Müslümanları Hıristiyanlaştırma amacıyla Vatikan tarafından ilk olarak ortaya atılan Dinlerarası Diyalog projesinin Türkiye'deki taşeronu FETÖ'ydü.
Bu Vatikan projesine taşeron olduğu içindir ki, Müslümanların kutsal toprakları olan Beytullah ve Ravza'ya hiç yolu uğramamış olan FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, dönemin Papası 2. Jean Paul tarafından 9 Şubat 1998'de Vatikan'da törenle karşılanmıştı.
FETÖ'cüler bu görüşmede Papa'nın elini dahi öperlerken, Papa'ya "Pek muhterem Papa cenapları" diye hitapla başlayan bir mektup veren Fetullah Gülen mektupta, "Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz" ifadelerini sarf etmişti.
Papa'ya yaltaklanmak için mektubunda Müslümanları aşağılamayı da ihmal etmeyen Gülen, "İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır" sözlerine yer vermişti.
Burada saymakla bitirmeyeceğimiz dinlerarası diyalog kapsamındaki FETÖ'nün cürümlerinin fitilinin yakıldığı bu Vatikan ziyaretine Türkiye'de tepki gösteren tek kişi Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş olmuştu.
Vatikan'dan henüz dönmeden telefon bağlantısıyla Ali Kırca'nın sunduğu haber programına bağlanan Fetullah Gülen, Prof. Dr. Baş'ı ima ederek, "Hoşgörüyü bilmeyen çevrelerden tepki aldık, ama diyalog çalışmalarımız devam edecek" demişti.
Dinlerarası diyalogun fitilinin yakıldığı o günün üzerinden 20 yıla yakın bir zaman geçti.
Şimdi herkes FETÖ elebaşı Gülen'e veryansın ediyor. Prof. Dr. Haydar Baş'ın imanıyla 1998'de dile getirdiği gerçeklerin algılanabilmesi için 20 yıl geçmiş olması üzücü olsa da bir başlangıç olması açısından ümit vericidir.
Evet, dinlerarası diyalog konusunda gönüllü taşeronluğa soyunan Fetullah Gülen'in gerçek yüzü bugün ortaya çıkmıştır.
Ama üzücü olan şey dinlerarası diyalog fitnesinin derinden derine hala devam ediyor olmasıdır.
Bu bela sadece Türkiye'de de değil, FETÖ aracılığıyla sirayet ettiği tüm İslam ülkelerinde de devam etmekte.
Bu bağlamda Bakü'de düzenlenen bir forumun açılışında konuşma yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, "İslam dünyasında birliğe ihtiyaç var. Maalesef İslam ülkeleri terörden mağdur oluyor. İslam'ın terörle ilişkilendirilmesine karşıyız" dedi.
İlk duyulduğunda altına imza atılabilecek Aliyev'in bu mesajlarında elbette problem yok. Problem, bu sözlerin ifade edildiği toplantının mahiyetinde.
Aliyev'in açılışını yaptığı toplantının adı, "4. Dünya Kültürlerarası Diyalog Forumu."
Bu demek oluyor ki, Türkiye'deki darbe girişiminden sonra FETÖ'cüleri tasfiye eden Azerbaycan, taşeronu ekarte etmiş ama o taşeronların sahip çıktığı Vatikan projesini ise sahiplenmiş.
Oysa Azerbaycan ve Türkiye gibi ülkeler için asıl tehdit, dinlerarası diyalog gibi projelerdir.
Anlaşılan o ki; 20 yıl sonra bazı şeyleri anladılar ama korkarım bunu da yanlış anladılar.
Bu Vatikan projesine taşeron olduğu içindir ki, Müslümanların kutsal toprakları olan Beytullah ve Ravza'ya hiç yolu uğramamış olan FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, dönemin Papası 2. Jean Paul tarafından 9 Şubat 1998'de Vatikan'da törenle karşılanmıştı.
FETÖ'cüler bu görüşmede Papa'nın elini dahi öperlerken, Papa'ya "Pek muhterem Papa cenapları" diye hitapla başlayan bir mektup veren Fetullah Gülen mektupta, "Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz" ifadelerini sarf etmişti.
Papa'ya yaltaklanmak için mektubunda Müslümanları aşağılamayı da ihmal etmeyen Gülen, "İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır" sözlerine yer vermişti.
Burada saymakla bitirmeyeceğimiz dinlerarası diyalog kapsamındaki FETÖ'nün cürümlerinin fitilinin yakıldığı bu Vatikan ziyaretine Türkiye'de tepki gösteren tek kişi Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş olmuştu.
Vatikan'dan henüz dönmeden telefon bağlantısıyla Ali Kırca'nın sunduğu haber programına bağlanan Fetullah Gülen, Prof. Dr. Baş'ı ima ederek, "Hoşgörüyü bilmeyen çevrelerden tepki aldık, ama diyalog çalışmalarımız devam edecek" demişti.
Dinlerarası diyalogun fitilinin yakıldığı o günün üzerinden 20 yıla yakın bir zaman geçti.
Şimdi herkes FETÖ elebaşı Gülen'e veryansın ediyor. Prof. Dr. Haydar Baş'ın imanıyla 1998'de dile getirdiği gerçeklerin algılanabilmesi için 20 yıl geçmiş olması üzücü olsa da bir başlangıç olması açısından ümit vericidir.
Evet, dinlerarası diyalog konusunda gönüllü taşeronluğa soyunan Fetullah Gülen'in gerçek yüzü bugün ortaya çıkmıştır.
Ama üzücü olan şey dinlerarası diyalog fitnesinin derinden derine hala devam ediyor olmasıdır.
Bu bela sadece Türkiye'de de değil, FETÖ aracılığıyla sirayet ettiği tüm İslam ülkelerinde de devam etmekte.
Bu bağlamda Bakü'de düzenlenen bir forumun açılışında konuşma yapan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, "İslam dünyasında birliğe ihtiyaç var. Maalesef İslam ülkeleri terörden mağdur oluyor. İslam'ın terörle ilişkilendirilmesine karşıyız" dedi.
İlk duyulduğunda altına imza atılabilecek Aliyev'in bu mesajlarında elbette problem yok. Problem, bu sözlerin ifade edildiği toplantının mahiyetinde.
Aliyev'in açılışını yaptığı toplantının adı, "4. Dünya Kültürlerarası Diyalog Forumu."
Bu demek oluyor ki, Türkiye'deki darbe girişiminden sonra FETÖ'cüleri tasfiye eden Azerbaycan, taşeronu ekarte etmiş ama o taşeronların sahip çıktığı Vatikan projesini ise sahiplenmiş.
Oysa Azerbaycan ve Türkiye gibi ülkeler için asıl tehdit, dinlerarası diyalog gibi projelerdir.
Anlaşılan o ki; 20 yıl sonra bazı şeyleri anladılar ama korkarım bunu da yanlış anladılar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024