Asırlardan beri Müslümanların gönüllerine fitne ekiliyor.
Yıllardır bu cennet vatanda Haçlı, Avrupa, Amerika, Vatikan, İngiliz, Yunan fitne ekiyor.
Müslüman görünenler, adam diye geçinenler, aydın diye poz verenler bu fitne tohumlarını yayıyor, suluyor, yeşertiyor...
Fitne ekiyorlar, yalan ektiriyorlar; yoksulluk, kaos ve savaş biçtiriyorlar!
Dinde, diyanette, siyasette, kültürde, tarihte, ekonomide? vs. yalan üstüne yalan, iftira üstüne iftira üretiliyor.
Hacısı-hocası, milliyetçi, mukaddesatçı, Atatürkçü geçineni seferber olmuş, İngiliz fitnesiyle, Yunan, Vatikan ve Amerikan ağzıyla konuşuyor. Yerlilerin fitne ve iftiraları, ecnebileri aratmıyor; şeytana bile taş
çıkartıyor.
Fitneler, eskilerin tabiriyle boşboğazlarda kuluçkaya yatıyor.
Kulaktan kulağa fısıldanıyor.
Kaş-göz işaretleriyle yayılıyor.
Saman altından şeytanca yürütülüyor.
Uydurma fetvalar, risaleler, mevkuteler halinde pazarlanıyor.
Dinde sahasında uydurma rivayetler, Ehl-i Beyt konusunda türlü yalanlar, Horasan erenleri ve Hacı Bektaş-ı Veli'ye dair binbir çeşit fitneler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk hakkında ve bugün canımızı, malımızı, namusumuzu ve imanımızı koruyup yaşadığımız onun kurduğu devletimiz hakkında akla-hayale gelmedik iftiralar, almış başını gidiyor. Bütçede, maliyede, ekonomide yalan-yanlış pembe tablolar çiziliyor.
Firavun'un sihirbazlarının meydanda kıvrım kıvrım kıvrılan yılanları gibi yalanlar!
Her an fertleri ve toplumları meşgul edecek bir yalan, bir bühtan ve bir magazin var oluyor? Tamam da, bütün bunlarla insanların karnı doyuyor mu, sırtı giyiyor mu, gönlü doluyor mu?
Hayır? Çünkü fitne karın doyurmaz!
Dedikodu, yalan, iftira karın doyurmaz, açlık gidermez, iş-aş sağlamaz.
Netice ne: Sıfıra sıfır; elde var eksi, elde var yoksulluk, elde var sömürü!
Bu seri fitne ve yalanlara aklı tutulmuş milletimizi ve İslam coğrafyasını, Avrupa sömürüyor, Amerika yiyor-yutuyor. Ecnebilerin karnı doyuyor.
Buna akıl denemez, buna siyaset, buna strateji, buna ilim, buna din, buna devlet tecrübesi filan denemez; düpedüz akılsızlık, körlük, kronik ahmaklıktır bu!
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, çeyrek yüzyıldan beri işte bu fitnelerin önüne set çekiyor. Bu akıl tutulmasını gideriyor. Ehl-i Beyt hakkında, Atatürk, vatan, millet, devlet, din ve medeniyetimiz hakkında bugüne kadar uydurulan ve yutturulan yalanları boşa çıkartıyor. Afyon'daki İcmal Gençlik kampı bu bağlamda tarihin kırılma noktası olmuştur.
Prof. Dr. Baş'ın Ehl-i Beyt çığırı, Atatürk'e dair çıkışı ve anlattığı gerçekler, Milli Ekonomi Modeli, Milli Para formülü ve Sosyal Devlet projeleri, Firavunların yılanlarını ve yalanlarını tek tek yutan Âsay-ı Musa gibidir.
Prof. Dr. Baş, gönüllere, millete, devlete çöreklenmiş bin bir çeşit fitne ve yalanları ortadan kaldırmıyor sadece; karın doyuruyor, yoksulluğu bitiriyor. İşsizlere iş, üreticiye ve pazara cebi paralı müşteri, kamuya ve piyasalara maliyetsiz para, ekonomilere katma değer üretiyor. Asgari ücreti beş bin TL yapıyor, herkese bin TL vatandaşlık maaşı veriyor, ev hanımlarına bin beş yüz TL ev hanımı maaşı bağlıyor.
Haydar hoca, karınları doyuruyor, ekonomiyi bereketlendiriyor, gönülleri dolduruyor.
Zerre kadar akıl, iz'an ve samimiyet sahibi olan insanlar, doğal olarak Prof. Dr. Baş'ta buluşuyor. Nasiplerine kavuşuyor. Nitekim dünyada aklını kullanan 4 milyarlık nüfus Prof. Dr. Baş'ı dizi dibinde, modelinin yanında, projelerinin safında bey gibi yaşıyor.
Elimizi vicdanımıza koyup karar kılalım: Türk Milletini ve İslam âlemini açlık, yoksulluk ve savaşlara sürükleyip ecnebilerin ekmeğine yağ süren Firavun yalanları ve sihirbaz yılanları mı kazançlı ve kârlı; yoksa bunları ortadan kaldırıp herkesin karnını doyuran, sırtını giydiren, gönlünü dolduran Prof. Dr. Baş'ın çözüm ve projeleri mi?! Elbette ikincisi?
Gerçekten fitne ve yalanlar bitsin, karnımız doysun, huzur-bereket gelsin istiyorsak; bunun yolu, yerli-yabancı fitne üretim merkezlerinin etrafında dolap beygiri gibi dolanmak değil, çözüm ve bereketin adresinde, Prof. Dr. Baş'ta buluşmaktır. Bugüne kadar ne idiysek, ne; ama bundan sonra tek çare bu adreste buluşup
çalışmaktır.
Yıllardır bu cennet vatanda Haçlı, Avrupa, Amerika, Vatikan, İngiliz, Yunan fitne ekiyor.
Müslüman görünenler, adam diye geçinenler, aydın diye poz verenler bu fitne tohumlarını yayıyor, suluyor, yeşertiyor...
Fitne ekiyorlar, yalan ektiriyorlar; yoksulluk, kaos ve savaş biçtiriyorlar!
Dinde, diyanette, siyasette, kültürde, tarihte, ekonomide? vs. yalan üstüne yalan, iftira üstüne iftira üretiliyor.
Hacısı-hocası, milliyetçi, mukaddesatçı, Atatürkçü geçineni seferber olmuş, İngiliz fitnesiyle, Yunan, Vatikan ve Amerikan ağzıyla konuşuyor. Yerlilerin fitne ve iftiraları, ecnebileri aratmıyor; şeytana bile taş
çıkartıyor.
Fitneler, eskilerin tabiriyle boşboğazlarda kuluçkaya yatıyor.
Kulaktan kulağa fısıldanıyor.
Kaş-göz işaretleriyle yayılıyor.
Saman altından şeytanca yürütülüyor.
Uydurma fetvalar, risaleler, mevkuteler halinde pazarlanıyor.
Dinde sahasında uydurma rivayetler, Ehl-i Beyt konusunda türlü yalanlar, Horasan erenleri ve Hacı Bektaş-ı Veli'ye dair binbir çeşit fitneler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk hakkında ve bugün canımızı, malımızı, namusumuzu ve imanımızı koruyup yaşadığımız onun kurduğu devletimiz hakkında akla-hayale gelmedik iftiralar, almış başını gidiyor. Bütçede, maliyede, ekonomide yalan-yanlış pembe tablolar çiziliyor.
Firavun'un sihirbazlarının meydanda kıvrım kıvrım kıvrılan yılanları gibi yalanlar!
Her an fertleri ve toplumları meşgul edecek bir yalan, bir bühtan ve bir magazin var oluyor? Tamam da, bütün bunlarla insanların karnı doyuyor mu, sırtı giyiyor mu, gönlü doluyor mu?
Hayır? Çünkü fitne karın doyurmaz!
Dedikodu, yalan, iftira karın doyurmaz, açlık gidermez, iş-aş sağlamaz.
Netice ne: Sıfıra sıfır; elde var eksi, elde var yoksulluk, elde var sömürü!
Bu seri fitne ve yalanlara aklı tutulmuş milletimizi ve İslam coğrafyasını, Avrupa sömürüyor, Amerika yiyor-yutuyor. Ecnebilerin karnı doyuyor.
Buna akıl denemez, buna siyaset, buna strateji, buna ilim, buna din, buna devlet tecrübesi filan denemez; düpedüz akılsızlık, körlük, kronik ahmaklıktır bu!
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, çeyrek yüzyıldan beri işte bu fitnelerin önüne set çekiyor. Bu akıl tutulmasını gideriyor. Ehl-i Beyt hakkında, Atatürk, vatan, millet, devlet, din ve medeniyetimiz hakkında bugüne kadar uydurulan ve yutturulan yalanları boşa çıkartıyor. Afyon'daki İcmal Gençlik kampı bu bağlamda tarihin kırılma noktası olmuştur.
Prof. Dr. Baş'ın Ehl-i Beyt çığırı, Atatürk'e dair çıkışı ve anlattığı gerçekler, Milli Ekonomi Modeli, Milli Para formülü ve Sosyal Devlet projeleri, Firavunların yılanlarını ve yalanlarını tek tek yutan Âsay-ı Musa gibidir.
Prof. Dr. Baş, gönüllere, millete, devlete çöreklenmiş bin bir çeşit fitne ve yalanları ortadan kaldırmıyor sadece; karın doyuruyor, yoksulluğu bitiriyor. İşsizlere iş, üreticiye ve pazara cebi paralı müşteri, kamuya ve piyasalara maliyetsiz para, ekonomilere katma değer üretiyor. Asgari ücreti beş bin TL yapıyor, herkese bin TL vatandaşlık maaşı veriyor, ev hanımlarına bin beş yüz TL ev hanımı maaşı bağlıyor.
Haydar hoca, karınları doyuruyor, ekonomiyi bereketlendiriyor, gönülleri dolduruyor.
Zerre kadar akıl, iz'an ve samimiyet sahibi olan insanlar, doğal olarak Prof. Dr. Baş'ta buluşuyor. Nasiplerine kavuşuyor. Nitekim dünyada aklını kullanan 4 milyarlık nüfus Prof. Dr. Baş'ı dizi dibinde, modelinin yanında, projelerinin safında bey gibi yaşıyor.
Elimizi vicdanımıza koyup karar kılalım: Türk Milletini ve İslam âlemini açlık, yoksulluk ve savaşlara sürükleyip ecnebilerin ekmeğine yağ süren Firavun yalanları ve sihirbaz yılanları mı kazançlı ve kârlı; yoksa bunları ortadan kaldırıp herkesin karnını doyuran, sırtını giydiren, gönlünü dolduran Prof. Dr. Baş'ın çözüm ve projeleri mi?! Elbette ikincisi?
Gerçekten fitne ve yalanlar bitsin, karnımız doysun, huzur-bereket gelsin istiyorsak; bunun yolu, yerli-yabancı fitne üretim merkezlerinin etrafında dolap beygiri gibi dolanmak değil, çözüm ve bereketin adresinde, Prof. Dr. Baş'ta buluşmaktır. Bugüne kadar ne idiysek, ne; ama bundan sonra tek çare bu adreste buluşup
çalışmaktır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019