logo
04 MAYIS 2024

Gelecekte köle mi olacağız, efendi mi?

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş Geleneksel Taksim Toplantıları’nda konuştu
27.01.2022 11:41:00
Gelecekte köle mi olacağız, efendi mi?
Gelecekte köle mi olacağız, efendi mi?
Türkiye'nin kültür ve siyaset hayatında önemli bir yere sahip olan Taksim toplantıları devam ediyor.
70'li yıllarda başlatılan ve şu ana kadar Turgut Özal, Süleyman Demirel, Rauf Denktaş, Erdal İnönü, Tansu Çiller, Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener gibi siyaset arenasından birçok ismin onur konuğu olarak katıldığı Taksim toplantılarının 225.si pandemi nedeniyle online olarak yapıldı.
Toplantının onur konuğu Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'tı.
Toplantıda ilk olarak BTP'nin merhum lideri Prof. Dr. Haydar Baş anısına, yaptığı konuşmalardan oluşan kısa bir video izlendi.

"Kavga kültüründen uzaklaşmamız gerekiyor"

Daha sonra BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş , 'Demokrasinin geleceği ve Bağımsız Türkiye Partisi'nin rolü' konulu bir konuşma yaptı.
"Birbiriyle yaşayabilen, birbirini kabullenebilen, birbiriyle diyalog kurabilen, asgari müşterekte sorunları ortak akılla çözebilen bir ortam oluşturabileceğimiz bir eğitim metoduna bizim geçmemiz lazım." diyen Hüseyin Baş konuşmasına şu şekilde devam etti;  "Ancak biz kavga kültürüyle beslenen bir nesil ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bunu siyasette de, medyada da, sosyal hayatta da, sokakta da yaşıyoruz. Biz kavga edersek, karşımızdakini alt edersek haklı olacağımızı ispat etmiş olacağımızı düşünüyoruz. Halbuki bunu yaparken 'karşımızdaki artık bizim haklılığımızı kabul mü edecek yoksa bizden uzaklaşacak mı' sorusunun cevabı elbette ki 'bizden uzaklaşacak' olacaktır. Dolayısıyla bu kavga kültürünün ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu sistem bu ülkede ne yazık ki yobaz dinciler doğuruyor bu kutbun karşısında yobaz sekülerler doğuruyor. Yobazlık temelde herkesin yaşadığı ve temelde herkesin kendini hunharca savunarak ispat etmeye çalıştığı bir durum ortaya çıkarıyor. Şu temel öğeyi hiçbir zaman gözden kaçırmamak lazım; insanoğlu neye inanırsa inansın, neyi kabullenirse kabullensin bize düşen, o insanla ortak yaşam alanında asgari müştereklerde buluşabilmektir. 'Peki biz inandığımızın, savunduğumuzun propagandasını nasıl yapacağız' sorusunun cevabı da şudur; Elbette inandığımız şeyin propagandasını yapacağız. Ancak bunu yaparken evrensel hukuk normları içinde olmak zorundayız. İnandığımız şeyi başkasına kabullendirebilmek için Ortadoğu'da bunu gördük; Müslümanım diye başkalarının kafasını keserek, onları cezalandıran insanları gördük. Dolayısıyla inandığımız şeyleri anlatırken evrensel temel ilkelerden uzaklaşmamamız gerekiyor. Eğer evrensel temel ilkeler içerisinde kalabilirsek biz zaten inandığımız şeye insanları olabildiğince toplayıp, demokratik bir süreç sonunda o inandığımız şeyin de yönetim makamında olmasını sağlayabiliriz, bunu yapmaya çalışmamız gerekiyor."

"İntikam duygusuyla siyaset yapanlar siyaseti bırakmalı"

Konuşmasında "İntikam duygusuyla siyaset yapan insanların bence kendiliğinden siyasetten vazgeçmesi lazım. Bu intikam ve kavga dilinden biz artık bıktık ve yıldık." diyen Hüseyin Baş, "Bunun bizi bir yere götürmediğini de gördük. Biz özgür, hür irademizin sandığa yansıdığı, kendi taleplerimizin karşılanabildiği bir siyasetin varlığını istiyoruz. Ben de bu genç yaşımda bu yüzden siyaset yapıyorum. Dolayısıyla bu intikam duygusu ile siyaset yapan her kim varsa bu siyasetten uzaklaşması elzem ve zorunludur." İfadelerini kullandı.

"Önümüzdeki seçimde muhalefet de ciddi sınav verecek"

Önümüzdeki seçimlerde Türkiye'nin ve muhalefetin de çok ciddi bir sınav vereceğini ifade eden Hüseyin Baş şunları söyledi;
"Önümüzdeki ilk seçimde benim kanaatimce 20 yıldır demokrasi sınavını kaybetmiş bir hükümetin karşısında, demokrasi sınavını yeniden verecek olan bir muhalefet var. Muhalefetin de birleştirici dilinin, birleştirici unsurunun güçlülüğüne göre demokrasi sınavını kazanıp kazanamayacağını gözlemlemiş olacağız."

"Vatandaş demokrasiyi özümseseydi bunlar başına gelemeyecekti"

Kısa vadede demokratik rejimi rahatlıkla oturtabilmek için devletin kurumlarıyla birlikte kurumsallaşmasını tekrar geri kazandırmanın elzem olduğunu ifade eden BTP lideri Baş, "Bu da YÖK'ün, HSK'nın, YSK'nın, RTÜK'ün, Merkez Bankası'nın, aklınıza hangi kurum geliyorsa bağımsız ve hür iradesiyle kendi kararlarını alabildiği, yargılama mercilerinin yargılama yapabildiği, denetleme mercilerinin denetleme yapabildiği bir sistemin oturtulması çok kısa sürede elzemdir. Çünkü kurumların olmadığı hiçbir ortamda demokrasinin olmayacağı çok aşikârdır. Yaşadığımız son süreç de bunun bir ispatıdır. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin birleştirildiği bir ortam, demokrasinin olduğu bir ortam olamaz. Bu kavramların birleştirildiği ama demokrasiyi yaşıyoruz dediğimiz bir ortam arıyorsak bu bir zaman kaybıdır. Bu erklerin ayrılması ve kendi mekanizmalarını rahatlıkla işletebilmesi lazım. Bunu söylerken akıllara ilk gelen başkanlık sistemi. Bence başkanlık sistemindeki sorunla burada anlattığım sorunlar farklı sorunlardır. Çünkü mevcut Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ın parlamenter sistemde Cumhurbaşkanlığını da gördük. Orada da çok fazlaca bir demokratik hukuk devletinde olmaması gereken kararları verdiğini ve uyguladığını gördük.  Dolayısıyla başkanlık sistemi ile benim şu anda anlattığım kurumların ve erklerin ayrılması farklı kavramlardır. Bizim başkanlık sistemindeki problemimiz, yönetilenin demokrasiye ne kadar alışmış ve özümsemiş olduğuyla ilgili bir kavramdır. Yönetilen bu demokrasiyi algılayabilmiş olsaydı aslında onları yaşamayacaktı. Yönetilende bu algı tam olarak oturmadığı için sistem ne olursa olsun yöneten de bir zafiyet oluştuğunda istediği sonucu elde edebiliyor ve istediği şeyi yapabiliyor" şeklinde konuştu.

"Hedefimiz ekonomik olarak bağımsız ve ferah bireylerden oluşan bir toplum"

Taksim toplantılarındaki konuşmasında, "Orta vadede bizim ekonomik bir bağımsızlığı ve ekonomik bir rahatlığı elde etmemiz gerekiyor." ifadelerini kullanan Hüseyin Baş, "Kişiler seçimlerini yaparken belli kaygılar altında bu seçimlerini yaptığı takdirde, gerçek seçimlerini yapamadığını görüyoruz. Çünkü kaygı ve baskı altındaki insan doğruyu bile seçse gerçek seçimiyle muhatap olamıyor. Bugün bizim ülke yönetimimiz de farkındaysak her zaman şunu yapar; diğeri gelirse kuyruklar olacak, diğeri gelirse açlık, yoksulluk olacak gibi argümanlarla seçmeni etkilemeye çalışır. Aslında demokrasinin yükseldiği ülkelerde ekonomik refah düzeyi ve insanların geçim koşullarının kalitesi belli bir yere oturtulmuştur. Burada seçmenin bu kaygılarla muhataplığının gereği yoktur. Seçmen başkaca kaygılarla seçimlerini yapabilir. İşte bizim de aslında BTP olarak Milli Ekonomi Modeli ile oturtmaya çalıştığımız düzenin adı da budur. Biz diyoruz ki, her bireyin bağımsız, ekonomik refahının ve ferahlığının olduğu bir ortamda seçmen, kendi seçimlerini özgür ve hür iradesini ortaya koyarak yapabilecektir. Dolayısıyla kısa ve orta vadede yapılması gereken en temel girişimlerden biri elbette ki ekonomik refahın oturtulmasıdır."

Kritik soru; Gelecekte köle mi olacağız, efendi mi?

Gelişen teknolojide insanlığın tahminlerin çok ötesinde bir noktaya doğru gittiğini belirten Hüseyin Baş, önümüzdeki dönemde milletlerin efendi ya da köle olma arasında bir durumla karşı karşıya olduğunu ifade etti.
Hüseyin Baş bu konuda şu çarpıcı ifadeleri kullandı;
"Milletleri 3'e ayırıyorum ben; Bir efendi milletler olacak, iki köle milletler olacak, üç tarihten silinerek köle milletlere entegre olmuş diğer milletler olacaklar. Türkiye bu noktada çok kritik bir eşiğin tam başında diyebiliriz. Biz köle millet mi olacağız, efendi millet mi olacağız? Tercihimizi bugünkü çalışmalarımızla sonuçlandıracağız. Mesela Aysun Kayacı'nın, 'Benim oyumla dağdaki çobanın oyu bir mi' diye meşhur bir sözü vardır. Ben Aysun Kayacı'ya şu noktada katılırım, eğer konu hayvancılık ise dağdaki çobanın oyu Aysun Kayacı'nın oyundan daha kıymetlidir. Yok eğer konu mankenlik ise Aysun Kayacı'nın oyu dağdaki çobanın oyundan daha kıymetlidir. Ama konu hepimizin yönetilmesi ise eşit yurttaşlık bakımında ikisinin de oyu eşittir. Bunu niye söylediğimi şöyle açmak istiyorum; Biz yakın zamanda baroların bölündüğüne şahit olduk. Ben bir hukukçu olarak fikrim alınmadan baroların bölünmesinden rahatsız oldum. Kişilerin ilgi alanı hangi alan ise buralarda oy kullanmasını sağlayabiliriz. Biz çobanlık ile ilgili bir seçim yapacaksak o çobanlara bu seçimi yaptırabiliriz. Bunun başka bir örneği, Tabipler Odası'nın kapatılması konuşuluyor bu ülkede. Tabipler Odası'nın kapatılıp kapatılmamasıyla ilgilenmiyorum çünkü benim konum değil ama Tabipler Odası'nı siyasetin kapatmasıyla ilgilenen biriyim. Siyaset buna karar veremez, vermemeli. Buna sağlıkçılar karar vermeli, çünkü onların uzmanlık alanıdır. Dolayısıyla biz demokrasiyi kendi içimizde ne kadar özümseyebilirsek, seçimleri ne kadar halka indirebilirsek o kadar yaşamış oluruz. Bu neden elzem bir durum? Çünkü geleceğin dünyasında efendiler kölelerine şunu gösterecekler; diyecekler ki, 'Sen bugün yeşil renkli giymelisin' ve biz o yeşil rengi giyip dışarı çıkacağız ve zannedeceğiz ki bunu biz tercih ettik, hayır bunu bize birisi dayattı. Dolayısıyla Türkiye'nin kültürünü, mirasını, maneviyatını, değerlerini, medeniyetini, tarihini yaşayıp yaşatabilmesinin tek yolu da bu tipolojilere bu medeniyeti, bu kültürü aşılayabilme politikasını izleyebilmektir."
'Kazan-kazan' pazarlığı mı yapıldı?
'Al paşaları ver anayasayı'
Kılıçdaroğlu ile görüşmede Erdoğan ziyareti de masadaydı
'Görüşmenin önemli kısmını paylaştım'
'Çok ölü var' diyerek mezarlığa ambulans istedi
Pes dedirten çağrılar
Yerlikaya ve yardımcılarının araç ve koruma sayıları azaltıldı
İçişleri Bakanlığından tasarruf açıklaması
Cenazeleri bulunan işçilerin kimlikleri belli oldu
İliç'te iki cenazeye daha ulaşıldı
'Ölünce mezarıma yazılacak bir baba adım yok'
58 yıldır gerçek kimliğini arıyor
Aralarında kanser, MS ve diyabet ilaçları da var
81 ilaç geri ödeme listesine alındı
200 nüfuslu köyden 50 ülkeye ihracat
300 kişiye istihdam sağlıyor
Darısı Süper Lig'de yaşanan olaylara
Olaylı derbide fişekçiye 15 yıl hapis
Şehirde kurulan yağma düzenini açıkladı
Doğal gazını bile belediye ödemiş
7 ilçede 14 kişi gözaltına alındı
'Daltonlar' çetesine operasyon
'Artık sağlığım bu görevi yerine getirmeme izin vermiyor'
Genel başkanlığı bırakıyor
10 çocuktan 3'ü bu sorunu yaşıyor
Çocukların kabusu: Toksik ebeveyn
Selvi'nin Kavala çıkışına destek Türkeş'ten geldi
'Düşünmek bile istemiyorum ama...'
'Kazan-kazan' pazarlığı mı yapıldı?
'Al paşaları ver anayasayı'
Kılıçdaroğlu ile görüşmede Erdoğan ziyareti de masadaydı
'Görüşmenin önemli kısmını paylaştım'
'Çok ölü var' diyerek mezarlığa ambulans istedi
Pes dedirten çağrılar
Yerlikaya ve yardımcılarının araç ve koruma sayıları azaltıldı
İçişleri Bakanlığından tasarruf açıklaması
Cenazeleri bulunan işçilerin kimlikleri belli oldu
İliç'te iki cenazeye daha ulaşıldı
'Ölünce mezarıma yazılacak bir baba adım yok'
58 yıldır gerçek kimliğini arıyor
Aralarında kanser, MS ve diyabet ilaçları da var
81 ilaç geri ödeme listesine alındı
200 nüfuslu köyden 50 ülkeye ihracat
300 kişiye istihdam sağlıyor
Darısı Süper Lig'de yaşanan olaylara
Olaylı derbide fişekçiye 15 yıl hapis
Şehirde kurulan yağma düzenini açıkladı
Doğal gazını bile belediye ödemiş
7 ilçede 14 kişi gözaltına alındı
'Daltonlar' çetesine operasyon
'Artık sağlığım bu görevi yerine getirmeme izin vermiyor'
Genel başkanlığı bırakıyor
10 çocuktan 3'ü bu sorunu yaşıyor
Çocukların kabusu: Toksik ebeveyn
Selvi'nin Kavala çıkışına destek Türkeş'ten geldi
'Düşünmek bile istemiyorum ama...'

Türkiye'de en çok araç FSM'den geçiyor

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, 'En çok trafik hacmi Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde oluştu. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nde trafik hacmi 240 bin, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde ise 190 bin oldu' dedi
04.05.2024 11:39:00 / Güncelleme: 04.05.2024 11:45:41
İHA
Türkiye'de en çok araç FSM'den geçiyor
Türkiye'de en çok araç FSM'den geçiyor
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Karayolları Genel Müdürlüğü'nün 2023 yılı Trafik Hacim Bilgileri istatistiklerini değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Türkiye Yüzyılı vizyonuyla Türkiye'de ulaşımın tüm modlarında çağ atlatan yatırımlar ve atılımlar yaptıklarını belirten Bakan Uraloğlu, karayollarının, ulaşım yatırımlarının lokomotifi olduğunu söyledi.

Uraloğlu, karayollarında yapılan yüksek standartlı yollarla Türkiye'nin dört bir yanında konforlu ve güvenli ulaşımı sağladıklarının altını çizerek, 'Ülkemizin doğusundan batısına kuzeyinden güneyine yüksek standartlı bölünmüş yollarla bağladık. Vatandaşlarımız artık yolculuklarında karayolunu da tercih ediyor' diye konuştu.

'FSM'de trafik hacmi 240 bin'

Ülke genelinde Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluğundaki yol ağında gerçekleştirilen ölçümlerde trafik hacimlerinin metropol geçişlerinde ve Karadeniz Sahil Yolu gibi bölgesel hizmet veren akslarda artış görüldüğüne dikkati çeken Bakan Uraloğlu, şunları kaydetti:

'En çok trafik hacmi Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde oluştu. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nde trafik hacmi 240 bin, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde ise 190 bin oldu. İstanbul-Tekirdağ Devlet Yolu'nun bazı kesimlerinde Yıllık Ortalama Günlük Trafik (YOGT) miktarı 100 bini aştı. İstanbul-Kocaeli Devlet Yolu'nun çeşitli noktalarında 70 bini aşmaktadır. İstanbul Havalimanı'na bağlantı sağlayan yol kesiminde ise trafik 100 bini geçti.'

'Ankara Havalimanı güzergahını kullanan araç sayısı günde 70 bini buldu'

Yıllık Ortalama Günlük Trafik miktarlarının yüksek olduğu kesimlere dair açıklamalar yapan Bakan Uraloğlu, şöyle konuştu:

'İzmir şehir merkezindeki KGM sorumluluğundaki bazı kesimlerde trafiğin 70 binin üzerine çıktı. Konya şehir geçişindeki kesimlerde trafik 100 bini aşıyor. Ankara-Sincan-Yenikent güzergahındaki bazı kesimlerde 100 binin üzerine çıktı. Ankara Havalimanı'na erişim sağlayan güzergahta bazı kesimlerde ise günlük araç sayısı 70 bini aştı. Ankara-Gölbaşı arasında da her gün 80 bin araç seyahat etti. Ankara'yı Polatlı tarafına bağlayan Ankara-Temelli Yolu'nu da her gün 60 binin üzerinde araç kullandı.'

Uraloğlu, Ankara'nın şehir içi trafiğini rahatlatan önemli yollardan biri olan Eskişehir Çevre Yolu'nda da trafik hacminin günlük 70 binin üzerinde olduğunu vurguladı.

Bakan Uraloğlu, Gaziantep için büyük öneme sahip Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi'ne ulaşım sağlayan yol kesiminde ise günlü trafiğin 70 bini geçtiğini kaydetti.

Samsun Çevre Yolu'nun önemli oranda trafik alan yollarından bir diğeri olduğunu belirten Uraloğlu, Çevre Yolu'nun her gün 60 bin araç tarafından kullanıldığını aktardı. Uraloğlu, Karadeniz Sahil Yolu'nda ise en fazla yoğunlaşan kesimin Trabzon geçişi olduğunu vurgulayarak trafik hacminin 90 bine ulaştığını ifade etti.

Bakan Uraloğlu, yüksek trafik alan yollardan biri olan Antalya-Alanya Yolu'nda da günlük araç hacminin 90 bini bulduğunu vurgulayarak Bursa-Karacabey Yolu'nda 70 bin sınırının da aşıldığını kaydetti.

Uraloğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

'Otoyol kesimlerinde; Çatalca-İzmit güzergahındaki çeşitli noktalarda 100 bin, Mahmutbey-Çamlıca güzergahında 100 bin, Kuzey Marmara Otoyolu'nda çeşitli noktalarda 90 bin, Ankara Çevre Yolu'nun bazı kesimlerinde 100 bin, Bursa Çevre Yolu'nun bazı kesimlerinde 100 bin, İzmir Çevre Yolu'nun bazı kesimlerinde 100 bin, Adana Çevre Yolu'ndaki çeşitli kesimlerde trafik hacminin 90 bine ulaştığı görülüyor. 2003 yılından bu yana ülke genelindeki trafik hacminin yüzde 195 artarak 154,5 milyar taşıt x km değerine ulaştı. Bu sayılar, bu yolları yaparak ne kadar yerinde bir karar verdiğimizin de en büyük kanıtıdır. Bizler hizmet için, vatandaşlarımızın konforu için yol yapmaya, Türkiye'nin yolunu açmaya devam edeceğiz.'

'Daltonlar' suç örgütüne yönelik operasyonlarda 14 şüpheli yakalandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstanbul'un Kağıthane Esenyurt, Beylikdüzü, Başakşehir, Bahçelievler, Küçükçekmece ve Beşiktaş ilçelerinde 'Daltonlar' suç örgütüne yönelik düzenlenen 'Mahzen-37' operasyonlarında 14 şüphelinin yakalandığını açıkladı.
04.05.2024 08:25:00
İhlas Haber Ajansı
'Daltonlar' suç örgütüne yönelik operasyonlarda 14 şüpheli yakalandı
'Daltonlar' suç örgütüne yönelik operasyonlarda 14 şüpheli yakalandı
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın paylaştığı bilgilere göre, İstanbul'un Kağıthane Esenyurt, Beylikdüzü, Başakşehir, Bahçelievler, Küçükçekmece ve Beşiktaş ilçelerinde elebaşılığını yurt dışı firar olan Beratcan Gökdemir'in yaptığı Daltonlar organize suç örgütüne yönelik operasyon düzenlendi.


Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Başkanlığı ve İstihbarat Başkanlığı koordinesinde İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce gerçekleştirilen operasyonlarda yakalanan şüphelinin; Esenyurt ilçesinde 31.03.2024-05.04.2024 tarihleri arasında M.O.S., B.T. ve C.T. isimli 3 ayrı iş yerinin kurşunlanması eylemlerini gerçekleştirdikleri, Beylikdüzü ilçesinde 31.03.2024 tarihinde E.B.G.R. isimli iş yerinin kurşunlanması eylemini yaptıkları, Başakşehir ilçesinde 02.04.2024 tarihinde B.S. isimli iş yerine el bombası atılması ve 14.04.2024 tarihinde iş yerinin kurşunlanması eylemlerini gerçekleştirdikleri, Bahçelievler ilçesinde 04.04.2024 tarihinde P. ve C.C. isimli iş yerlerinin, 16.04.2024 ve 19.04.2024 tarihilerinde S.G.L. ve İ.P isimli işyerlerinin kurşunlanması eylemlerini gerçekleştirdikleri, Küçükçekmece ilçesinde 22.04.2024 tarihinde 80. Yıl Parkı'nda kurşunlama eylemini yaptıkları, Bakırköy ilçesinde 16.04.2024 ve 25.04.2024 tarihlerinde G.B. isimli kuyumcunun kurşunlanması eylemlerini gerçekleştirdikleri, Esenyurt ve Avcılar ilçelerinde 08.04.2024 ile 13.04.2024 tarihlerinde meydana gelen 4 adet ikamet ve iş yeri kurşunlama eylemini yaptıkları, Beşiktaş ilçesinde 05.04.2024 ile 11.04.2024 tarihlerinde 2 ayrı kasten öldürmeye teşebbüs eylemini yaptıkları ve Esenyurt ilçesinde 12.04.2024 tarihinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemini yaptıkları tespit edildi.

Operasyonlar sonucu, 1 adet AK-47 uzun namlulu tüfek, 3 adet tam otomatik tabanca, 2 adet çalıntı motosiklet ile çok sayıda balistik yelek ve kar maskesi el geçirildi.

Tuğrul Türkeş'ten Selvi'nin Osman Kavala çıkışına destek: Düşünmek bile istemiyorum ama...

AK Parti Milletvekili Tuğrul Türkeş, Osman Kavala'nın yeniden yargılanma talebini eleştirenlere tepki gösterdi, "Konunun iç hukuk ile çözülmesi ihtimali birilerini rahatsız mı ediyor?" diye sordu.
04.05.2024 07:29:00
Haber Merkezi
Tuğrul Türkeş'ten Selvi'nin Osman Kavala çıkışına destek: Düşünmek bile istemiyorum ama...
Tuğrul Türkeş'ten Selvi'nin Osman Kavala çıkışına destek: Düşünmek bile istemiyorum ama...
AK Parti Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş'in Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilen Osman Kavala çıkışı gündem oldu. Türkeş X hesabından yaptığı paylaşımda Kavala'nın avukatlarının yeniden yargılama talep etmesiyle ilgili değerlendirmede bulundu.

Osman Kavala Davası'nın uluslararası arenada Türkiye'yi zor duruma soktuğunu belirten Türkeş, Kavala'nın serbest bırakılması yönünde Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi'nin kaleme aldığı ve MHP cephesinden ağır eleştiriler gelen yazıyı savundu.



Osman Kavala Davası'na vakıf olmayan kişilerin konuya dair görüş bildirdiğini savunan Türkeş ''Düşünmek bile istemiyorum ama; acaba konunun iç hukuk ile çözülmesi ihtimali mi bazı çevreleri rahatsız ediyor?'' sorusunu sordu.

Türkeş'in açıklaması ve konuya dair soruları şöyle: 

'DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMİYORUM AMA...'

''Türkiye'nin hem uluslararası alanda hem de iç hukuk açısından önemli bir davası olan ''Osman Kavala'' davasının avukatları, yargılamanın yenilenmesi dilekçesi vermişler.

Malumunuz Osman Kavala 2 yıldır yargılanıyor ve tutuklu. Konu medyada yer aldı.

Bir sürü (hukukçu) ve hukukçu sıfatı taşımayan kişiler davaya vakıf değilken ve en önemlisi dilekçenin tümünü görmeden konunun aleyhine fikir beyan etmeye başladılar.

Ben şahsen merak ediyorum bu kişiler neye dayanarak ve neye karşı çıktılar.

A- Abdulkadir Selvi'nin meseleyi yazmış olmasına mı?

B- Osman Kavala'nın nihayet tahliye olma ihtimalinin yüksek olmasına mı?

C- Türkiye'nin uluslararası arenada haksız ithamlardan kurtulmasına mı?

D- Kendilerinin bunu akıl edememesine mi?

E- Onların oluşturmaya çalıştıkları gri ortamdan sislerin dağılıyor olmasına mı?

F- Düşünmek bile istemiyorum ama; acaba konunun iç hukuk ile çözülmesi ihtimali mi bazı çevreleri rahatsız ediyor?.''

Yıldırım düşmesi sonucu yaralanan astsubay şehit oldu

Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş Ata Göçmen, tedavi gördüğü hastanede şehit oldu.
04.05.2024 07:03:00
Haber Merkezi
Yıldırım düşmesi sonucu yaralanan astsubay şehit oldu
Yıldırım düşmesi sonucu yaralanan astsubay şehit oldu
Milli Savunma Bakanlığı, konuyla ilgili olarak bir açıklama yaptı.

Açıklamada, "3 Mayıs tarihinde, yıldırım düşmesi sonucunda yaralanarak hastaneye sevk edilen kahraman silah arkadaşımız Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş Ata Göçmen, tedavi gördüğü hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur." denildi.


logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.