.2025
- SEÇİL DAMLA KAYAALP - Öğrenme / 08.03.2025
- BURHAN BORAN: Deprem / 27.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Maarif yüzyılı mı, masallar yüzyılı mı? / 20.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Parayı kim basarsa düzeni o kurar / 19.02.2025
- FATİH HAYDAR GÜNER - Petro-Dolar Tuzağından Kurtuluş: Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Vizyonu / 18.02.2025
- AYŞE ZIVALI: Hoca Atatürk / 08.02.2025
- OZANCAN DERNEK /Efendi kim, köle kim? / 17.01.2025
- MELEK KERESTECİ: Birlik ve beraberlik üzerine / 23.12.2024